DEVAM: 210-211. Cuma
Bayram Gününe Rastlarsa
حَدَّثَنَا
مُحَمَّدُ
بْنُ
الْمُصَفَّى
وَعُمَرُ
بْنُ حَفْصٍ
الْوَصَّابِيُّ
الْمَعْنَى
قَالَا
حَدَّثَنَا
بَقِيَّةُ
حَدَّثَنَا
شُعْبَةُ
عَنْ
الْمُغِيرَةِ
الضَّبِّيِّ
عَنْ عَبْدِ
الْعَزِيزِ
بْنِ
رُفَيْعٍ
عَنْ أَبِي
صَالِحٍ عَنْ
أَبِي هُرَيْرَةَ
عَنْ رَسُولِ
اللَّهِ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
أَنَّهُ
قَالَ قَدْ
اجْتَمَعَ
فِي
يَوْمِكُمْ
هَذَا عِيدَانِ
فَمَنْ شَاءَ
أَجْزَأَهُ
مِنْ الْجُمُعَةِ
وَإِنَّا مُجَمِّعُونَ
قَالَ عُمَرُ
عَنْ
شُعْبَةَ
Ebû Hureyre (r.a.)'den,
Nebi (s.a.v.)'in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: "Sizin şu gününüzde
iki bayram bir araya geldi. İsteyen (e bayram namazı yeter) cum'a'yı
kılmayabilir ama biz cum'a'yı kılacağız.”
İzah:
Buhârî, edâhî; Nesâî,
iydeyn; İbn Mâce, ikâme; Dârimî, salât; Muvatta', iydeyn
Ömer Şu'be'den diye
an'ane ile rivayet etti.
Hadis-i şerif bayram
namazını cemaatle kılan kimsenin bununla iktifa ederek cumayı kılmamasının caiz
olduğuna delildir. Ancak konu, ulemâ arasında ihtilaflıdır.
Hanbelîlere göre
bayramı imamla beraber kılanlardan cuma sakıt olur. Ancak hadis-i şerifte geçen
"ama biz cumayı kılacağız" ifadesinden dolayı cumanın imamdan
düşmediğini söylerler. el-Hâdî, ifâdenin cem'i (çoğul) oluşuna bakarak imamla
birlikte üç kişiye ,daha cumanın farziyyetinin devam ettiğini söyler.
Şevkânî,
İbnu'z-Zübeyr'in imam olduğu halde cumayı kalmamasını, İbn Abbas'ın da
"sünnete uygun davranmış" demesini hatırlatarak, Hanbelîlerin bu
görüşüne karşı çıkmakta ve cumayı terk konusundaki ruhsatın umumi olduğunu
söylemektedir.
Mâlikîlerden bu konuda
iki görüş nakledilir. Mutarrif, İbn Vehb ve İbnu'l-Mâcişûn'un İmam Mâlik'den
yaptıkları rivayete göre bayramı kılanın cumayı kılması gerekmez. İbn Kasjm'ın
Mâlik'ten rivayetine göre ise, cumanın farziyyeti düşmez, onun da kılınması
gerekir. Mezhebin görüşü de budur.
Şâfiîler bu konuda
şehirle köyü ayırırlar. Onlara göre şehirliler için bayram kâfi değildir, cuma
da farzdır. Cuma ezanını işiten köylüler ise, meşhur olan kavle göre, cuma
kılmazlar, yerine öğle namazını kılarlar.
Hanefîlere göre, bayram
ile cuma aynı güne rastlarsa, mükellefler hem bayramı hem de cumayı kılmakla
yükümlüdürler. Biri diğerine düşürmez.
Hanbelilerin dışındaki
mezheplerde bayram, cumanın yerini tutmaz, cumanın farziyyeti devam eder. Bu
görüşte olanlar, Hz. Nebi'in cuma kılıp kılmamakta muhayyerr bıraktığı
kimselerin köylüler olduğunu, şehirliler için böyle bir ruhsatın söz konusu
olmadığını söylerler. Köylüler çoğu kez bayram günleri Medine'ye gelirler ve
bayram namazlarını Resûlullahla kılarlardı. Eğer Bayram cumaya tesadüf ederse,
cuma vakti gelinceye kadar onların Medine'de kalması kendileri için sıkıcı
olur, bu da onları meşakkate sevk ederdi. Resûlullah bunu bildiği için
müezzinine emreder, o da köylüler için, "sizden isteyen kalıp cumayı
kılsın, isteyen de köyüne dönsün" diye ilân ederdi.
Buna göre üzerinde
durduğumuz "biz cumayı kılacağız" sözündeki "biz'-den maksat,
Medine'İllerdir.
Abdullah b. ez-Ztıbeyr
ve İbn Abbâs, Resûlullah'ın sağlığında henüz çocuk oldukları için sokakta
"İsteyen cumayı beklesin, isteyen dönsün" ilânının köylülerle ilgili
olduğunu fark edememiş, bu yüzden de ruhsatın umûmî olduğunu zannetmiş
olabilirler.
İmam Şafiî'nin Ömer b.
Abdulaziz'den rivayeti şöyledir: "Resûlullah devrinde iki bayram aynı güne
geldi. Bunun üzerine Resûlullah, "Avali' (Medine'nin yakınındaki
köyler)den oturmak isteyen varsa otursun" buyurdu.
İbn Ezher'in âzadlısı
Ebû Ubeyd demiştir ki: "Osman b. Affân'la birlikte bir bayrama şahit
oldum. Osman gelip namazı kıldı. Sonra cemaate hitaben, "Bu gününüzde iki
bayram bir araya geldi. Âliye'lilerden cumayı beklemek isteyen beklesin, kim de
geri dönmek isterse, dönsün, kendisine izin verdim" dedi.
Bu rivayetler,
açıklamakta olduğumuz hadislerdeki ruhsatın köylülerle ilgili olduğunu
gösterir. Zâten farziyyeti kesin nassla sabit olan cuma, böyle âhad
rivayetlerle düşmez. Yukarıda görüldüğü gibi Şâfiiler ruhsatın köylülerle
ilgili olduğunu söylemişlerdir. Hanefîlere göre zaten köylerde cuma farz
değildir.