SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

SALAT BAHSİ

<< 854 >>

DEVAM: 142-143. Rüku'dan Sonraki Kıyam Ve İki Secde Arasındaki Oturuş Süresi

 

حَدَّثَنَا مُسَدَّدٌ وَأَبُو كَامِلٍ دَخَلَ حَدِيثُ أَحَدِهِمَا فِي الْآخَرِ قَالَا حَدَّثَنَا أَبُو عَوَانَةَ عَنْ هِلَالِ بْنِ أَبِي حُمَيْدٍ عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ أَبِي لَيْلَى عَنْ الْبَرَاءِ بْنِ عَازِبٍ قَالَ رَمَقْتُ مُحَمَّدًا صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَقَالَ أَبُو كَامِلٍ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فِي الصَّلَاةِ فَوَجَدْتُ قِيَامَهُ كَرَكْعَتِهِ وَسَجْدَتِهِ وَاعْتِدَالَهُ فِي الرَّكْعَةِ كَسَجْدَتِهِ وَجِلْسَتَهُ بَيْنَ السَّجْدَتَيْنِ وَسَجْدَتَهُ مَا بَيْنَ التَّسْلِيمِ وَالِانْصِرَافِ قَرِيبًا مِنْ السَّوَاءِ قَالَ أَبُو دَاوُد قَالَ مُسَدَّدٌ فَرَكْعَتُهُ وَاعْتِدَالُهُ بَيْنَ الرَّكْعَتَيْنِ فَسَجْدَتُهُ فَجِلْسَتُهُ بَيْنَ السَّجْدَتَيْنِ فَسَجْدَتُهُ فَجِلْسَتَهُ بَيْنَ التَّسْلِيمِ وَالِانْصِرَافِ قَرِيبًا مِنْ السَّوَاءِ

 

Bera b. Azib'den; demiştir ki: "Muhammed (Sallallahu aleyhi ve Sellem)"i (Ebu Kamil ise "Resulullah sallellahu teala aleyhi ve sellemi" demiş) (Namaz(ın)da (dikkatle) takib kettim. Kıyamını, rüku'u ve sücudu kadar buldum. Rüku'dan (sonraki) ayağa kalkışını (ilk) secdesi kadar buldum. İki secde arasındaki oturuşu ile selam vermesi ve namazdan kalkıp gitmesi arasındaki secdesini takriben birbirine müsavi buldum."

 

Ebu Davud dedi ki: Müsedded (bu hadîsi şöyle) nakletti: "Onun rükuunu secde ve rüku'lardan sonraki dikilmesini, sonra birinci secdesini sonra iki secde arasındaki oturuşunu, sonra ikinci secdesini, sonra selam vermesi ile namazdan kalkıp gitmesi arasındaki oturuş neredeyse birbirine denk buldum.

 

 

Diğer tahric: Müslim, salat; Nesaî, sehv, tatbik; Buharî, ezan; Tirmizî, salat

 

AÇIKLAMA:    

 

Bu hadis-i Şerifi müellif Ebu Davud iki şeyhinden ayrı ayrı rivayet etmiştir. Bunlardan birisim Müsedded b. Müserhed, diğeri de Ebu Kamil Fudayl b. Hüseyn'dir. Bu iki şeyhin rivayetleri arasında bazı küçük farklar vardır. Müellif hadisi naklederken bu farklara işaret et­miştir. Tercümeden de anlaşıldığı gibi bu farklardan birisi Resul-i Ekrem sal-lallahü aleyhi ve sellem'den bahsederken kullandıkları ifade ile ilgilidir.Şöyle ki Müsedded: "Muhammed (sallallahü teala aleyhi ve sellem)i namazda iken dikkatle takibettim" derken, Ebu Kamil "Resulullah (sallellahü aleyhi ve sel-lem)i namazda iken dikkatle takib ettim" tabirini kullanmıştır.

 

İkinci farkı ise doğrudan doğruya hadisin metniyle ilgilidir ki bu fark tercümede açıkça görülmektedir.

 

Ebu Kamil'in rivayetine göre Resulullah (s.a.v.)'in kıyamı, rüku ve sec­desi kadarmış, kıyamın rükuu ve secdesi kadar olmasına hadis alimleri iki ayrı mana vermişlerdir:

 

1. Resul-i Ekrem'in kıraati için ayakta geçen müddet, rüku ile secdesi için geçen müddetin toplamına eşittir.

 

2. Kıyamı, rükuu ve sücudu için geçen zamanların üçü de birbirine eşit­tir. İkinci manaya göre rüku ile sücudun eşitliği anlaşılmakla beraber,, birin­ci manaya göre rüku ile sücüdun hangisinin daha uzun olduğu açıklığa kavuşmuyor.

 

Yine ikinci manaya göre Resulullah'ın rüku'dan sonra kalktığında kavmede iken kaldığı müddetin secdede kaldığı müddete eşit olduğu anlaşılır. Bazı hadis sarihlerine göre  sözünden maksat Resulullah'ın aşağıda gelen şu iki fiili için geçen zamanın birbirine yakın oluşu demektir:

 

1. İki secde arasındaki oturuşu,

 

2. İki tarafına selam vermesi ile namazdan çıkması arasında kalan sehv secdesi.[Bezlu'l-Mechüd, V, 110.]

 

Ancak bu hadis-i şerif gerek Müsedded'in ve gerekse Müslim, Nesaî, Ahmed b. Hanbel'in Müsned'i gibi muteber hadis kitaplarındaki rivayetle­rin ışığında ele alınırsa, Ebu Kamil'in rivayetinde ki cümlesinin eksik olduğu görülür. Adı geçen kitaplarda bu cümle şu şekilde bulunmaktadır:"Sonra (ikin­ci) secdesini, sonra selam vermekle kalkıp gitmesi arasındaki oturuşunu tak­riben müsavi buldum." Buna göre Resulullah (s.a.v.) selam verdikten sonra yerinden ayrılmaz, ikinci secdede kaldığı kadar beklermiş. Nitekim fıkıh ki-tabiatında Resulullah (s.a.v.)'m selam verdikten sonra "Allatiümme entesselamü v e minkesselam" diyecek kadar yerinde beklediği ve bu duayı okuduğu ifade edilmektedir. Nitekim kıymetli alim M. Zihni Efendi bu mevzuda şun­ları söylemektedir: "Son sünneti olan namazlara göre farzı takibeden sün­nete kalkmak sünnet kılınmıştır. Farz ile son sünnetin arasını yalnız "Allah'ım sen (noksanlıklardan salim olarak) selam sahibi'sin ve selamet hep sendendir. Hayr-ı kesir sahi­bisin. Ey azamet ve celaliyle bütün nimet ve hayırları veren!" senası ile ayır­mak müstehabdır. Ancak araya1 aşağıdaki zikirlerden fazlasını katmak sure­tiyle son sünneti geciktirmek mekruhtur.Muhaşşînin beyanına göre kerahet-i tenzihidir ve sünnetler camide kılındığına göredir. Eğer sünnet evde kılınır ise araya fazla fasıla da girse* kerahet olmaz."[Nimet-i İslam, S.260.]

 

Bu hadis-i şerif Resulullah (s.a.v.) efendimizin bazı hallerde namazda kı­raati çok kısa kestiğine delalet etmektedir. Nitekim Nebi (s.a.v.) bir sa­bah namazında muavvezeteyni okuyarak namaz kıldırmıştı. Sahabeden birinin:

 

Ya Resulallah namazı kısa kestiniz? Sualine cevaben:

 

"Bir çocuk ağlaması duydum ve annesinin telaşlanmasından korktum" buyurmuşlardır.[Buharî, ezan] Zayıf, hasta, hacet sahibi de bu sebepten do­layı buna eklenmiştir. Resul-i Ekrem Efendimizin seferde de sabah namazı­nı Kafirim ve İhlas süresiyle kıldırdıkları rivayet edilmektedir.

 

Zaruret halindeki kıraati hafif tutmak, yalnız Zamm-ı sureye mahsus olmayıp, zaruretin derecesine göre Fatiha ve Zamm-ı sureye bedel sadece bir ayet bile okunabilir. İmam Ebu Yusuf bir sabah namazında imamet edip vakit dar olduğu için her rekatta Fatiha'dan yalnız bir ayet okumuş, namaz bitin­ce de Ebu Hanife Hazretleri, "Yakubumuz fakih olmuş" demişlerdir. Yakub Ebu Yusuf un ismidir. İbn Abidin der ki: "Sabah namazında güneşin doğması ile namaz bozulacağından böyle yapılabilirse de diğer vakitlerde vak­tin daralması, hatta vaktin namaz içinde çıkması durumunda bile ifsad teh­likesi bulunmadığından hiç değilse, vacib miktarından daha az okunmamalıdır.”[Nimet-i İslam, s. 220.]