SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’L İLİM

<< 93 >>

باب: كتابة العلم.

39. İLİM YAZNAK

 

111 - حدثنا محمد بن سلام قال: أخبرنا وكيع، عن سفيان، عن مطراف، عن الشعبي، عن أبي جحيفة قال: قلت لعلي: هل عندكم كتاب؟ قال: لا، إلا كتاب الله، أو فهم أعطيه رجل مسلم، أو ما في هذه الصحيفة. قال: قلت: فما في هذه الصحيفة؟ قال: العقل، وفكاك الأسير، ولا يقتل مسلم بكافر.

 

[-111-] Ebu Cuhayfe şöyle demiştir: Hz. Ali'ye: "Sizin yanınızda bir kitap var mıdır?" diye sordum. O: "Hayır, ancak Allah'ın kitabı, Müslüman bir adam’a verilen kavrama kabiliyeti ve bir de şu sahifedekiler vardır" dedi. Ben: "O sahifede ne var?" diye sordum. Ali: "Diyetler, esirin serbest bırakılması vardır. Bir Müslüman bir kafire karşılık olarak öldürülmez" dedi.

 

Tekrar: 187, 3047, 3172, 3179, 6755, 6903, 6915, 7300

 

 

AÇIKLAMA:     İlk dönem alimleri (selef), ilmin yazılması ve yazılmaması konusunda ihtilaf etmişlerdir. Sonraki dönemde ise ilmi yazıya dökmenin caiz, hatta müstehap ol­duğu, daha da ötesi ilmi tebliğ görevi olan kişilerin unutmaktan korkmaları ha­linde bunu yazmalarının zorunlu olduğu konusunda icma edilmiştir.

 

Ebu Cuhayfe'nın bu soruyu sormasının sebebi, Şia'dan bir grubun ehl-i bey­tin elinde, özellikle de Hz. Ali'de, Nebi s.a.v.in yalnızca onları ilgilendiren ve başkalarınca bilinmeyen bir kısım vahyin bulunduğunu iddia etmeleridir.

 

İbnü'l-Müneyyir şöyle söylemiştir: Hz. Ali'nin "Müslüman bir adama verilen kavrayış" sözü, kendisinde Allah'ın kitabından içtihad yolu ile çıkarılıp yazılmış bazı fıkhî bilgilerin bulunduğunu göstermektedir.

 

Diyetten kasıd, diyet hükümleri, miktarları ve sınıflarıdır.

 

"Esirin serbest bırakılmasından maksat, Müslüman esirin düşman elinden kurtarılmasının hükmü ve buna teşviktir.

 

Küşmîhenî rivayetinde ise; cümle atıf halinde olup "Bir Müslümamn bir kâ­fire karşılık öldürülmemesî hususu o sahifede vardır," şeklindedir. Buna göre bu sahifede diyet hükmü ve Müslümanın kâfire karşı öldürülmesinin haram oluşu hükmü yer almaktadır. Bu konunun ayrıntıları Kısas ve Diyetler bölümünde gelecektir. [Diyetler, 31. , 6915. hadis.]

 

Buhârî ve Müslim, Yezid et-Teymî aracılığı ile Hz. Ali (r.a.)'den şunu rivayet etmişlerdir; "Allah'ın kitabı, bir de şu sahife dışında elimizde olup da oku­duğumuz başka bir şey yoktur". Bu sahifede "Medine haram bölgesidir" iba­resi yazılıydı.

 

Müslim, Ebu't-Tufeyl aracılığı ile Hz. Ali'den şunu rivayet etmiştir: "Resûlullah tüm insanlara verdiğinin dışında bize (ehl-i beyte) özel bir şey vermiş değildi. Yalnızca bu kılıcımın kınındaki sahifede yazılı olanlar vardır". Sonra kılıcının kınından, içinde şu hadisin yazılı olduğu bir sahifeyi çıkardı: "Allah'tan başkası adına kurban kesene Allah lanet etsin.."

 

Nesâî, Ester vb. kimseler aracılığıyla Hz. Ali'den şunu rivayet etmiştir: Bu sahifede şu hadis yazılı idi: "Mu'minlerin kanları (canları) birbirine eşittir. En düşüklerinin zimmeti dahi geçerlidir".

 

Ahmed İbn Hanbel, Tarık îbn Şihab aracılığı ile şunu rivayet etmiştir: "Bu sahifede zekat miktarları yazılı idi."

 

Bütün bu rivayetleri şu şekilde toplayabiliriz: Hz. Ali'de yalnızca bir sahife vardı. Bu sayılanların tümü söz konusu sahifede yazılı idi. Her bir ravi kendi ez­berlediğini aktarmıştır. Ama bunların toplamının söz konusu sahifede mevcut olduğu gelen rivayetlerde anlatılmaktadır.

 

 

حدثنا أبو نعيم الفضل بن دكين قال: حدثنا شيبان، عن يحيى، عن أبي سلمة، عن أبي هريرة:

 أن خزاعة قتلوا رجلا من بني ليث - عام فتح مكة - بقتيل منهم قتلوه، فأخبر بذلك النبي صلى الله عليه وسلم، فركب راحلته فخطب، فقال: (إن الله حبس عن مكة القتل، أو الفيل - شك أبو عبد الله - وسلط عليهم رسول الله صلى الله عليه وسلم والمؤمنين، ألا ,انها لم تحل لأحد قبلي، ولم تحل لأحد بعدي، ألا وإنها حلت لي ساعة من نهار، ألا وإنها ساعتي هذه حرام، لا يختلى شوكها، ولا يعضد شجرها، ولا تلتقط ساقطتها إلا لمنشد، فمن قتل فهو بخير النظرين: إما أن يعقل، وإما أن يقاد أهل القتيل). فجاء رجل من أهل اليمن فقال: اكتب لي يا رسول الله، فقال: (اكتبوا لأبي فلان). فقال رجل من قريش: إلا الإذخر يا رسول الله، فإنا نجعله في بيوتنا وقبورنا؟ فقال النبي صلى الله عليه وسلم: (إلا الأذخر إلا الأذخر).

 

قال أبو عبد الله: يقال: يقاد بالقاف، فقيل لأبي عبد الله: أي شيء كتب له؟ قال: كتب له هذه الخطبة.

 

[-112-] Ebu Hureyre'den rivayet edildiğine göre; Mekke'nin fethedildiği yil Huzaa kabilesi, öldürülen bir adamlarına karşılık olarak Benî Leys kabilesinden bir adamı öldürdüler. Bu, Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e bildirilince o bineğine bindi ve şu konuşmayı yaptı: "Allah Mekke'den öldürülmeyi (yahut fili) alıkoydu, onlara Allah'ın elçisini ve Mu'minleri musallat etti. Dikkat edin! Mekke benden önce hiç kimseye helal kılınmamıştır, benden sonra da hiç kimseye helal kılınmamıştır. Dikkat edin! Mekke bana da yalnızca gündüzün bir anında helal kılınmıştır. Dikkat edin! İçinde bulunduğum şu anda Mekke haramdır. Onun dikeni kesilmez, ağacına balta vurulmaz. Yitiğini, sahibini aramak maksadı dışında kimse alamaz. Bir kimse Öldürüldüğünde (onun velisi) şu iki şeyden birini seçme hakkına sahiptir: Ya kendisine diyet ödenir, ya da öldürülenin yakınları kısas yaptırır"

 

Bunun üzerine Yemenli bir adam gelerek: Ey Allah'ın elçisi bunu (bu konuşmayı) benim için yazınız" dedi. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de: "Bunu falan kimse için yazınız" buyurdu. Kureyş'ten bir adam: "İzhir otu hariç ey Allah'ın Resulü, Çünkü biz onu evlerimizde ve kabirlerimizde kullanırız" dedi. Bunun üze­rine Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "İzhir (otu) hariç" buyurdu.

 

Buhari'nin bu rivayeti üzerine:" Adama ne yazıldı? diye kendisine sorulunca; "Bu hutbe yazıldı" dedi.

 

Tekrar: 2434, 6880.

 

 

AÇIKLAMA:     Hadiste geçen "Allah Mekke'yi filden korudu" ifadesi, meşhur fil kıssasını or­taya koymaktadır. Habeşliler Mekke'ye filleri ile birlikte gittiler. Allah Mekke'ye girmelerine engel olarak onlara sürü sürü kuşları musallat etti. Üstelik o sırada Mekke'liler kâfir idi. Öyleyse İslam'dan sonra Mekke'nin dokunulmazlığı çok daha önemlidir. Ancak bu ve başka hadislerden anlaşılan İlk anlama göre Mek­ke'de Nebi s.a.v.'İn savaşması ona Özgü bir hükümdür. Hac bölümünde bu konu ayrıntılı olarak gelecektir.

 

"Kureyş'ten bir adam" sözü ile kasdedilen, Nebi s.a.v.'İn amcası Abbas İbn Abdülmuttalib'tir,

 

 

113 - حدثنا علي بن عبد الله قال: حدثنا سفيان قال: حدثنا عمرو قال: أخبرني وهب بن منبه، عن أخيه قال: سمعت أبا هريرة يقول: ما من أصحاب النبي صلى الله عليه وسلم أحد أكثر حديثا عنه مني، إلا كان من عبد الله بن عمرو، فإنه كان يكتب ولا أكتب.تابعه معمر، عن همام، عن أبي هريرة.

 

[-113-] Vehb İbn Münebbih kardeşinden şunu rivayet etmiştir: Ebu Hureyre'nin şöyle dediğini işittim: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in ashabı içinde, Abdullah İbn Amr hariç benden çok hadis rivayet eden yoktur. Çünkü o yazardı, ben ise yazmazdım.

 

 

AÇIKLAMA:     "O yazardı, ben ise yazmazdım": Ebu Hureyre'nin rivayet ettiği hadislerin sayısı, Abdullah İbn Amr'ın rivayet ettiği hadislerin sayısından kat kat fazla ol­duğu halde Ebû Hureyre Abdullah'ın kendisinden daha fazla hadis rivayet ettiğini söylemiştir. Bunun birkaç sebebi vardır:

 

1. Abdullah, rivayetten çok ibadetle meşgul olduğundan kendisinden az hadis rivayet edilmiştir.

 

2. Fetihlerden sonra Abdullah'ın çoğunlukla kaldığı şehirler Mısır ve Tâif idi. Oysa ilim talep edenler Medine'nin aksine Mısır ve Taife çokça yolculuk yapmı­yorlardı. Ebu Hureyre İse ölünceye kadar Medine'de fetva verme ve hadis riva­yet etme ile uğraşmıştır. Bu, Ebu Hureyre'den hadis rivayet edenlerin çokluğun­dan da anlaşılmaktadır. Buhari, tabiînden sekizyüz kişinin ondan hadis rivayet ettiğini söylemiştir. Bu, başkası için söz konusu olmamıştır.

 

3. Yakında zikredeceğimiz üzere Nebi s.a.v., kendisinden işittiği hadis­leri unutmaması için Ebu Hureyre'ye dua etmişti.

 

4. Abdullah Şam'da ehl-i kitabın kitaplarından bir deve yükü kitap elde et­mişti. Bunlara bakar ve bunlar hakkında konuşurdu. Bu sebeple tabiun imamla­rının pek çoğu ondan hadis almaktan çekinmişlerdir.

 

Hadislerin Yazılması

 

Bu ve önceki hadis ile Ebu Şah'ın olayından Nebi s.a.v.'İn kendisinin hadislerinin yazılmasına izin verdiği anlaşılmaktadır. Bu, Ebu Said'in Resûlullah'tan rivayet ettiği "Benden Kur'an dışında bir şey yazmayın" hadisiyle çelişmektedir.

 

Hadisleri yazmaya izin verilmesi ile bunun yasaklanmasını şu yollardan biri ile izah edip, birleştirebiliriz:

 

a) Yazma yasağı, Kur'an'ın inmesi sırasında onun başka bir şeyle karışması korkusu sebebiyledir. İzin ise bunun dışındaki zamanda söz konusudur.

 

b) Yasak, Kur'an ile Kur'an'dan olmayan başka bir şeyi aynı yere yazma ile ilgilidir, izin ise bunları ayrı yerlere yazma durumuna özgüdür.

 

c) Yasak ilk dönemde söz konusu idî. Hadislerin Kur'an'la karışma korku­sundan emin olunduğunda verilen izin, yasağı yürürlükten kaldırmıştır. Bu, diğer ihtimallerle çelişmemekle birlikte doğruya en yakın ihtimaldir.

 

Bir görüşe göre yasak, ezberleme söz konusu olmaksızın yalnızca yazıya gü­venen kişiler hakkında, izin ise bu duruma düşmeyeceğine güvenilen kişiler hak­kındadır.

 

Alimler şöyle demişlerdir: Sahabe ve tabiinden bir grup hadis yazımını mek­ruh görmüştür. Onlar kendileri hadisleri ezber suretiyle elde ettikleri için, baş­kalarının da hadisleri bu yolla öğrenmelerini müstehap saymışlardır. Ancak, bu konudaki gayretler eskiye göre azaldığında ve imamlar ilmin zayi olmasından korktuklarında hadisleri yazıya geçirmişlerdir. Hadisleri ilk olarak, hicrî birinci yüzyılın başında Ömer İbn Abdülaziz'in emri ile İbn Şihâb ez-Zührî tedvin etmiş­tir. Daha sonra tedvin çoğalmış, ardından tasnif başlamıştır. Allah'a hamd olsun ki bu sayede büyük bîr hayır meydana gelmiştir.