SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

SALAT BAHSİ

<< 722 >>

DEVAM: 114-115. Namazda Ellerin Kaldırılması

 

حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الْمُصَفَّى الْحِمْصِيُّ حَدَّثَنَا بَقِيَّةُ حَدَّثَنَا الزُّبَيْدِيُّ عَنْ الزُّهْرِيِّ عَنْ سَالِمٍ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عُمَرَ قَالَ كَانَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إِذَا قَامَ إِلَى الصَّلَاةِ رَفَعَ يَدَيْهِ حَتَّى تَكُونَ حَذْوَ مَنْكِبَيْهِ ثُمَّ كَبَّرَ وَهُمَا كَذَلِكَ فَيَرْكَعُ ثُمَّ إِذَا أَرَادَ أَنْ يَرْفَعَ صُلْبَهُ رَفَعَهُمَا حَتَّى تَكُونَ حَذْوَ مَنْكِبَيْهِ ثُمَّ قَالَ سَمِعَ اللَّهُ لِمَنْ حَمِدَهُ وَلَا يَرْفَعُ يَدَيْهِ فِي السُّجُودِ وَيَرْفَعُهُمَا فِي كُلِّ تَكْبِيرَةٍ يُكَبِّرُهَا قَبْلَ الرُّكُوعِ حَتَّى تَنْقَضِيَ صَلَاتُهُ

 

Abdullah b. Ömer (r.a.)'dan, demiştir ki: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) namaza durduğu zaman (iftitah tekbiri alırken) ellerini omuzları hizasına kadar kaldırırdı. Sonra tekbir getirerek, yine aynı şekilde ellerini kaldırır ve rüku'a varırdı. Sonra (rüku'dan) belini doğrultmak isteyince de ellerini omuzları hizasına kadar, kaldırır sonra "semi'allahu limen hamideh" derdi. Secde(ye eğileceğin)de (ve secdeden kalkacağında ise) ellerini kaldırmazdı. Ve namaz bitinceye kadar, rükudan önce aldığı her tekbirde ellerini kaldırırdı.

 

 

Diğer tahric: Beyhakî, es-Siinenu'l-kübra, II, 83.

 

AÇIKLAMA:     Hadis metninden Nebi (s.a.v.)'in rükü'a varırken ellerini kaldırdığı anlaşılmaktadır. Bu sebeble İmam Şafiî ile imam Ahmed, İshak, Hasan el-Basrî, İbn Sirin, Ata\ Tavus, Mücahid, Kasım, Mekhul, Evzaî bu hadisin zahirine sarılarak rüku'a giderken ve kalkarken tek­birle birlikte elleri kaldırmanın müstehab olduğunu söylemişlerdir. Hz. Ebu Bekr'le Hz. Ömer, Hz. Ali ve pek çok sahabî de bu görüştedirler.

 

Ellerin kaldırılması ile ilgili olarak Hanefiyye alimlerinden Fahruddin Osman ez-Zeylaî şunları söylemektedir: Eller, başparmaklar kulak yumuşa­ğı hizasına gelinceye kadar kaldırılır. Diğer parmakların uçları da kulakla­rın üst hizasına gelir. İmam Şafiî (r.a.) ellerin omuz hizasına kadar kaldırılacağını söylemiştir. Kunut ve bayram tekbirleri de bu esasa göre alı­nır. Şafiî'nin delili Efendimiz'in tekbir alırken ellerini omuzlarına kadar kal­dırdığına dair rivayet edilen hadistir. Buharî, ezan; Müslim, salat; Ebu Davud, salat; Tirmizi, mevakit, Nesaî, iftitah; İbn Mace, ikamet; Darimî, salat; Bizim delilimizse Vail b. Hacer, Enes ve el-Bera b. Azib hadisidir.

 

Bu hadis-i şerifte ifade edildiğine göre Nebiyy-i Ekrem (s.a.v.) tekbir al­dığı zaman ellerini kulaklarına kadar kaldırırdı. (Nitekim ilerde 748 ve 749 numarada gelecektir). Çünkü elleri kaldırmak tekbiri işitemeyen sağırların namaza başlandığını anlamaları için bir işarettir. Şafiî (r.a.)'nin dayandı­ğı ve ellerin tekbir esnasında omuz hizasına kadar kalkacağını ifade eden hadis-i şerif ise özür haline mahsustur. Çünkü Vail (r.a.) şöyle diyor: "Bir sene sonra gelip onlarla namaz kıldığım zaman gördüm ki ellerini ancak omuz hizalarına kadar kaldırabiliyorlardı. Çünkü üzerlerinde soğuktan korun­mak için giydikleri elbiseler vardı. Kollarını iyice kaldırmalarına engel olu­yordu."

 

İmam el-Hasen her ne kadar kadınların eli avret olmadığı için onların da tekbir esnasında ellerini kulaklarına kadar kaldıracaklarına dair imam Ebu Hanife'den bir rivayette bulunmuşsa da sahih olan şudur ki, kadınlar elleri­ni omuz hizalarına kadar kaldırırlar, bu onların tesettüre riayetleri bakımın­dan daha uygundur.[Tebyînü'l-Hakayık, I, 109]

 

Aliyyü'l-Kaari'nin Mirkatu'l-Mefatüı'de naklettiğine göre, İmam Şafii Mısır'a geldiği zaman tekbir esnasında ellerin nasıl kaldırılacağı mevzuu ken­disine sorulunca şu cevabı vermiştir: "Namaz kılan kimse ellerini omuz hi­zasına gelecek şekilde kaldırır. Öyleki başparmakları kulak yumuşağı hizasına, diğer parmakları da kulaklarının üst hizasına gelmiş olur. Çünkü bir rivayette [bk. Ebu Davud, salat (hadis no: 730)] ellerin omuz hizasına birinde [Ebu Davud, salat (hadis no: 726)] kulak hizasına diğer birinde de [Müslim, salat; Ebu Davud: salat, (hadis no: 745)] ku­lakların üst hizasına kadar kaldırılacağı ifadesi vardır." Bu sözüyle imam Şafiî (r.a.) bu üç rivayeti de birleştirmiş ve üçüyle de amel etmiştir. Bu çok güzel bir te'liftir. Nitekim Hanefiyye ulemasının bir kısmı da bununla amel etmişlerdir.