SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

SALAT BAHSİ

<< 522 >>

بَاب مَا يَقُولُ إِذَا سَمِعَ الْمُؤَذِّنَ

36. Müezzini Duyan Kişinin Söyleyecekleri

 

حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ مَسْلَمَةَ الْقَعْنَبِيُّ عَنْ مَالِكٍ عَنْ ابْنِ شِهَابٍ عَنْ عَطَاءِ بْنِ يَزِيدَ اللَّيْثِيِّ عَنْ أَبِي سَعِيدٍ الْخُدْرِيِّ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ إِذَا سَمِعْتُمْ النِّدَاءَ فَقُولُوا مِثْلَ مَا يَقُولُ الْمُؤَذِّنُ

 

Ebu Said el-Hudri (r.a.), Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Ezan sesini duyunca, müezzinin dediğini siz de söyleyiniz"

 

 

Diğer tahric: Buhari, ezan; Müslim, salat; Tirmizi, mevakit; Nesai, ezan; İbn Mace, ezan; Muvatta, nida; Ahmed b. Hanbel, III, 6, 53, 78.

 

AÇIKLAMA:     Bu hadis-i şerif’in zahirine göre, baştan sona kadar müezzin’in okuduğu kelimelerin hepsini söylemek ezanı işiten kim­se için bir vazifedir. Ancak ilerde gelecek olan 527 no'lu hadis-i şerifte hay-ye ale's-salah ve hayye ale'l-felah cümleleri okunurken, "La havle vela kuvvete illa billahi'l-aliyyi'l-azim" (günahdan dönmek, çekinmek, itaate güç yetir­mek ancak Allah Teala'nın korumasıyla ve yardımı ile kabil olur) cümlele­riyle karşlık verilir.

 

Bu mevzuda fikir beyan eden ilim adamlarının kimisi mevzumuzu teş­kil eden bu hadisle amel ederek ezanın bütün cümlelerinin aynen tekrarlana­cağını söylemişler, bir kısmı da 527 no'lu Hz. Ömer hadisinin zahirine dayanarak, hayye ale'lerde sadece .....لَا حَوْلَ وَلَا قُوَّةَ إِلَّا بِاللَّهِ deni­leceğini söylemişlerdir. Bir kısmı da "Hükmü genel olan cümlelerle (522 no'lu hadis gibi) hükmünde özellik bulunan cümleler (527 no'lu hadis gibi) ara­sında te'lif mümkün olunca te'lif (birleştirme) yoluna gitmek, esastır" kai­desinden hareket ederek hayyealelerde hem hayye alel cümlelerinin aynen tekrarlanacağını, hem de لَا حَوْلَ وَلَا قُوَّةَ إِلَّا بِاللَّهِ cümleleri­nin söylenmesi gerektiğini ifade etmişlerdir.

 

Namaza çağrı mesabesinde olan ezana icabet fiilî ve kavlî olarak iki durumda incelenebilir:

 

1. Fiilî icabet de ikiye ayrılır: (a.) Ezanla namaz vakti bildirildiğine göre, vakit içerisinde mükellefin na­maz kılarak yapmış olduğu fiilî icabettir; (b.) Şartlarını haiz mükellefin namazını cemaatle eda etmek için cemaate iştirak icabetidir.

 

2. Kavlî icabet ise, müezzinin söylediklerini aynen tekrar ederek yapa­cağı kavlî icabettir ki, bu babda incelenecek husus ve işte bu mevzuyu açık­layan hadislerdir.

 

Müezzinin söylediklerini tekrarlama hakkında mezheb imamlarının gö­rüşlerini de şöylece sıralamak mümkündür:

 

1. "Ezanı işiten herkesin, ister cünüb, ister hayızlı, ister nifaslı olsun hayyelalelerin dışında bütün cümleleri aynen söylemesi, hayyealelelerde ise, ‘la havle vela kuvvete illa billahi aliyyul azim’ demesi mendubtur. Bu mesele de bütün fakîhler ittifak etmişlerdir.

 

2. Ancak Hanefîlere göre hayızlı ve nifaslı kadınlar bu faziletten mah­rumdurlar. Bunlar için ezana icabet etmek mendüb değildir.

 

Hanbelîlere göre ise farz namaz kılmakla meşgul olmayan herkes için ezana icabet etmek mendubtur. [472] el-Cezîrî, el-Fıkh ala'l-Mezahibi'l-erba'a, I, 317

 

3. Sabah ezanında –esselatu hayrun minennevm cümlesi okunurken ise -sedekte ve bererte- "doğrusun, gerçeksin, doğru söylemiş bulunuyorsun" denilir. Bu son kelimelerin söyleneceğine dair bir delilin bulunmadığını söyle­yen el-Hattabî gibi bazı alimler varsa da İmam Nevevî el-Min'hac isimli eserinde böyle söyleneceğini beyan etmiştir. Demiri de "İbn Rifa'a bu mevzuda delil bulunduğunu söyledi" demiştir.

 

4. Ezana sadece kalbi ile icabet etmek kafi gelmeyip dil ile telaffuz et­mek mendubtur.

 

5. Bu hadisin zahirine göre, Hanefîlerin dışında bütün imamlarca ha­yızlı, nifaslı ve cünübün ezan cümlelerine usulüne göre icabet etmesi men-dub iken Hanefîlerin hayızlı ve nifaslının icabet edemeyeceğini söylemelerinin hikmeti şudur: Çünkü hayızlı ve nifaslı kadınlar namaz kılmakla mükellef değillerdir. Bu sebeble ezana da icabetle mükellef değildirler. Diğer imamla­rın hareket noktaları da ezana icabet etmek bir zikirdir. Mü'min içinse, her an zikir halidir. Hayız ve nifas hali bunun dışında değildir.

 

6. Hanefî, Şafiî ve Hanbelî mezheblerine göre farz olsun, nafile olsun namazda olan bir kimse ezana icabet etmekle mükellef değildir. Şayet icabet ederse, namazı bozulur. Fakat Şafiîler namazın bozulması için kişinin na-mazda olduğunu ve işittiğinin bir insan sesi olduğunu bilmesini şart koşmuşlardır.

 

7. İmam Malik'e göre ise, nafile namazı kılmakta olan kimse ezana ica­bet ederse namazı bozulmaz.

 

8. Her ne kadar bu hadis-i şerifin zahirine göre ezana icabet etmek farz ise de, hadisdeki "müezzinin söylediğini siz de söyleyiniz" emrinin hükmü­nü farz olmaktan çıkarıp müstehaba çeviren delil Sahih-i Müslim'deki şu hadis-i şeriftir: "Resulullah (s.a.v.) fecr doğduğu zaman baskın yapardı. Eza­nı dinletirdi. Şayet ezan sesi işitirse, baskından vazgeçer, işitmezse baskın yapardı. Bir defa Allahu Ekber, Allahu Ekber diyen birini işitti. Bunun üze­rine Resulullah (s.a.v.): "Fıtrat-ı İslam üzere" buyur­dular. Sonra o zat: "Eşhedü enla ilahe illallah, Eşhedu enla ilahe illallah" dedi. Resulullah (s.a.v.) de; "Cehennemden çıktı" buyurdular. Müteakiben ezanı okuyan kimsenin bir keçi çobanı olduğunu anladılar.[Müslim, salat]

 

Resul-i Ekrem (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bu ezanı dinleyince kendisi icabet etmemiştir. Şa­yet icabet farz olsaydı kendisi de icabet ederdi. Ancak bunun aksini iddia edenler de vardır. Kemalüddin b. Hümam ( v.861) Fethu'I-Kadîr isimli eserinde bu meselenin münakaşasını yapmış ve ezana icabetin müstehab ol­duğunu söylemiştir.

 

9. Ezan okunurken ve ikamet getirilirken cemaatin konuşmaması, mescid dışında bulunanların Kur'an okumaması, selam almaması, hasılı müez­zine icabetten başka bir işle meşgul olmaması icab eder.

 

Hanefî alimlerinden Hulvanî: "Dili ile müezzine icabet eden, fakat mescidde olup da müezzinin söylediklerini tekrarlamayan günahkar olmaz" diyor . Bu sözlerden bilfiil ezana icabetin esas olduğu anlaşılıyor ki Reddu'l-Muhtar'da bu mana şöyle ifade ediliyor: "Ezana sözle icabet müs­tehab bilfiil icabet ise. vacibtir"[Ahmed Davudoğlu,  İbn Abidin Tercemesi II, 91.]

 

10. Yine Hanefi ulemasına göre, kişi her mescidden gelen ezan sesine değil, sadece kendi mahallesinin müezzinine icabet etmekle de mükelleftir.