SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’S SALAT

<< 273 >>

باب: كراهية الصلاة في المقابر.

52. Mezarlıkta Namaz Kılmanın Mekruh Oluşu

 

حدثنا مسدد قال: حدثنا يحيى، عن عبيد الله قال: أخبرني نافع، عن ابن عمر، عن النبي صلى الله عليه وسلم قال: (اجعلوا في بيوتكم من صلاتكم، ولا تتخذوها قبورا).

 

[-432-] İbn Ömer Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in şöyle buyurduğunu nakletmiştir: "Bazı namazlarınızı evinizde kılın! Evlerinizi kabirlere çevirmeyin!

 

Tekrar: 1187.

 

DİKKAT: AŞAĞIDA AÇIKLAMADAN HEMEN SONRA: 63.BABDA AZAB İNEN YERDE NAMAZ, ONUN ARDINDAN; 64. BAB’DA İSE KİLİSE’DE NAMAZ İŞLENİYOR.

 

AÇIKLAMA:     (Mezarlıkta Namaz Kılmanın Mekruh Oluşu); İmam Buhârî Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem­'in Evlerinizi kabirlere çevirmeyin!" sözünden hareketle me­zarlıkların ibadet yeri olmadığı, buralarda kılınacak namazın da mekruh olduğu sonucuna varmıştır.

 

Ebu Saîd el-Hudrî'den merfû' olarak şu hadis nakledilmiştir: "Tuvalet ve mezarlık dışında bütün yeryüzü mescid kılınmıştır" Bu rivayetin ravileri güveni­lir / sika olmalarına rağmen, bunun merfu’ mu yoksa mürsel mi olduğu konu­sunda farklı yorumlar yapılmıştır. Buna rağmen Hâkim ile İbn Hibbân bu hadi­sin sahih olduğuna hükmetmişlerdir.

 

Hadiste geçen namaz lafzından maksat, nafile namazlardır. İmam Müslim'in Câbir'den merfû' olarak naklettiği şu hadis bunu göstermektedir: 'Sizden biri camide namaz kıldığı zaman, bir kısım namazlarını da evinde kılmaya bıraksın!"

 

Kanaatime göre bu hadis de, yukarıdaki hadis de farz namazların da kasdedilebileceği ihtimalini bertaraf etmez. Nitekim Kadı lyâz bazı âlimlerden bu hadisin şu manaya geldiğini nakletmiştir: "Camiye gidemeyen kadınlar ile daha başka kimselerin sizin arkanızda namaz kılmaları için bazı farz namazları evinizde kılın." Her ne kadar bu mananın doğru olma ihtimali olsa da, ilk mana daha tercihe şayandır. Şeyh Muhyiddin bu konuda katı davranarak, buradaki namaz lafzı ile farz namazların kasdedilemeyeceğini ifade etmiştir.

 

İbnü't-Tîn ise şöyle demiştir: "İmam Buhârî bu hadisi tevil ederek, mezarlık­larda namaz kılmanın mekruh olduğu sonucuna varmıştır. Bazı âlimler ise, bu hadisin evlerde namaz kılmayı teşvik için söylendiği görüşündedir. Çünkü ölüler, namaz kılmaz. Bu durumda hadisin anlamı şu şekilde olur; 'Evlerinde, yani ka­birlerinde namaz kılmayan ölüler gibi olmayın!' Mezarlıklarda namaz kılınması­nın caiz ya da haram olması konusunda bu hadisin delil olacak bir yönü yoktur."

 

Kanaatime göre, İbnü't-Tîn eğer lafız açısından böyle söylemişse, söyledikleri kabul edilir. Yok eğer mutlak manada bunu söylemişse, asla kabul edilmez. Çünkü İmam Buhârî'nin ne şekilde bu hükme ulaştığını yukarıda ifade ettik. İbnu'l-Münzir bir çok ilim ehlinin bu hadisi delil göstererek mezarlıkların namaz kılınacak yer olmadığını ifade ettiklerini söylemiştir. Hattâbî ve "Şerhu's-sünne" adlı eserinde el-Beğavî de bu kanaatte olduklarını kaydetmektedirler.

 

Turbeştî ise "Bu hadis dört manaya gelebilir" deyip yukarıda bahsettiğimiz üç manayı zikrettikten sonra dördüncüyü şu şekilde açıklamıştır; "Bu hadis ile, evinde namaz kılmayanın, kendisini bir nevi ölü, evini de bir tür mezar haline getirdiği kasdedilmiş olabilir."

Kanaatime göre İmam Müslim'in naklettiği şu ha­dis de bu görüşü desteklemektedir: "içinde Allah'ın anıldığı ev ile Allah’ın anılmadığt ev, diri ile ölüye benzer."

 

Hattâbî şöyle demiştir: "Bu hadisi, ölülerin eve gömülmesinin yasaklanmasıyla tevil edenler, hiç İsabetli bir görüşe sahip değillerdir. Zira Allah Resulü yaşadığı sürece ikamet ettiği evine defnedilmiştir." Ancak bu­rada İddia edilen şey, hadisin lafzına uygun bir tevildir. Özellikle de, hadisin ikinci kısmında yer alan nehy, ilk kısmında yer alan emirden ayrı düşünüldüğü zaman bu durum daha belirgin hale gelir. Bu yorumu reddedenlere,

 

Kirmani: "Eve defnedilme, sadece Allah Resûlü'ne  mahsus olabilir" di­yerek İtiraz etmiştir.

 

Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in evine defnedilmesi, sadece ona özgü bir durum olarak yorumlandığı takdirde, başkalarının bu şekilde defnedilmesinin yasaklanması yadırganamaz. Aksine bunu, bu şekilde anlamak gerekir. Çünkü, evlere defnetmeye devam etmek, bir müddet sonra evleri kabristana çevirir. Buralarda namaz kılmak da, mekruh olur. İmam Müslim'in Ebu Hureyre'den naklettiği hadis, konu başlığı altında yer verilen hadisten daha açıktır: "Evlerinizi, mezarlık yapmayın!" Bu hadisin lafzı, evlere defnedilmenin mutlak ola­rak yasaklandığını gösterir.

 

باب: الصلاة في مواضع الخسف والعذاب.

53. Yere Batırma Cezası Ve Azabın Gerçekleştiği Yerlerde Namaz Kılmak

 

-ويذكر أن عليا رضي الله عنه كره الصلاة بخسف بابل.

Anlatıldığına göre Hz. Ali, Babîl'in yere batırıldığı bölgelerde namaz kılmayı mekruh kabul ederdi.

 

حدثنا إسماعيل بن عبد الله قال: حدثني مالك، عن عبد الله بن دينار، عن عبد الله بن عمر رضي الله عنهما: أن رسول الله صلى الله عليه وسلم قال: (لا تدخلوا على هؤلاء المعذبين إلا أن تكونوا باكين، فإن لم تكونوا باكين فلا تدخلوا عليهم، لا يصيبكم ما أصابهم).

 

[-433-] Abdullah İbn Ömer Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in şöyle buyurduğunu nakletmiştir: Azaba uğramış kavimlerin yurdundan ancak ağlayarak geçiniz! Eğer ağlamıyorsanız oradan geçmeyin ki, onların başına gelenler sizin de başınıza gelmesin.

 

Tekrar: 338, 3381, 4419, 4420, 4702.

 

 

AÇIKLAMA:     (Yere Batırma Cezası ve Azabın Gerçekleştiği Yerlerde Namaz Kılmak) Bu ifadeyle bu mekanlarda kılınacak namazın hükmünün ne olduğu kasdedilmiştir. Azabın, yere batırmadan sonra zikredilmesi, umumi bir mananın hususi bir ma­naya atfedilmesinden dolayıdır. Çünkü, yere batırma da azabın bir parçasıdır.

 

Hattâbî şöyle demiştir: "İlim adamlarından Babil'de namaz kılmayı yasakla­yan kimsenin olduğunu bilmiyorum. Eğer gerçekten Hz. Ali böyle bir şey söyle­mişse, bu bölgede yerleşmeyi kendisi için uygun görmemiş olabilir. Çünkü bizzat o, Babil'de kaldığı zaman içinde, namazlarını kılmıştır. O bu ifadesi ile, meteûmu (namaz kılmayı) söyleyip lâzımı (burada ikamet etmeyi) kasdetmiştir. Belki buraya yerleşme ve bölgeyi vatan edinme yasağı, sadece Hz. Ali'nin şahsına ait olabilir. Bununla kendisini, Irak'ta karşı karşıya kaldığı fitneden sakındırmak istemiştir." Olayın akışı ilk ihtimale daha uygundur. İkinci tevilin ise uzak bir ihtimal olduğunu gösterir.

 

(Geçmeyin) Bu yasak, ashâb-ı kiram Rasûlullah ile birlikte Tebük'e giderken, Semud kavminin yurdu el-Hicr bölgesinden geçerken söy­lenmiştir.

 

(ancak ağlayarak geçiniz!) Bu ifade ile ağlamanın, sadece bu bölgelerden geçmeye başlarken olduğu kasdedilmemiştir. Aksine geçişin sürdüğü bütün za­man dilimlerinde olması gerektiği bildirilmiştir. Buralarda durulduğu zaman, yine öncelikle geçiş sırasında istenen bu durumun sağlanması gerekir. Allah Resûlü'nün buradan geçerken kesinlikle durmadığı konusu ileride gelecektir.

 

İbn Battal şöyle demiştir: "Bu hadis, bu tür yerlerde namaz kılmanın mubah olduğuna delalet eder. Çünkü namaz, ağlama ve tazarru yeridir." Öyle anlaşılı­yor ki o bu ifadeleriyle hadisin Hz. Ali'den nakledilen rivayete uygun olmadığına işaret etmiştir. Kanaatime göre, her iki rivayet de, buralarda durulmaması ifade ediyor. Nitekim "Meğâzî Bölümü"nde İmam Buhârî'nin de naklede­ceği gibi bu hadisin sonunda şu ifade yer alır: "Sonra Resulullah başını eğdi ve vadiyi geçinceye kadar yürüyüşünü hızlandırdı." Allah Resû­lü'nün bu şekilde hareket etmesi, onun bu bölgede namaz kılmadığını gösterir, Hz. Ali'nin Bâbil'in yere batırılan bölgesinde böyle yapmıştır.

 

(Sizin de başınıza gelmesin!) İmam Buhârî "Peygamberler Bölümü"nde bu hadisi şeklinde rivayet etmiştir. Cümle nahiye/yasak cümlesi oldu­ğundan meczum okunması daha uygundur. Haber anlamında nehiydir. Bu du­rumda bir mudâf takdir edilir. O zaman "başınıza gelmesinden korktuğunuz için" şeklinde bir anlam olur. Söz konusu korku şu şekilde izah edilir: Ağlamak kişiyi düşünmeye ve ibret almaya sevk eder. Bundan dolayı Allah Resulü  ashabına, Allah'ın o kafirler hakkında takdir ettiği hususlardan ağlamayı gerektiren halleri tefekkür etmelerini emretmiştir. Allah Teâlâ kendilerini yeryü­zünde hakim kılmasına ve uzun süre onlara imkan tanımasına rağmen Semud kavmi, Allah'ı inkar etmişti. Daha sonra Allah Teâlâ da, onlardan intikamını alıp üzerlerine şiddetli bir azab göndermişti. Hak Teâlâ kalpleri çevirendir. Bu yüz­den mü'min kişi, akıbetinin o inançsızlar gibi olmayacağından emin olamaz. Ayrıca Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem ashabına Semud kavminin Allah'ın verdiği nimetlere karşı nankörlük etmesi ve O'na iman ve itaati gerektirecek hususlarda akıllarını kullanmama sonucunda başına gelenleri düşünmelerini emretmiştir. Kim helak olmuş insanların yurdundan geçer ve onların durumları­na bakarak ağlamayı gerektiren hallerini düşünmezse, aklını kullanmama konu­sunda onlara benzer. Böyle davrananların bu hali, kalplerinin katı olduğuna ve huşûdan yoksun olduklarına delalet eder. Bu durumun onları, helak olan kavim­lerin amelini işlemeye sevk etmesinden ve onlarla aynı akıbeti paylaşmalarından emin olunmaz

 

İşte bu yorumla, "zalimler için takdir edilen azap, nasıl olur da böylesi -bir zulme bulaşmamış kimselerin başına gelir" şeklinde itiraz edenlere cevap verilmiş olur. Zira biraz önce yaptığımız açıklamaya göre zalim olmadığı halde zalim kim­selerin yaptığı yanlışlıkları idrak etmeyen ve bunlar üzerinde düşünmeyen'kim­senin farkında olmadan zalim olup da onlar gibi azap görmesinden emin olun­maz.

 

Bu hadiste, kulun daima Allah'ın murakabesi altında bulunduğu bilincinde olması teşvik edilmiş, azaba uğramışların yurdunda oturmak ise yasaklanmıştır. Ayrıca onların mekanlarından geçerken hızlı hareket etmek teşvik edilmiştir. Nitekim şu âyet-i kerime de buna işaret etmektedir: "(Sizden önce) kendilerine zulmedenlerin yurtlarında oturdunuz. Onlara nasıl muamele ettiğimiz size apaçık belli oldu.[İbrahim 45]

 

باب: الصلاة في البيعة.

54. Hıristiyanların Mabedinde Namaz Kılmak

 

-وقال عمر رضي الله عنه: إنا لا ندخل كنائسكم، من أجل التماثيل التي فيها، الصور. وكان ابن عباس يصلي في البيعة، إلا بيعة فيها تماثيل.

Hz. Ömer şöyle demiştir; "İkonlar yüzünden içinde resim bulunan kiliselerinizde namaz kılmayız." İbn Abbâs içinde ikon bulunmayan manastırlarda namaz kılardı.

 

حدثنا محمد قال: أخبرنا عبدة، عن هشام بن عروة، عن أبيه، عن عائشة: أن أم سلمة ذكرت لرسول الله صلى الله عليه وسلم كنيسة رأتها بأرض الحبشة، يقال لها مارية، فذكرت له ما رأت فيها من الصور، فقال رسول الله صلى الله عليه وسلم: (أولئك قوم إذا مات فيهم العبد الصالح، أو الرجل الصالح، بنوا على قبره مسجدا، وصوروا فيه تلك الصور، أولئك شرار الخلق عند الله).

 

[-434-] Hz. Âişe'den şöyle nakledilmiştir: Ümmü Seleme Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e Habeşistan'da gördüğü Mâriya kilisesinden bahsetti. Ona orada gördüğü resimleri anlattı. Bunun üzerine Allah Resulü şöyle buyurdu: Onlar öyle bir toplum ki, aralarından salih bir kul (veya salih bir adam) öldüğü zaman mezarının üzerine bir mescid yaparlar. Sonra da onun içine o resimleri yaparlar, işte onlar, Allah katında mahlukatın en kötüsüdür."

 

 

AÇIKLAMA:     (İkonlar yüzünden) ... kelimesinin çoğuludur. Resim ile ikon ara­sında tam girişimlilik ilişkisi vardır. Resim, ikondan daha kapsamlıdır.

 

 Buradaki zamiri kiliseye işaret eder. Asîlî rivayetinde ise atıf harfi, ilavesi ile ... kelimesi geçmektedir. (Bu durumda rivayetin anlamı şu şekilde olur: ikonlar ve resimler yüzünden kiliselerinizde namaz kılmayız.)

 

Bu rivayet Abdürrezzak İbn Hemmâm tarafından, Hz. Ömer'in kölesi Eşlem kanalıyla senedle birlikte zikredilmiştir. O, olayı şöyle anlatmıştır; "Hz. Ömer Şam'a geldiğinde, Hıristiyanların ileri gelenlerinden biri onun için yemek hazır­lattı. Ona: 'Davetimi kabul edip beni onurlandırman, beni memnun eder' dedi. Bunun üzerine Hz. Ömer ikonları kasdederek, İçindeki resimlerden dolayı kili­selerinize girmeyiz' dedi.

 

Bu rivayetin konu başlığı İle ilişkisi ise, yukarıdaki hadiste geçen "Mezarının üzerine bir mescid yaparlar" ifadesi üzerine kurulmuştur. Çünkü bu ifadede, müslümanın kilisede namazı kılmak suretiyle burayı mescid haline getirmesinin yasaklandığına işaret edilmiştir.