باب: لا هامة.
53. HAME YOKTUR
حدثني عبد
الله بن محمد:
حدثنا هشام بن
يوسف: أخبرنا
معمر، عن
الزُهري، عن
أبي سلمة، عن
أبي هريرة رضي
الله عنه قال:
قال
النبي صلى
الله عليه
وسلم: (لا عدوى
ولا صفر ولا
هامة). فقال
أعرابي: يا رسول
الله، فما بال
الإبل، تكون
في الرمل كأنها
الظباء،
فيخالطها
البعير
الأجرب
فيجربها؟
فقال رسول
الله صلى الله
عليه وسلم:
(فمن أعدى
الأول).
[-5770-] Ebu Seleme'den rivayete göre; "Ebu Hureyre
r.a. dedi ki: Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem:
Hastalığın bulaşması da, safer de, hame de yoktur, buyurdu.
Bunun üzerine bir bedevi: Ey Allah'ın Rasulü! O halde develere ne
oluyor da kumda bir ceylan gibi gidiyorlarken uyuz bir deve onlarakarışıyor ve
onların da uyuz olmalarına sebep oluyor, dedi. Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve
Sellem: İlkine onu kim bulaştırdı, diye sordu.
وعن أبي سلمة:
سمع أبا هريرة
بعد يقول: قال
النبي صلى
الله عليه
وسلم: (لا
يوردنَّ
ممرِض على مصح).
وأنكر أبو
هريرة الحديث
الأول، قلنا:
ألم تحدث أنه:
(لا عدوى). فرطن
بالحبشية،
قال أبو سلمة:
فما رأيته نسي
حديثاً غيره.
[-5771-] Ebu Seleme'den rivayete göre; o, daha sonra Ebu
Hureyre'yi:
"Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem: Hasta develeri olan bir
kimse, sakın develerini sağlıklı develeriolan kimsenin yanına gctürmesin,
buyurdu" derken dinlemiştir.
Ebu Hureyre ilk hadisi kabul etmedi. Bizler: Sen bize hastalığın
bulaşması yoktur diye hadisi nakletmedin mi, dedik. O Habeşçe, anlamadığımız
bazı sözler söyledi.
Ebu Seleme dedi ki: Ben onun, bundan başka bir hadisi unuttuğunu
görmedim.
Bu Hadis 5774 numara ile de var
Fethu'l-Bari Açıklaması:
"Hame yoktur." ez-Zubeyr b. Bekar'ın,
el-Muvaffakiyyat'ta zikrettiğine göre Araplar cahiliye döneminde şöyle derdi:
Bir adam öldürülür ve onun intikam! alınmazsa başından -bir kurt çeşidi olan- bir
hame çıkar ve onun kabri etrafında dolaşarak: Beni sulayınız, beni sulayınız,
der. Eğer intikamı alınırsa o kurt gider. Aksi takdirde kalır. İşte onların bir
şairi bu hususta şunları söylemiştir:
"Ey Amr, sen bana sövüp saymaktan, beni küçük düşürmekten
vazgeçmezsen, Vururum seni, ta ki hame: Bana su veriniz, deyinceye ... "
el-Kazzaz dedi ki: Hame, gece kuşlarından bir kuştur. O, bu
sözleri ile puhu kuşunu kastediyor gibidir.
İbnu'l-Arabl dedi ki: Onlar bu kuşu uğursuz kabul ediyorlardı.
Onlardan herhangi birisinin evine kondu mu: Benim yahut ev halkından birisinin
öleceğini bana söyledi, derdi.
Ebu Ubeyd dedi ki: Cahiliye Arapları ölünün kemiklerinin uçan
bir hame kuşu olduğunu iddia ediyor ve bu uçan kuşa da es-sada adını
veriyorlardı. Buna göre hadisteki anlam: Ölenin hamesinin hayat bulması diye
bir şey söz konusu değildir, şeklinde olur. Birinci açıklamaya göre ise,
puhukuşu ve benzerleri dolayısıyla uğursuzluğa kapılmak söz konusu olmaz.
"Onlara da uyuz bulaştırır." Müslim'in rivayetinde: "Aralarına
girer ve onları da uyuz eder" şeklindedir. Bu, onların inandıkları
hastalığın bulaşması kanaatine göredir. O develerin de uyuz olmasına sebep
olur, demektir. Bu da cahillerin yanılmalarındandır. Onlar, hasta birisi
sağlıklıların arasına girdi mi onları da hasta ettiğine inanıyorlardı. Şeriat
koyucu bunu red ve iptal etti. Bedevi arap bu husustaki şüpheyi dile getirince
Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem ona: "Ya ilkine o hastalığı kim
bulaştırdı" diye cevap verdi. Bu cevap ise son derece beliğ ve güzel bir
cevaptır. Bunun hülasası da: Onların kanaatlerine göre bulaştırdığı kabul
edilen o devenin uyuzu nereden gelmiştir? Eğer bir başka deveden, diye cevap
verilecek olursa, teselsülü ya da bir başka sebebi kabul etmek gerekir. O
takdirde de bu sebebi n açıklanması gerekir. Birincisine bu hastalığı veren,
ikincisine de vermiştir, diye cevaplanırsa o takdirde iddia da ispatlanmış
olur. Söz konusu bu iddia da bütün bunları yapan, yaratıcı ve gücü her şeye
yeten, kadir alandır. O da şanı yüce Allah/tır. Daha önce "cüzam"
başlığında bu iki hususun bir arada nasıl açıklanacağı geçmiş bulunmaktadır.
Bunun da özeti şudur: Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in:
"Hastalığın bulaşması yoktur" sözü böyle bir inanca
sahip olmayı yasaklamaktadır.
"Sağlıklı develeri olanlar ... götürmesin"
buyruğundaki yasağın sebebi ise, hastalığın bulaşması kanaatine düşme yahut
vehimleri etkilemesinden korkulması sebebiyledir. Nitekim bunun bir benzeri de
"cüzamlıdan kaç" hadisinde geçmiş bulunmaktadır. Çünkü cüzam ın
bulaşmadığına inanan bir kimse, içinde bir nefret hissi duyar. Hatta nefsini
cüzamlıya yaklaşmaya zorlayacak olursa, bundan dolayı rahatsızlanır. O halde
aklı başında olana daha çok yakışan, böyle bir hale kendisini maruz
bırakmamasıdır. Aksine acıların sebeplerinden uzak durur, vehmin yollarına
yaklaşmaz.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.