أَبْوَابُ
تَفْرِيعِ
اسْتِفْتَاحِ
الصَّلَاةِ
NAMAZA BAŞLAMA İLE
İLGİLİ MESELELER
بَاب
رَفْعِ
الْيَدَيْنِ
فِي
الصَّلَاةِ
114-115. Namazda Ellerin Kaldırılması
حَدَّثَنَا
أَحْمَدُ
بْنُ
مُحَمَّدِ بْنِ
حَنْبَلٍ
حَدَّثَنَا
سُفْيَانُ
عَنْ الزُّهْرِيِّ
عَنْ سَالِمٍ
عَنْ أَبِيهِ
قَالَ
رَأَيْتُ
رَسُولَ
اللَّهِ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
إِذَا
اسْتَفْتَحَ الصَّلَاةَ
رَفَعَ
يَدَيْهِ
حَتَّى يُحَاذِيَ
مَنْكِبَيْهِ
وَإِذَا
أَرَادَ أَنْ
يَرْكَعَ
وَبَعْدَمَا
يَرْفَعُ
رَأْسَهُ
مِنْ
الرُّكُوعِ
وَقَالَ
سُفْيَانُ
مَرَّةً
وَإِذَا
رَفَعَ رَأْسَهُ
وَأَكْثَرُ
مَا كَانَ
يَقُولُ وَبَعْدَ
مَا يَرْفَعُ
رَأْسَهُ
مِنْ
الرُّكُوعِ
وَلَا
يَرْفَعُ
بَيْنَ
السَّجْدَتَيْنِ
İbn Ömer'den; demiştir ki: Nebi (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'i gördüm, namaz'a başlarken, ruku'a varmak istediğinde ve başını ruku'dan
kaldırdıktan sonra ellerini omuzlarının hizasına kadar kaldırıyordu.
(Ahmed
b. Hanbel der ki:) Sufyan
b. Uyeyne; (bu hadisi) bir defa "başını
kaldırırken" çoğu kere de "başını ruku'dan
kaldırdıktan sonra (ellerini omuzları hizasına kadar kaldırır) ve iki secde
arasında ise kaldırmazdı" diye rivayet etmiştir.
Diğer tahric: Müslim, salat; Tirmizî,
salat; Nesaî, sehv; îbn Mace, ikame; Darimî, salat; Ahmed b. Hanbel, II-8, 5, 424.
AÇIKLAMA: 1. Bu hadis-i şerif namaz için başlama tekbiri
alınırken ellerin kaldırılacağını açıkça ifade etmektedir.
Nitekim
İbn Münzir, "Ulema Resulullah (s.a.v.)'in iftitah
tekbiri alırken ellerini kaldırdığına dair görüş birliğine varmışlardır"
demiş, el-mühezzeb şerhinde de "İftitah tekbiri alırken elleri kaldırmanın müstehab olduğuna bu ümmet icma
etmiştir" denilmiştir.
Gerçekten
İbn Münzir ve başkaları bu
hususta icma olduğunu naklederler. Zeydiyye taifesinden iftitah
tekbiri alırken ellerin kaldırılmayacağı rivayet olunmuşsa da, onların
sözlerine itibar yoktur. "Fetava el-Kaffal" isimli eserde Ebu'I-Hasen Ahmed b. Seyyar el-Mervezî'nin, "bir kimse iftitah
tekbiri için ellerini kaldırmazsa, namazı sahih olmaz. Çünkü iftitah tekbiri vacibtir. Binanaleyh onun için elleri kaldırmak da vacibdir. Fakat diğer tekbirler vacib
olmadığı için onlarda el kaldırmak da vacib
değildir" dediği naklolunmuştur.
Nevevî bu söze itiraz etmiş, daha önce geçen
ulemanın icma'ı ile bu sözün merdut
olduğunu söylemiştir. ibn Hazm
iftitah tekbiri için el kaldırmanın farz olduğunu
söyler. O'na göre, el kaldırmadan alınan iftitah
tekbiri ile namaz sahih olmaz. Bu kavil, Evzai’den de
rivayet olunmuştur. Hakim'in rivayetine göre, Humeydî ile İbn Huzeyme'nin mezhebleri de budur. Mezkur kavli Kadı Hüseyn, İmam Ahmed'den de rivayet etmiştir. İbn
Abdil-berr "iftitah tekbiri vacibtir,"
diyenlere göre, onu terk etmekle namazın batıl olmayacağını söylemiş, yalnız Evzaî ile Humeydî'den bir
rivayete göre, batıl olacağını bildirmiştir. Kurtubi
bu sözü bazı Malikîlerden nakletmiştir.
2.
Ellerin nasıl kaldırılacağı ihtilaflıdır. Tahavî'ye
göre, parmaklar yayılarak ellerin içi kıbleye karşı gelecek şekilde
kaldırılacaktır. Bu kavli ile Tahavî, Taberanî'nin, "el-Evsat"
isimli kitabında merfuan rivayet ettiği İbn Ömer (r.a.) hadisine işaret etmiş olmalıdır. Mezkur hadiste; "her hangi biriniz namaza
niyetlenirken ellerini kaldırsın, onların içlerini kıbleye karşı çevirsin"
buyurmuştur. "el-Muhît" isimli eserde de
"iftitah tekbiri alan kimse parmaklarının arasını
fazla açmaz" denilerek Tirmizî'nin rivayet
ettiği Ebu Hureyre hadisine
işaret edilmiştir. O hadiste Ebu Hureyre
(r.a.); "Üç şey vardır ki onlarla amel olunuyordu. Sonra insanlar onları
terk ettiler: Peygamber (s.a.v.) namaza kalktığı zaman şöyle yapardı."
demiş; Ebü Amir-i Akadî, Ebu Hureyre (r.a.)'nin işaretini parmaklarıyla göstererek "onları ne
fazla açar, ne de fazla kapardı/' demiş.Fakat bu
hadisi zayıf bulmuştur.
Marudî'nin "el-Havî"
adlı eserinde iftitah tekbiri alınırken avuçların
içleri birbirine doğru çevrilerek kaldırılacağı beyan edilmiştir. Bazılarına
göre eller kaldırılırken üstleri semaya, avuçlarıniçleri
ise yere bakacaktır. Bir takımları, parmakların açılmasını müstehab
görmüşlerdir. İmam Gazalî, parmakları ve elleri açıp
kapamak hususunda tekellüffe gidilmeyip ellerin hali
üzere bırakılmasını tercih etmiştir. Rafiî,
"parmaklar orta derecede açılır" demiştir. İbn
Kudame, "el-Muğnî"
isimli eserinde, parmakların bir birinden ayrılmadan açılmasının müstehab olduğunu söylemiştir.
3.
Buharî'nin rivayetinde, ellerin iftitah
tekbiri ile beraber kaldırılacağı; Müslim'in bir rivayetinde ise, evvela eller
kaldırılıp sonra tekbir alınacağı bildirilmektedir. Resulullah
(s.a.v.) bunları caiz olduklarını bildirmek için yapmıştır. **et-Tevhîd" sahibi ellerin tekbirle beraber
kaldırılacağını söylemiştir ki, Hanefiyye ulemasına
göre, en güzel şekil de budur. İmam Ahmed b. Hanbel ile, meşhur kavline göre
İmam Malik'in mezhebi de budur.
Mezkur kavli İmam Gazali, muhakkikîn-i Ulemaya nisbet eder. Hanefî kitablarından
"el-Hidaye" şerhinde, evvela eller
kaldırılacak sonra tekbir alınacağı bildirilmektedir. Yine Hanefiyye
kitablarından "el-Mebsüt"
da, "ekser-i ulemamızın kavilleri budur" deniliyor, fakat
Hanefilerden Haher-zade, "Eller tekbirle beraber
kaldırılır" demiştir. "el-Mühezzeb"
şerhinde şöyle denilmiştir: "Sahih olan şekil, ellerin tekbirle beraber
kaldırılması ve tekbir biterken indirilmesidir."
Bazıları
ellerin tekbir almadan kaldırılacağını ve indirdikten sonra tekbir
alınacağını, diğer bazıları da ellerin tekbir almadan kaldırılacağını, fakat
tekbir bittikten sonra indirileceğini söylemişlerdir. Begavî
bu görüşü sahih bulmuştur. Rafiî'nin sahih bulduğu
bir kavle göre, eler tekbirle beraber kaldırılacaktır. İndirilmesi hususunda müstehab bir vecih yoktur.
İbn Battal el kaldırmanın bir teabbüd
olduğunu söylemiş, bazıları da bunun tevhide işaret olduğunu ileri
sürmüşlerdir. El kaldırmanın hikmeti hususunda bir hayli kavil vardır.
Bazılarına göre el kaldırmanın hikmeti, cemaatten sağır olanların görmesi,
tekbir de ama olanların işitmesi ve böylelikle namaza niyet etmeleri içindir.
Diğer bazılarına göre, el kaldırmak dünya işlerini arkaya attığına ve bütün varlığı
ile namaza yöneldiğine işarettir. El Kaldırmak namaza ta'zimdir,
kıyamın tamamına işarettir. Kul ile ma'bud arasındaki
hicabın kaldırıldığına işarettir. Bütün bedeni ile kıbleye istikbal içindir,
diyenler de vardır. Rivayete nazaran, Rabi "İmam
Şafiî'ye el kaldırmanın manası nedir?" diye sormuş. Şafiî de
"Allah'ı ta'zim Nebi (s.a.v.)'in sünnetine ittiba'dır. cevabını vermiştir. İbn Abdilber, Hz. AbdulIah b. Ömer'in "el kaldırmak namazın
ziynetlerindendir. Her el kaldırmada on sevab, her
parmağa mukabil bir sevab vardır" dediğini
nakletmiştir.
4.
Hadisin zahirine göre, eller omuzların hizasına kadar kaldırılır. Eimme-i selase denilen İmam
Malik, İmam Şafiî ve İmam Ahmed ile İshak'ın kavilleri
budur. Kurtubî "İmam Malik’in iki kavlinden esah olanı budur, ikinci kavline göre eller göğse kadar
kaldırılır" diyor.
Hanefilere
göre, eller kulakların yumuşağına kadar kaldırılır. Baş parmaklar
kulakların yumuşaklarına, diğer parmaklar da kulakların sair aksamı hizasına
gelir. Çünkü imam Müslim'in Malik b. Huveyris'ten
rivayet ettiği bir hadiste; "Nebi (s.a.v.) ellerini kaldırdığı zaman ta
kulaklarının hizasına vardırırdı.”[bk. Müslim, salat]
denilmektedir. Bu manada bir başka hadisi de Darekut-nî sahih bir senetle Hz. Enes'den
rivayet etmiştir. Tahavî'nin el-Bera b. Azib (r.a.)'den rivayet ettiği bir hadiste ellerin baş parmakları kulak yumuşağına yaklaşacak surette
kaldırılacağı bildirilmektedir. İbn Habîb'e göre, eller kulaklar hizasına kadar, bir rivayette
başın üzerine kadar kaldırılır.
Bu
kavillerin hepsine delalet eden meşhur ve mahfuz rivayetler vardır. Bunlar bu
hususta müsaade ve cevaza delalet ederler. İbn
Tavus'un nakline göre, Tavus ellerini başından yukarı geçinceye kadar kaldırır
ve bunu İbn Abbas'dan böyle
gördüğünü, O'nun da Nebi (s.a.v.)'den böyle rivayet ettiğini söylermiş. İbn kattan bunu sahih bulmuştur. İftitah
tekbiri bir defa yapılır. Rafizîler üç defa
yapılacağına kail,olmuşlardır.
5.
Hadis-i şerif rüku' tekbiri ile rüku'dan doğrulurken
dahi ellerin kaldırılacağına delildir. İmam Şafiî ile İmam Ahmed
b. Hanbel'in ve ulemadan İshak, Ebu
Sevr, İbn Cerîr e-Taberî, Hasan el-Basrî, îbn Sîrîn, Ata b. Ebî Rebah, Tavus, Mücahid, Kasım b. Muhammed, Salim, Katade,
Mekhul, Said b. Cübeyr, Abdullah b. Mübarek ve Süfyan
b. Uyeyne hazeratının mezhebleri budur. Bir rivayette İmam Malik dahi buna kail
olmuştur. İmam Buharî mezkur
kavli eshab-ı Resulüllah'dan
on dokuz zata nisbetle, bunların her birinin rüku'da
el kaldırdıklarını rivayet eylemiştir. Beyhakî daha
da ileriye giderek, bunların cemaatler teşkil edecek kadar çok olduklarını
söylemiştir. İbn Esir rüku'a
giderken el kaldıran sahabenin yirmi kişi olduğunu söylemiştir. Hakim, aşere-i mübeşşere denilen
(hayatta iken Cennetle müjdelenen) on zatın da onlar cümlesinden olduğunu
bildirmiş; bazıları, Resulullah (s.a.v.) ruku'a giderken el kaldırdığı otuz küsur sahabî tarafından rivayet olunmuştur demişlerdir.
Şafiîlerin
"et-Tevhîd" isimli eserinde şöyle
deniliyor: "Sonra meşhur olan kavle göre, el kaldırmak hiç bir yerde vacib değildir. Bu hususta icma
naklolunur." Davud-ı Zahirî'nin, iftitah tekbirinde elleri kaldırmak vacibdir,
dediği rivayet olunur. Bizim ulemamızdan İbn
Seyyar'ın Kavli de budur. Bu, kavl bazı Malikîlerden
de rivayet olunmuştur. Ebu Hanife'den el
kaldırmamanın günahı iktiza edeceğini gösteren bir kavil rivayet edilmiştir: İbn Huzeyme, "Namazda el
kaldırmayı ihmal eden, onun rükünlerinden birini terk etmiştir" demiştir.
Ulemadan bazılarının secdede dahi el kaldırmak vacibdir,
dediklerini İbn Rüşd "Kavaid" isimli eserinde rivayet etmiştir.
Hanefîlere
göre namazda eller yalnız iftitah tekbiri alınırken
kaldırılır Süfyan es-Sevrî
ile İbrahim en-Nehaî, İbn Ebî Leyla, Alkame, Kays, Esved b. Yezid, Amirî, Şa'bî,
Ebu'l-İshak es-Sebiî, Hayseme, Muğîre, Vekî', Asim b. Küleyb ve İmam Züfer'in kavilleri de budur. îbn
Kasım'ın, imam Malik'den rivayet ettiği meşhur ve malikilerce kabul edilen görüş de budur.
Tirmizî, "Sahabe-i Kiram ile tabiin hazeratından bir çoklarının
kavilleri de budur" diyor. "el-Bedayi"
isimli eserde İbn Abbas (r.a.)'ın,
"Resulullah (s.a.v.)'ın
Cennetle müjdelediği on zat, iftîtah tekbirinden
başka namazın hiç bir yerinde ellerini kaldırmazdı" dediği rivayet
olunmaktadır. Başkaları Abdullah b. Mes'ud, Cabir b. Semure, el-Bera b. Azib Abdullah
b. Ömer ve Ebu Said (r.a.) hazeratının da aynı görüşü paylaştıklarını söylemişlerdir.
Hanefîlerin
delili (ileride 749 numara ile gelecek olan) el-Bera b. Azib
(r.a.) hadisidir. Bu hadiste; "Nebi (s.a.v.) namaz için iftitah tekbiri aldığı vakit ellerini ta baş parmakları kulak yumuşaklarına varıncaya kadar kaldırır,
bir daha bunu tekrarlamazdı" denilmektedir. Mezkur
hadisi Ebu Davud, et-Tahavî ve İbn Ebî
Şeybe tahrîc etmişlerdir.
Vakıa Hanefîlerin muarızları bu hadise itiraz edebilirler. Çünkü Ebu Davud: "Bu hadisi Hüşeym, Halid ve İbn İdris, Yezid b. Ebi Ziyad'dan o da Abdurrahman b. Ebî Leyla'dan, o
da el-Bera'dan naklen rivayet etmişler, fakat hiç biri "bunu
tekrarlamazdı' 'cümlesini zikretmemişlerdir.'' demiştir:Hattabî dahi bu hadiste "Bunu
tekrarlamazdı" cümlesini, Şerîk'den başka
nakleden olmadığını söylemiştir.
Ebu Ömer, "Bu cümleyi yalnız Yezîd
rivayet etmiştir. Hadisi ondan rivayet eden hafızlardan hiç biri "bunu
tekrarlamazdı" cümlesini zikretmemişlerdir" demiş. Bezzar, "Yezîd'in el
kaldırma hususundaki "bunu tekrarlamazdı" sözü sahih değildir"
dediği gibi, Yahya b. Maîn'in "Bu hadisin isnadı
sahih değildir"; İmam Ahmed'in, " Bu hadis
hiçtir" dedikleri rivayet olunmuştur. Bazıları Yezîd'in
ahir ömründe hadisleri karıştırmağa başladığı ve başkalarının telkinlerine
kapıldığını söylerler.
Muarızların
bu babdaki itirazlarına Hanefîler tarafından şöyle
cevap verilir: "Ebu Davud'un
yukarıdaki sözü İbn Adiyy'in
"el-Kamil" isimli eserindeki sözüne muarızdır. Çünkü İbn Adiyy bu hadisi Hüseyn, Şerîk ve onlarla beraber
bir cemaate isnad ile Yezid'den
rivayet etmiş ve hepsi "bunu tekrarlamazdı" cümlesini
nakletmişlerdir. Bu suretle mezkur ziyadeyi yalnız
Şerîk'in rivayet etmediği anlaşılır ve Hattabî'nin bu
babtaki iddiası da suya düşer. Eğer, Yezîd zayıf bir ravidir ve bu
hadisi yalnız başına rivayet etmiş denilirse, buna da hayır diye cevap verilir.
Çünkü aynı hadisi İsa b. Abdurrahman, İbn Ebî Leyla'dan rivayet ettiği
gibi, Tahavî dahi tahrîc etmiştir.
Yezîd'e gelince, Bu zat hakikatte mevsuktur. Onun
hakkında Yakub b. Süfyan,
"Yezid için her ne kadar değişmiştir diye söz
edilmişse de o yine sözü makbul, adil ve mutemed bir
zattır" demiş; Ebu Davud
dahi, "Onun hadisini terk eden kimse bilmiyorum, ama başkası bence ondan
daha makbuldür" mütaleasında bulunmuştur. İbn Şahin "Kitabü's-Sikaf'ında Ahmed b. Salih'in,
"Yezid sikadır, onun hakkında konuşanların sözü
hoşuma gitmiyor" dediğini rivayet etmiştir. Yezid'in
makbul olduğunu daha başkaları da söylemişlerdir. İmam Müslim onun hadisini tahric ettiği gibi, Buharî de
onunla istişhad eylemiştir. Hal böyle olduğuna göre Yezid, hadisin bir kısmını bir defa, başka bir cümlesini de
başka bir defa rivayet etmiş olabileceği gibi evvela unutmuş sonra
hatırlayarak rivayet etmiş olması da muhtemeldir.
Hanefîlere
muarız olanların ihticac ettiği hadisler İslamiyetin ilk zamanlarına hami olunur. Bu hadisler
sonradan nesh edilmişlerdir. Neshe delil Abdullah b.
ez-Zübeyr hadisidir. Bu hadiste beyan edildiğine
göre, Hz. Abdullah namazda rüku'a giderken ve rüku'dan
doğrulurken ellerini kaldırmayan bir zat görmüş de ona, "Böyle yapma çünkü
bu Resulullah (s.a.v.)'ın
bir zamanlar yaptığı bir iştir. Sonra onu terk etti" demiştir. Neshi Tahavî'nin sahih bir isnadla tahric ettiği Mücahid hadisi de te'yid etmektedir. Mezkur hadiste Mücahid; "İbn Ömer'in arkasında
namaz kıldım, iftitah tekbirinden başka namazın hiç
bir yerinde ellerini kaldırmadı" demiştir. Tahavî
bu hadisi rivayet ettikten sonra şunları söylemiştir: "İşte İbn Ömer.,., Nebi (s.a.v.)'in
vaktiyle ellerini kaldırdığını görmüş, sonra bundan vazgeçmiştir. O bunu ancak
kendince nesh sabit olduğundan yapmıştır." Aynı
hadisi İbn Ebî Şeybe dahi tahrîc etmiştir.
Hanefîlerin muarızları bu hadis için "münkerdir"
derler. Çünkü Tavus, İbn Ömer'i rüku'larda
el kaldırırken gördüğünü rivayet etmiştir.
Hanefiler
buna. da şu cevabı verirler: "Tavus gördüğü vakit
İbn Ömer (r.a.), hadisin nesh
edildiğini henüz bilmediği için el kaldırmıştır. Fakat sonradan rüku'larda el kaldırmanın neshedildiğini
öğrenmiş ve bundan vazgeçmiştir. Mühasımların diğer
delillerini Hanefiler zayıf bulmuş ve zayıf olduklarını birer birer ispat etmişlerdir.
6.
Hadis-i şerif secdede ve secdeden doğrulurken ellerin kaldırılmayacağına
delildir. Ekseri fukahanın kavilleri de budur.
7.
Nevevî'nin beyanına göre iftitah
tekbiri Ebu Hanife, Malik, Şafiî ve Ahmed b. Hanbel hazeratı ile Sevrî'ye ve sahab-i kiram ile tabiinin bütün ulemasına, keza bunlardan
sonra gelen ulemaya göre vacibtir (farzdır). Ancak
Kadı Iyaz ile diğer bazı ulema Said
b. el-Müseyyeb, Hasan el-Basrî,
Zührî, Katade ve Evzaî'nin vacib (farz) değil,
sünnet olduğuna kail bulunduklarını rivayet etmişlerdir. Onlar namaza girmek
için niyeti kafi görmüşlerdir. Fakat Nevevî bunu kabul etmemekte ve "ortada bunca sahih
hadisler varken, bu gibi namlı zevatın böyle bir şeyler söyleyeceklerini ben
zannetmem" demekte ve sözüne şöyle devam etmektedir:"Tekbir lafzı
"Allahu Ekber''dir, namaza girmek için bu bi'l-icma' kafidir. Şafii'ye göre
"Allahu kebîr"
dahi denebilir. Bunlardan başkasıyla tekbir caiz değildir. Malik (r.a.)'e göre
"Allahu ekber"
den başka hiç bir sözle iftitah tekbiri caiz
değildir. Şafiî'nin eski mezhabine uygun olan budur.
Hanefîlerden Ebu Yusuf'a göre "Allahu kebîr" diyerek iftitah tekbiri almak caizdir. Ebu
Hanife'ye göre, ise, Allah (cc)'ı ta'zim
ifade eden her sözle, mesela "Errahmanü" ekber, Allahu eceli, Allahü a'zam" gibi sözlerle
tekbir caizdir. Selef ve halefin cumhuru bu babda Ebu Hanife'ye muhaliftir.
Namaza
tekbir ile başlamanın hikmeti, namaza Allah'ı tenzih, ta'zim
ve bütün kemal sıfatlan ile tavsif ederek girmiş olmaktır... Allah'ü A'lem"[Davudoğlu,
Sahih-i Müslim Terceme ve Şerhi, III, 42-49]