SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

SALAT BAHSİ

<< 853 >>

DEVAM: 142-143. Rüku'dan Sonraki Kıyam Ve İki Secde Arasındaki Oturuş Süresi

 

حَدَّثَنَا مُوسَى بْنُ إِسْمَعِيلَ حَدَّثَنَا حَمَّادٌ أَخْبَرَنَا ثَابِتٌ وَحُمَيْدٌ عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ قَالَ مَا صَلَّيْتُ خَلْفَ رَجُلٍ أَوْجَزَ صَلَاةً مِنْ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فِي تَمَامٍ وَكَانَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إِذَا قَالَ سَمِعَ اللَّهُ لِمَنْ حَمِدَهُ قَامَ حَتَّى نَقُولَ قَدْ أَوْهَمَ ثُمَّ يُكَبِّرُ وَيَسْجُدُ وَكَانَ يَقْعُدُ بَيْنَ السَّجْدَتَيْنِ حَتَّى نَقُولَ قَدْ أَوْهَمَ

 

Enes b. Malik'deri; demiştir ki: Ben tamam olmak şartıyla Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den daha kısa namaz kıldıran bir kimsenin arkasında namaz kılmadım.

 

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem); "semiallahu limen hamideh" dediği zaman, biz; "vehmetti galiba" diye (endişe ede)cek kadar (uzun bîr süre) ayakta durur, sonra secde eder, iki secde arasında biz (yine) "vehmetti galiba" diye (endişeye düşe)cek kadar (uzun bir süre) otururdu.

 

 

Diğer tahric: Buharî, ezan; Müslim, salat; Ahmed b. Hanbel, III- 100, 101, 205, 226.

 

AÇIKLAMA:    

 

"Vehmetti" kelimesi "terk etti ve yanıldı" manalarına gelir.Bu kelime "terk etti" manasına alınırsa, o zaman da hadisin manasına şöyle olur: "Galiba secdeyi terk etti; tekrar kıyama döndü der­dik."

 

"Yanıldı" manasına alınırsa, o zaman da Hadisin manası şöyle olur: "Galiba yanıldı" derdik.

 

Resul-i Ekrem (sallallahu aleyhi ve sellem) hazretleri namazı yerine gö­re uzun ve yerine göre de kısa kıldınrdi. Nitekim daha önce tercümesini sun­duğumuz 789 numaralı hadisin açıklamasında gerekli bilgi verilmiştir.

 

Bu hadis-i şerifte Resul-i Ekrem'in bazan namazı tadil ve erkanına ria­yet etmek şartıyla çok kısa kıldırdığına delalet etmektedir. Metinde geçen:

 

"Ben tamam olmak şartıyla Resulüllah (s.a.v.)'den daha kısa namaz kıldıran bir kimsenin arkasında namaz kılmadım" sözüyle "semiallahü limenhamideh dediği vaki' vehmetti galiba diyecek kadar ayakta dururdu'* sözü ara­sında herhangi bir tezat yoktur. Çünkü Resulüllah (s.a.v.)'in okuduğu duayı tane tane ve huşu ile okuması insana unuttu zannını verecek kadar uzun bir vakit alırdı.Bununla beraber yine de namazı uzun sürmezdi.

 

Reku'dan doğrulduktan sonra ayakta uzun müddet durulup durulma­yacağı mevzuu ilim adamları arasında ihtilaflıdır. Bu hadis-i şerif rüku'dan doğrulduktan sonra ayakta kalmayı ve iki secde arasındaki oturuşu uzatma­nın caiz olduğuna delalet etmekte ve aksini iddia eden Şafiî ulemasının bu mevzudaki görüşlerini reddetmektedir. Şevkanî de Neylu'l-Evtar isimli ese­rinde bu mevzuda şunları söylemektedir: "Sahih hadislerle sabit olan bu sün­neti insanlar, hadisçileri, fıkıhçıları, müctehidleri ve mukallidleriyle birlikte hepsi terk ettiler. Keşke bunların dayandıkları delili bari bilseydim."

 

İbn Dakil'i-I-İyd de bu mevzuda şunları söylüyor: "Rüku'dan doğrul­duktan sonra ayakta durmayı uzatmak bir takım zayıf delillere dayanarak terk edilmemesi gereken bir rükündür. Rüku ve sücuda benzemediği için bu­rada tesbîhatın okunamayacağı görüşü fasit bir kıyastır. Çünkü bu rükün nass ile sabittir. Hakkında nass bulunan bir meselede içtihada izin yoktur. Böyle bir mevzuda yapılan kıyas fasittir. Gerçekten rüku'dan doğrulduktan sonra yapılacak olan zikirlerin rüku ve sücuddaki zikirlerden daha uzun ol­duğuna Müslim'deki şu hadis-i şerif delalet eder: "Allah'ım sana göklerle yer ve onlardan maada dilediğin her şey dolusu hamd olsun. AUahım beni kar, dolu ve soğuk suyla temizle! Ya Rab beni günah ve hatalardan, beyaz elbisenin kirden paklandığı gibi temizle"[Müslim, salat]

 

Nitekim Şafiî mezhebinden merhum Nevevî de kendi mezhebinin hila­fına olarak rükudan sonra zikrederek ayakta durmayı uzatmanın caiz oldu­ğunu söylemiştir. Bu görüşüne delil olarak da Müslim'in rivayet ettiği "Sonra rükuuna yakın uzun bîr müddet ayakta durdu"[Müslim, Musafirîn] mealindeki hadis-i şerifi göstermiştir."

 

İbn Dakik'il-İyd'in sözleri burada sona ermiştir. İbn Hacer el-Askalanî de Fethu'l-Barî'de İmam Şafiî'nin ümm isimli eserinde rüku'dan kıyama kal­kınca dua ve zikirle kıyamı uzatmanın namazı bozmayacağına ancak mek­ruh olacağına işaret ettiğini söylemektedir.[el-Menhel, V, 295.] Bezlu'l-Mechud sahibi ise, bu hadisi Enes b. Malik'ten başka hiç bir sahabinin nakletmediğine ve cumhur ulemanın bu görüşe iltifat etmediğine dikkati çekerek bu görüşün ancak Za­hirîler tarafından benimsendiğini söylemekte ve bu uygulamanın İslam'ın ilk yıllarına ait olup sonradan neshedilmiş olabileceği yahut sadece nafile na­mazlarına mahsus olduğu ihtimali üzerinde durmakta ve Resul-i Ekrem'in başkalarına yasak ettiği halde kendisinin böyle hareket etmesinin caiz oldu­ğunu söylemektedir.[Bezlul-Mechud, V, 108.] Nitekim ileride gelecek olan (856) numaraları hadis-i şerif ve benzerleri de kavme ve celseyi uzatmanın söz konusu olmadığını gös­termektedirler.

 

İki secde arasında bir parça oturmaksa müstehabtır. İbn Kudame'nin beyanına göre, imam Ahmed b. Hanbel iki secde arasında dua­sının tekrarlanmasını müstehab görürmüş.

 

Hanefîlere göre, iki secde arasında sünnet olan bir zikir yoktur. Zira iki secde arasında doğrulmak namazın maksut fiillerinden değildir. Ancak maksut fiilere tebean yapılır. Ancak Hanefi ulemasına göre rüku ve sücud-dan kalkarken her organı iyice yerine oturuncaya kadar doğrulmak nama­zın sıhhati bakımından mühim bir meseledir. Hanefi mezhebinin bu meseledeki görüşünü mevzumuzu teşkil eden hadis-i şerifle ilgili olduğu için, merhum Ö. Nasuhi Efendinin Büyük İslam İlmihali isilmi eserinden nakle­diyoruz: "Namazda tadil-i erkana riayet İmam Ebu Yusuf'a göre bir rükün olduğundan farzdır. Bundan maksat namazın kıyam, rüku, sücud gibi her rüknünü bir sükunet ile yerine getirmek, bu rükünleri yaparken her uzuv mut­main olup ızdırabtan hali bulunmaktır. Mesela rükuden kıyama kalkarken vücud dimdik bir hale gelmeli, sükunet bulmalı, en az bir kere “sübhanellahilazim" diyecek kadar ayakta durup sonra secdeye varmalıdır. Her iki secde arasında da böyle bir teşbih miktarı durmalıdır.

 

"Tadil-i erkan İmam-ı A'zam ile İmam Muhammed'e göre vacibtir. Bi­naenaleyh birinci kavle göre tadil-i erkana riayet edilmeksizin kılınan bir na­mazı iade etmek (yeniden kılmak) lazımdır. İkinci kavle göre ise, bu halde yalnız sehv secdesi lazım gelir. Fakat böyle bir namazı iade etmek evladır. Bununla ihtilaftan kurtulunmuş olur.[Bilmen, Ö. Nasuhi, Büyük İslam İlmihali, s. 130.]

 

Davud-ı Zahirî ile diğer zahirî ulemasına göre iki secde arasında zikir farzdır. Kasden terk edilirse namaz fasıt olur.