SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’S SEWM

<< 915 >>

باب: الصائم يصبح جنبا.

22- Oruçlunun Cünüp Olarak Sabahlaması

 

حدثنا عبد الله بن مسلمة، عن مالك، عن سمي، مولى أبي بكر بن عبد الرحمن ابن الحارث بن هشام بن المغيرة: أنه سمع أبا بكر بن عبد الرحمن قال: كنت أنا وأبي حين دخلنا على عائشة وأم سلمة (ح). حدثنا أبو اليمان: أخبرنا شعيب، عن الزهري قال: أخبرني أبو بكر بن عبد الرحمن بن الحارث بن هشام: أن أباه عبد الرحمن أخبر مروان: أن عائشة وأم سلمة أخبرتاه: أن رسول الله صلى الله عليه وسلم كان يدركه الفجر، وهو جنب من أهله، ثم يغتسل ويصوم.

وقال مروان لعبد الرحمن بن الحارث: أقسم بالله لتقرعن بها أبا هريرة، ومروان يومئذ على المدينة، فقال أبو بكر: فكره ذلك عبد الرحمن، ثم قدر لنا أن نجتمع بذي الحليفة، وكانت لأبي هريرة هنالك أرض، فقال عبد الرحمن لأبي هريرة: إني ذاكر لك أمرا، ولولا مروان أقسم علي فيه لم أذكره لك، فذكر قول عائشة وأم سلمة، فقال: كذلك حدثني الفضل بن عباس، وهو أعلم.وقال همام وابن عبد الله بن عمر، عن أبي هريرة: كان النبي صلى الله عليه وسلم يأمر بالفطر، والأول أسند.

 

[-1925 - 1926-] Ebu Bekir İbn Abdurrahman'ın şöyle dediği nakledilmiştir: "Ben babamla birlikte Aişe ve Ümmü Selem'e'nin yanına giderdim." [Bu rivayetin bundan sonraki kısmı başka bir senedle de rivayet edilmiştir. Buna göre Ebu Bekir İbn Abdurrahman İbnü'l-Harİs İbn Hişam, babası Abdurrahman'ın Mervan İbnü'l-Hakem'e şöyle dediğini nakletmiştir: Aişe ve Ümmü Seleme r.anhuma'nın haber verdiğine göre: "Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem eşiyle cima ettiği için cünüp olduğu halde, şafak doğduktan sonra boy abdesti alır ve oruç tutardı."

 

Bunun üzerine Mervan, Abdurrahman İbnü'l-Haris'e: "Allah'a yemin ederim ki, bunu söyleyerek Ebu Hureyre'yi uyaracaksın!" dedi. Mervan, o sırada Medine valisi idi. Fakat babam Abdurrahman böyle bir şey yapmayı istemedi. Sonra biz bir şekilde Ebu Hureyre ile Zu'l-huleyfe'de bir araya gelme imkanı bulduk. Ebu Hureyre'nin orada arazisi vardı. Babam, Ebu Hureyre'ye: "Sana bir konuyu arzetmek istiyorum. Eğer Mervan bana bu konuda yemin ettirmeseydi ben de sana arzetmeye gerek duymazdım" dedi ve Aişe ile Ümmü Seleme'nin söylediklerini nakletti. Ebu Hureyre ise (kendisinin aksi yönde görüş benimsemesine sebep olan durumu anlatmak için); "Fadl İbn Abbas bana böyle anlatmıştı. Fakat Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in hanımları bunu daha iyi bilirler" dedi.

 

Ebu Hureyre'den nakledilen rivayet şöyledir: "Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem cünüp olarak sabaha çıkan kimsenin oruç tutmamasını emrederdi." Fakat ilk rivayetin senedi daha güçlüdür.

 

 

AÇIKLAMA:     İmam Buharî bu başlık altında şu konuları ele almaktadır:

 

1- Cünüp olarak sabahlayan kişinin orucunun geçerli olup olmayacağı.

 

2- Oruç tutacak kişinin bilinçli bir şekilde cünüp olarak sabahlaması ile cü­nüp olduğunu unutarak sabaha kadar beklemesi arasında bir fark bulunup bu­lunmadığı.

 

3- Cünüp olarak sabaha kadar beklemek bakımından farz oruç ile nafile oruç arasında herhangi bir fark olup olmadığı.

 

Tüm bu konularda önceki alimler arasında görüş ayrılıkları bulunmaktadır. Alimlerin çoğunluğuna göre cünüp olarak sabah vaktinin girişine kadar bekle­mek mutlak olarak caizdir. Herşeyin en doğrusunu sadece Allah (c.c) bilir.

 

"Resulullah (s.a.v) eşiyle cinsel ilişkide bulunduğu için cünüp olduğu halde, şafak doğduktan sonra boy abdesti alır ve oruç tutardı" ifadesiyle ilgili olarak Kurtubî şunları söylemiştir; "Biz bu rivayetten iki sonuç elde ederiz:

 

1- Hz. Nebi (s.a.v} Ramazan ayında eşleriyle cinsel ilişkide bulunur ve boy abdestini de şafak doğduktan sonra alırdı. O (s.a.v) böyle davranarak bunun caiz olduğunu açıklamış olmaktadır.

 

2- Hz. Nebi (s.a.v) ihtilam dolayısıyla değil cinsel ilişki dolayısıyla boy abdesti almıştır. Çünkü Resuİullah (s.a.v) ihtilam olmazdı. Zira ihtilam şeytan­dandır ve Hz. Nebi (s.a.v) şeytandan mutlak olarak korunmuştur."

 

Buna karşılık başka birisi de bu rivayetin farklı varyantlarında geçen "İhtilam dolayısıyla değil cinsel ilişki dolayısıyla cünüp olarak sabahlardı" ifadesine daya­narak şunları söylemiştir: "Bu rivayet Hz. Nebi'in {s.a.v) de ihtilam olabi­leceğini gösterir. Zira eğer hiç ihtilam olmayan biri olsaydı böyle bir açıklamaya ihtiyaç duyulmazdı." Bu görüşe karşı çıkanlar, ihtilamın şeytandan olduğunu Hz. Nebi'in (s.a.v) ise şeytandan mutlak olarak korunduğunu söylemişlerdir. Fakat Resul-i Ekrem'in (s.a.v) ihtilam olabileceği görüşünü savunanlar bu açık­lamaya karşılık şöyle cevap vermişlerdir: "İhtilam meninin çıkmasıdır. Rüyada herhangi birşey görmeksizin de ihtilam olmak mümkündür. Hz. Aişe ve Ümmü Seleme, Ramazan gecelerinde cinsel üişkide bulunduktan sonra boy abdesti almaksızın kasıtlı olarak şafağın doğmasına kadar bekleyen kimselerin oruç tutmamaları gerektiğini düşünenlerin görüşlerini reddetmek amacıyla cinsel ilişkiyi Özellikle vurgulamışlardır. İşte cünüp olduğunu bile bile şafağa kadar bekleyen kimsenin oruç tutması gerektiğine göre boy abdesti almayı unutan veya boy abdesti almadan uyuyan kimsenin orucu tutması öncelikle mümkün olacaktır."

 

"Sana bir konuyu arzetmek istiyorum. Eğer Mervan bana bu konuda yemin ettirmeseydi ben de sana arzetmeye gerek duymazdım" Bu söz, büyüklerle ko­nuşurken dikkat edilmesi gereken edep kurallarına işaret etmektedir. Buna göre bir kimse, söyleyeceği şeylerin muhatabı tarafından hoş karşılanmayacağını düşünüyorsa önce gerekli açıklamaları yapmalıdır.

 

[Ebu Hureyre, oruçlu bir kimsenin cünüp olarak sabahlaması halinde artık orucu tutamayacağı yönünde rivayetler nakletmiş ve kendisi de bu yönde görüş beyan etmiştir. Fakat daha sonra bu görüşünden vazgeçmiştir. Ancak Tirmizî'nin naklettiğine göre tabiun bilginlerinden bir kısmı Ebu Hureyre'nin önceki görüşü­nü kabul etmişlerdir. Fakat daha sonra bu konuyla ilgili görüş ayrılıkları sona ermiş ve İmam Nevevî'nin de ifade ettiği gibi cünüp olarak sabahlayan bir kim­senin oruç tutabileceğine dair icma oluşmuştur.

 

İbn Dakîki'l-Iyd konuyla ilgili olarak şu açıklamaları yapar: "Bu görüş üzerin­de icma veya neredeyse icma gibi bir görüş birliği gerçekleşmiştir. Ancak Ebu Hureyre'nin naklettiği hadisi esas alanların bir kısmı bilinçli bir şekilde cünüp olan kişi ile uykuda herhangi bir iradesi olmaksızın ihtilam olan kişi arasında ayırım yapmışlardır." İbn Battal, Ebu Hureyre'nin iki farklı görüşünden birisinin bu yönde olduğunu söylemiştir. Ancak bu görüşün ona nispeti doğru değildir.

 

İbnü'l-Münzir'in naklettiğine göre Hasan-i Basrî ve Salim İbn Abdullah İbn Ömer gibi alimler bu durumda o günün orucunun tutulması ve daha sonra kaza edilmesi gerektiği kanaatindedirler.

 

Abdürrezzak'ın İbn Cüreyc'den naklettiğine göre Ata'ya bu konu sorulmuş ve o da şu cevabı vermiştir: "Ebu Hureyre ile Hz. Aişe arasında bu konuda görüş ayrılığı vardır. Bana göre bu durumda olan bir kimse o günkü orucunu tamamlar ve daha sonra kaza eder."

 

Anlaşıldığına göre Ata, Ebu Hureyre'nin bu görüşünden vazgeçtiğine dair haberi sağlam görmemiştir. Fakat Ata'nın bu görüşü, kazanın vacib olduğunu açıkça beyan etmemek­tedir.

 

Müteahhir alimlerden bazıları, Hasan İbn Salih İbn Hayy'a göre kazanın da gerekli olduğunu nakletmişlerdir. Fakat Tahavî, Hasan İbn Salih'e göre bu orucu kaza etmenin müstehab olduğunu nakletmiştir.

 

İbn Abdilberr ise hem Hasan İbn Salih'ten hem de Nehaî'den böyle bir du­rumun farz oruçlarda meydana gelmesi halinde kazanın vacip olduğunu, nafile oruçların ise bu şekilde geçerli olacağını nakletmiştir.

 

İbn Battal, İbnü't-Tîn, Nevevî, Fakihî ve daha pek çok alim bu konuda orta­ya atılan farklı görüşleri sahiplerine nispet ederken birbirine uymayan açıklama­lar yapmışlardır. Bu konuda itimat edilecek açıklama tarafımızdan yapılan de­ğerlendirmelerdir.

 

Maverdî'nin naklettiğine göre bu meseleyle ilgili olarak ortaya çıkan görüşler cünüple ilgilidir. İhtilam olan kişinin orucunun geçerli olacağı konusunda ise zaten alimler görüş birliği içerisindedirler.

 

 

Hadisten Çıkarılan Sonuçlar

 

1- Alimler, devlet yöneticilerinin huzuruna çıkarak ilmî meseleleri müzakere edebilirler.

 

2- Bu rivayet Mervan İbnü'l-Hakem'in faziletli ve erdemli bir insan olduğunu göstermektedir. Çünkü ilmî ve dînî konulara karşı hassas bir kişiliğinin olduğunu bu rivayetten anlıyoruz.267

 

3- Herhangi bir konudaki rivayetin sağlam olup olmadığını araştırmak ve gerçek anlamı veya hükmü bilinmeyen meselelerde uzman kişilere başvurmak gerekir. Özellikle bu meselelerde görüş ayrılıkları ve tartışmalar söz konusu ise, konu hakkında bilgi sahibi olanlara müracaat edilmelidir.

 

4- Kadınlara özel olan ve erkeklerin bilme imkanı bulunmayan konularda kadınların rivayetleri erkeklerin rivayetine tercih edilir. Tersi söz konusu oldu­ğunda ise erkeklerin rivayetleri esas alınır.

 

5- Bir konuyla doğrudan ilgili olan kişiler, söz konusu olay hakkında başka­larının naklettiği haberlere dayananlara göre daha fazla bilgi sahibi olurlar.

 

6- Hz. Nebi'e (s.a.v) has olduğuna dair bir delil bulunmadıkça O'nun (s.a.v) her fiiline uymak, tabi olmak gerekir.

 

7- Bir kimse sahip olduğu bilginin, kendisinden ilim ve fazilet bakımından daha üst derecede bulunanların bilgilerine muhalif olduğunu görürse bunu araş­tırmalı ve onların bakış açılarını ve gerekçelerini öğrenerek konuyu aydınlığa kavuşturmalıdır.

 

8- Herhangi bir konuda görüş ayrılığı olursa müracaat edilecek iki ana kay­nak Kur'an ve sünnettir.

 

9- Haber-i vahid (mütevatir ve meşhur derecesinde olmayan rivayetler) dini konularda delil teşkil eder. Bu açıdan kadınların naklettiği rivayetler İle erkekle­rin naklettiği rivayetler arasında herhangi bir fark yoktur.

 

10- Ebu Hureyre, hakkı - doğruyu öğrendikten sonra yanlışta ısrar etmeyen ve kendi görüşünden vazgeçme erdemini gösteren üstün bir sahabîdir.

 

11- İlk iki nesilden olan selefimiz, eğer rivayeti güvenilir ve adil kişilerden almışlarsa irsal yoluna başvururlardı. Onların rivayetleri bu şekilde nakletme­leri hiç yadırganmazdı. Nitekim Ebu Hureyre, doğrudan Resulullah'tan (s.a.v) işitme imkanı bulunmasına rağmen, naklettiği rivayeti doğrudan Hz. Nebi'den (s.a.v) işitmediğini itiraf etmiş ve konu hakkında görüş ayrılıkları çıkınca bu durumu açıklamıştır.

 

12- Alimlerle görüşürken edep kurallarına riayet etmek gerekir.

 

13- Devlet yöneticilerinin Allah'a isyan niteliğinde olmayan emirlerine uy­mak gerekir. Kimi zaman yapılması istenen iş zor da olsa onlara itaat edilmelidir.

 

Not: Konumuz açısından hayız ve nifas halleri de cünüplük gibi değerlendirilir. Dolayısıyla hayız veya nifas olan bîr kadın şafak doğmadan Önce hayız kanı kesilse ve henüz boy abdesti almadan şafak doğsa orucunu tutabilir.