SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

SALAT BAHSİ

<< 521 >>

بَاب مَا جَاءَ فِي الدُّعَاءِ بَيْنَ الْأَذَانِ وَالْإِقَامَةِ

35. Ezanla İkamet Arasındaki Dua

 

حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ كَثِيرٍ أَخْبَرَنَا سُفْيَانُ عَنْ زَيْدٍ الْعَمِّيِّ عَنْ أَبِي إِيَاسٍ عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ لَا يُرَدُّ الدُّعَاءُ بَيْنَ الْأَذَانِ وَالْإِقَامَةِ

 

Enes b. Malik r.a. demiştir ki: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Selem): "Ezan ile ikamet arasında (edilen) dua (geri) çevrilmez” buyurdu.

 

 

Diğer tahric: Tirmizi, salat; ve da'avat

 

AÇIKLAMA:     Allahu Zül Celal Hazretleri, lütuf ve merhametinin eseri olarak isyan ve hata’dan beri olmayan kulları için tevbe kapısını ölünceye kadar açık bulundurduğu gibi, dünya ve ahiretle ilgili isteklerinin büyük-küçük her çeşidini sadece kendinden istemeleri, kullara boyun eğme­meleri için de dergah-ı izzetine el açıp ihlasla niyazda bulunmalarını emretmiş ve kulun duasının kabul olunduğuna dair bir takım alametler ya­ratmıştır. Duanın kabul olmasının başta gelen şartı, haramlardan kaçınmak ve ihlasla belli zaman ve mekanları değerlendirmektir.

 

İşte bu hadiste ezan ile ikamet arasında edilen duanın reddolunmayacağını ifade ve kulları bu zamanlarda duaya teşvik etmektedir. Hakim ve Ebu Ya'la'nın Ebu Ümame'den rivayet ettikleri bir hadis-i şerifte de Resul-i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurmaktadır: "Müezzin ezan okumaya baş­layınca gök kapıları açılır ve dualar(ı) kabul edilir"[el-Mutteki, Kenzu'l-Ummal,II, 102.] Yine Enes b. Malik (r.a.)'in rivayet ettiği bir hadis-i şerifte Efendimiz şöyle buyuruyor: "Müez­zin ezan okuduğu zaman yapılan dua kabul olur. İkamet edilince bir daha dua geri çevrilmez."[el-Mutteki, Kenzu'l-Ummal, II, 103.]

 

İmam Malik ve Beyhakî, Ebu Hazim vasıtasıyla Sehl b. Sa'd'den şu hadis-i şerifi rivayet etmişlerdir: "İki vakit vardır ki, duası kabul olunmayan kişi pek azdır. Namaz için ezan okunduğu an, Allah yolunda mücahidlerin saf teşkil ettiği an"[el-Mutteki, Kenzu'l-Ummal, II, 101.]

 

Kelime olarak dua her türlü isteği ifade eder. Bu anlamda bir kimsenin rızık peşinde koşması da bir duadır. Rızık te'mini yolunda sebeblere sarıl­mak da şartlarına riayet edilerek yapılan bir dua hükmündedir. Bu manada­ki dua bütün müslümanlar için yapıldığı zaman kabul edilme ümidi çok kuvvetlidir.

 

Ancak bu hadis-i şerifte kasd edilen dua, şartlarına sarılarak yapılan, kendisiyle bir günahın tahakkuku istenmeyen ve akraba ziyaretini kesmeyen bir kimsenin yaptığı duadır.

 

Kişi dua esnasında bütün varlığıyla Allah'a yönelmeli ve duasının mut­laka kabul olunacağına inanmalıdır. Çünkü Cenab-ı Hak kulunun zannına göre muamele eder: "Ben kuluma, bana olan zannına göre muamele ederim"[bk. el-Acluni, Keşfu'l-hafa, I, 202.]

 

Ancak dua kabul olmadı diye duadan vazgeçmemeli, devam etmelidir. Çünkü Cenab-ı Allah ya o dua ile kula isabet edecek bir belayı önlemiştir; yahutta bu duanın kabulü te'hir edilmiştir. Ya da onun karşılığı ahirette ve­rilecektir.

 

Bazı duaların gerçekleşmesinin, kulun aleyhine olabileceğini de unut­mamak lazımdır. Bu bakımdan duanın neticesini Allah'a bırakmak gerekir.

 

Bilindiği gibi Nebi s.a.v. zamanında Sa'lebe isminde bir fakir var idi. Allah'ın kendisine çok mal vermesi içinResulullah (S.A.V.)'dan dua etmesini istedi. Bu maksatla her gelişinde Resulullah (s.a.v.): " Ya Sa'lebe, şükrünü eda edebileceğin az mal, hazmedemeyeceğin çok maldan daha hayırlıdır" derdi. Üçüncü defa gelişinde Resul-i Ekrem (s.a.v.): "Ey Sa'lebe, ben senin için bir örnek değil miyim? Vallahi dağların elimde gümüş veya altın olmasını isteseydim öyle olurdu" demişse de Sa'le­be: "Seni gönderen Allah'a yemin olsun ki, eğer beni zengin ederse, bu ma­lın şükrünü hakkıyla eda edeceğim. Bu malda hakkı olan herkese de hakkını eksiksiz vereceğim" diye ısrar ediyordu. Sa'lebe o sıralarda hakikaten Resul-i Ekrem'den ayrılmıyor, cuma ve cemaate devam ediyordu. Nihayet Resul-i Ekrem (S.A.V.) Sa'lebe'nin ısrarı karşısında O'nun için "Ey Allahım Sa'lebe'-ye çok mal nasib eyle" diye dua etti. Bunun üzerine Sa'lebe gidip kendisine bir koyun aldı. Kısa zamanda davarları çoğaldı. Medine'ye sığmaz oldu. Me­dine'den uzak bir çiftliğe çekilerek davarlarının derdine düşen Sa'lebe, Al­lah'ı ve Resulünü unutup cami ve cemaat nedir bilmez oldu. Resulullah ona bir mektup gönderip davarlarının zekatını istediyse de o, "ben bunu vere­mem bu sizin istediğiniz cizye gibi bir şeydir" diye cevab verdi. Elçiler bu haberi Resül-ü Ekrem'e eriştirmeden önce Resul-i Ekrem (s.a.v.)'in mübarek ağzından şu kelimeler döküldü: "Vay yazık Sa'lebe'ye, yazık Sa'lebe'ye" sonra da şu ayet-i kerime nazil oldu: "Vak­taki Allah fadlından istediklerini verdi, cimrilik edip yüz çevirdiler"[bk. Hak Dini Kur'an Dili, IV, 2591]

 

Tirmizî'nin rivayet ettiğine göre Efendimiz: "Ezan ile ikamet arasında dua geri çevrilmez." buyurunca sahabe-i Kiram; Ya Resulallah, nasıl dua edelim? diye sormuşlar. Resul-i Ekrem (s.a.v.) de; "Allah (c.c.)'ın affını, dünya ve ahirette afiyette kılmasını isteyiniz" buyurmuştur.[Tirmizi, salat; deavat]

 

 

Bazı Hükümler

 

1. Kırmızı Çizgileri olan elbise giyilebilir.

2. Ezan okurken Hayye ale's-salah ve felahlarda sağa ve sola başın çevrilmesi sünnettir.

3. Sahrada namaz kılarken önüne sütre koymak sünnettir.

4. Ezan yüksek bir yerde okunmalıdır.

5. Müezzinler emin kişilerden tayin edilmelidir.

6. Müezzin ezan okurken parmaklarını kulaklarına koyabilir.