SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’L-İYDEYN

<< 517 >>

باب: الخروج إلى المصلى بغير منبر.

6. Bayram Namazlarının Kılındığı Musallada Minber Olmaması

 

حدثنا سعيد بن أبي مريم قال: حدثنا محمد بن جعفر قال: أخبرني زيد، عن عياض بن عبد الله بن أبي سرح، عن أبي سعيد الخدري قال: كان رسول الله صلى الله عليه وسلم يخرج يوم الفطر والأضحى إلى المصلى، فأول شييء يبدأ به الصلاة، ثم ينصرف، فيقوم مقابل الناس، والناس جلوس على صفوفهم، فيعظهم ويوصيهم ويأمرهم: فإن كان يريد أن يقطع بعثا قطعه، أو يأمر بشيء أمر به، ثم ينصرف.قال أبو سعيد: فلم يزال الناس على ذلك حتى خرجت مع مروان، وهو أمير المدينة، في أضحى أو الفطر، فلما أتينا المصلى، إذا منبر بناه كثير بن الصلت، فإذا مروان يريد أن يرقيه فبل أن يصلي، فجبذت بثوبه، فجبذني، فارتفع فخطب قبل الصلاة، فقلت له: غيرتم والله، فقال: أبا سعيد، قد ذهب ما تعلم، فقلت: ما أعلم والله خير مما لا أعلم، فقال: إن الناس لم يكونوا يجلسون لنا بعد الصلاة، فجعلتها قبل الصلاة.

 

[-956-] Ebu Saîd el-Hudrî (r.a.) şöyle anlatır: "Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem Ramazan ve Kurban bayramlarında namaz için musallaya giderdi. Onun bayramlarda ilk yaptığı şey namaz'ı kılmak olurdu. Namaz bittikten sonra ayağa kalkıp insanlara döner ve onlara öğütler verir, tavsiyelerde bulunur ve bazı emirler verirdi, insanlar da saflar halinde oturup onu dinlerdi. Hatta askerî birlikler gönderecekse buradan gönderir veya vermek istediği talimatlar / emirler varsa verir ve sonra giderdi.

 

Ben Mervân İbnü'l-Hakem'in Medine valisi olduğu günlerde onunla da bir Ramazan veya Kurban bayramı namazı için musallaya çıktım. Zaten onun zamanına kadar insanlar Resulullah (sallallahu aleyhi ve Sellem) dönemindeki bu uygulamayı devam ettirmişlerdi. Fakat namaz kılacağımız yere vardığımızda ne göreyim; bir minber... Bu minberi Kesîr İbnü's-Salt yapmıştı. Bu şaşkınlığım henüz geçmemişti ki Mervân'ın daha bayram namazını kılmadan önce minbere çıkmaya yeltendiğini gördüm. Bunun üzerine hemen elbisesinden tutup onu geri çektim. Fakat o direnip elimden kurtuldu ve çıkıp namaz kılmadan önce hutbe îrad etmeye başladı. Ben de ona: 'Vallahi, siz Resul-i Ekrem (Sallallahu aleyhi ve Sellem) zama­nındaki uygulamayı değiştirdiniz!' dedim. Bunun üzerine aramızda şöyle bir konuşma geçti. O: Ebu Saîd, senin bildiğin o uygulamanın artık bir geçerliliği kalmadı.

 

Allah'a yemin ederim ki, benim bildiğim bu uygulama hiç bilmediğim şu uygulamanızdan çok daha hayırlıdır.

 

Fakat halk namazdan sonra oturup bizi beklemiyor ki, dağılıp gidiyorlar. Ben de bu yüzden hutbeyi namazın önüne aldım!

 

 

AÇIKLAMA:     Bu rivayette söz konusu edilen musalla, Mescİd-İ Nebevî'nin kapısından iti­baren bin zira' uzaklıkta bir yerdir.

 

(Namaz bittikten sonra ayağa kalkıp insanlara döner) İbn Hüzeyme'nin nak­lettiği bir rivayette bu ifade ''Bayram gününde ayakları üzerinde durup hutbe okudu" diye geçmektedir. Bu rivayet de Resulullah (s.a.v.) zamanında musallada minber bulunmadığını göstermektedir. Ayrıca Ebu Saîd'ten nakledilen rivayette geçen "Zaten onun zamanına kadar insanlar Resulullah (s.a.v.) dönemindeki bu uygulamayı devam ettirmişlerdi" cümlesi de buna işaret etmektedir. Bu ifadelerden anlaşılan şudur: Musallada minber bulundurma uy­gulamasını ilk başlatan Mervân'dır.

 

Ebu Saîd, Mervân'ı elbisesinden tutup çekerken hutbeden önce namazı kıl­dırmasını sağlamak istemiştir.

 

"Fakat halk namazdan sonra oturup bizi beklemiyor ki, dağılıp gidiyorlar. Ben de bu yüzden hutbeyi namazın önüne aldım!" cümlesinden anlaşıldığı kada­rıyla Mervân bu uygulamayı kendi içtihadına dayanarak başlatmıştır.

 

Hadisten Çıkan Sonuçlar

 

1. Hutbe okunması için minber inşa etmek mümkündür. Zeyn İbnü'I-Müneyyir şöyle demiştir: "Musallada kullanılacak minberin ahşaptan değil ker­piçten dayanıklı malzemelerden yapılmasını daha uygun bulmuşlardır. Çünkü bu minber açık arazide herhangi bir koruma söz konusu olmaksızın bırakılacak­tır. İşte minberin dayanıklı malzemelerden yapılması sökülüp götürülmesini de engelleyecektir. Fakat caminin içindeki minberin ahşap malzemeden yapılması durumunda buna benzer endişeler taşınmaz."

 

2. Musallada hutbe îrad ederken minbere çıkmaktansa ayakta durup halka hitap etmek daha iyidir. Açık alan olan musalla İle kapalı bir mekan olan mescit arasında bu bakımdan farklılık söz konusudur. Zira açık alanda ayakta duran imamı cemaatteki herkesin görmesi mümkündür. Halbuki kapalı bir alan olan mescitte cemaatin imamı görmemesi ihtimal dahilindedir.

 

3. Bayram namazları için musallaya uygun bir açık alana çıkılır.

4. Bayram namazları zorunluluk bulunmadıkça mescitlerde kılınmaz.

5. Âlimler yöneticileri sünnete aykırı tutum ve davranışlarını gördükleri.zaman uyarmakla mükelleftir.

6. Alim bir kimse verdiği bilginin  haberin doğru olduğunu pekiştirmek maksadıyla yemin edebilir.

7. Dinin hükümlerinin tam olarak ortaya çıkması için karşılıklı görüşme yapmak gerekebilir.

8. Hâkim'in devlet Başkanı veya üst düzey yöneticinin muvafakat etmediği durumlarda bir Âlim daha evlâ/üstün ve iyi olan uygulamayı terk edebilir. Çün­kü Ebu Saîd, Mervân'ın uygulamasına karşı çıktığı halde hutbeyi dinlemiş ve ayrılıp gitmemiştir.

 

9. Bayram günü namaza hutbeden önce başlamak namazın sıhhat şartla­rından değildir" diye bir hükme de işaret edilmiştir. Allah her şeyin en doğrusu­nu bilir.

 

Zeyn İbnü'l-Müneyyİr konuyla ilgili olarak şu açıklamalarda bulunmuştur: "Ebu Saîd Resuİullah (s.a.v.)'in bayram namazlarındaki uygulamasını söz konusu sıranın mutlaka takip edilmesi gerektiği şeklinde anlamıştır. Halbuki Mervân'a göre bu sıra evlâ olandır, mutlaka takip edilmesi gerekmez. Nitekim evlâ olan uygulamayı terk ederken de gerekçe olarak halkın değişen tutumunu göstermiştir. İşte bu yüzden bayram namazının temel sünneti olan hutbenin dinlenmesini sağlamak maksadıyla namazın şartlarından olmayan söz konusu sırayı değiştirmiştir. Her şeyin en doğrusunu sadece Allah bilir.

 

10. Bayram namazları için uygun olan boş bir alana çıkmak müstehaptır ve böyle bir alanda bayram namazlarını kılmak mescitte kılmaktan daha faziletlidir. Zira Resul-i Ekrem (s.a.v.) kendi mescidinin faziletine rağmen bayram namazlarını daima musallada kılmıştır.

 

İmam Şafiî, el-Ümm adlı eserinde: "Bize ulaştığına göre, Resulullah (s.a.v.) bayram namazları için Medine'deki namazgaha giderdi. Ondan sonra da yağmur gibi zorunlu durumlar dışında bu uygulama devam ettirildi. Mekke dışında bütün İslâm beldelerinde uygulama böyledir" demiş ve bunun gerekçe­sini: "Mekke mescidi çok geniştir ve Mekke çevresinde uygun alanlar yoktur" diye açıklayarak sözlerine şöyle devam etmiştir: "Bir şehir kurulur ve bu şehirde halkın tümünü alabilecek kadar geniş bir mescit inşa edilirse bana göre orada bayram namazları için musallaya çıkmaya gerek yoktur. Fakat buradaki mescit yeterince geniş değilse, halkın mescitte bayram namazlarını kılması mekruh olur ama kılacak olurlarsa iade etmeleri gerekmez."

 

İmam Şafiî'nin bu açıklamalarını esas aldığımızda musallaya çıkma hük­münün gerekçesinin mescidin geniş olup olmaması ile bağlantılı olduğunu anla­rız. Dolayısıyla musallaya çıkma hükmünün gerekçesi bizatihi "namaza çıkma olgusu" değildir. Çünkü burada asıl sağlanmaya çalışılan hedef halkın toplanmasıdır. Bu hedef mescitlerde gerçekleştirilebiliyorsa bayram namazlarının mes­citte kılınması daha uygun olacaktır.