SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

SALAT BAHSİ

<< 425 >>

بَاب فِي الْمُحَافَظَةِ عَلَى وَقْتِ الصَّلَوَاتِ

9. Namaz Vakitlerini Muhafaza

 

Namaz vakitlerini muhafazadan maksat, ya sünnetlerini, menduplannı, hudu ve huşuunu ifa ya da namazı müstehap vaktinde eda etmektir.

İslam'da iman esaslarından sonra üzerinde en çok durulan ve dinin temeli sayılan namaz ibadetidir. Bu ibadet, vakitlerle mukayyettir. Vakitlerle ilgili bilgi bir önceki babta verilmiştir. Bu önemli ibadetin kıymeti, vaktinde kilınmasındadır. Sevap bakımından da ecri daha büyüktür. Nitekim imandan sonra en hayırlı ibadetin ne olduğu Resulullah'a sorulduğunda; "Vaktindeki namazdır." buyurmuş olmaları vaktin önemi için en bariz delildir. Ayrıca Ma'un Suresinde namazlarını te'hir edenler, vaktinde eda etmeyenler için de "yazıklar olsun" denmesi, namaz vakitlerinin riayet edilmesi gereken şartlardan olduğunu açıkça beyan etmektedir.

Bir diğer husus da Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in namazını vaktinde kılanları cennetle müjdelemesi, namaz vakitlerine bağlı kalmanın lüzumuna işaret etmektedir.[127]

 

حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ حَرْبٍ الْوَاسِطِيُّ حَدَّثَنَا يَزِيدُ يَعْنِي ابْنَ هَارُونَ حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ مُطَرِّفٍ عَنْ زَيْدِ بْنِ أَسْلَمَ عَنْ عَطَاءِ بْنِ يَسَارٍ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ الصُّنَابِحِيِّ قَالَ زَعَمَ أَبُو مُحَمَّدٍ أَنَّ الْوِتْرَ وَاجِبٌ فَقَالَ عُبَادَةُ بْنُ الصَّامِتِ كَذَبَ أَبُو مُحَمَّدٍ أَشْهَدُ أَنِّي سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَقُولُ خَمْسُ صَلَوَاتٍ افْتَرَضَهُنَّ اللَّهُ تَعَالَى مَنْ أَحْسَنَ وُضُوءَهُنَّ وَصَلَّاهُنَّ لِوَقْتِهِنَّ وَأَتَمَّ رُكُوعَهُنَّ وَخُشُوعَهُنَّ كَانَ لَهُ عَلَى اللَّهِ عَهْدٌ أَنْ يَغْفِرَ لَهُ وَمَنْ لَمْ يَفْعَلْ فَلَيْسَ لَهُ عَلَى اللَّهِ عَهْدٌ إِنْ شَاءَ غَفَرَ لَهُ وَإِنْ شَاءَ عَذَّبَهُ

 

Abdullah bin Sunabihi demiştir ki; Ebu Muhammed Vitr'in vacip (farz) olduğunu ileri sürdü. Ubade bin es-Samit ise dedi ki; Ebu Muhammed hata etti. Şehadet ederim ki, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i şöyle buyururken işittim: "Beş vakit namazı Allah farz kıldı. Her kim, bu namazların abdeslini (farzlarına riayet ile) tam alır, onları vaktinde kılar, rüku ve huşularını eksiksiz yaparsa, onu bağışlayacağına dair Allah'ın va'di vardır. Her kim de bunu yapmazsa, Allah'ın ona bir va'di yoktur. Dilerse bağışlar, dilerse azap eder"

 

 

Diğer tahric: Nesai, salat; İbn Mace, ikame; Darimi, salat; Muvatta, salâtu'l-leyl; Ahmed b. Hanbel, hno:(6308)

 

AÇIKLAMA:     Hadiste "Ebu Muhammed hata etti" diye tercüme ettiğimiz kısım "Ebu Muhammed yalan söyledi" manasına şeklindedir. Çünkü Ebu Muhammed'in yalan söylemesi düşünülemez. Zira yalan, haberle alakalıdır. Ebu Muhammed'in yaptığı ise, haber verme değil, fetva'dır. Fetva veren kimse yalan söylemez, verdiği fetvada hata eder. Ayrıca Ebu Muhammed sahabilerdendir. Bİr sahabinin verdiği haberde yalan söylemesi tasavvur edilemez.

 

Vitir namazının vacip olmadığını söyleyenler bu Hadisi delilleri arasında sayarlar. Ubade b. es-Samit, Ebu Muhammed'in "vitir vaciptir" derken hata ettiğini ileri sürerek fikrine Allah'ın farz kıldığı namazların beş vakit olduğuna dair olan Hadisi şahit tutmuşlardır.

 

Hadis'in devamında Hz. Peygamber, bu namazları abdestlerini tam olarak alıp vaktinde kılan huşu' ve rukuunu eksiksiz yapan kimseleri affetmenin Allah'ın va'di olduğunu haber veriyor.

 

Abdesti tam almaktan maksat, bazılarına göre, sünnet ve adabına riayet ederek bazılarına göre ise farz ve şartlarına itina ederek abdest almaktır. Hadisin sonundaki tehdid gözönüne alınınca ikinci mananın daha makul olduğu anlaşılır.

 

Namazları vaktinde kılmaktan murat, Tiybi'ye göre ilk vaktinde kılmaktır. İbn Hacer, bunu kabul etmez ilk vaktinde olmasa bile, vakit içinde kılınan namazın aynı sonucu verdiğini söyler.

 

Rüku'yu eksiksiz yapmak itmi'nan ile ve tesbihlerini ihmal etmeden ifadır. Diğer rükunlar anılmadan sadece rukuun mevzu bahis edilmesi, ya diğer rükunlara galip kılındığı veya öbürlerine bir mukaddime ve vesile addedildiği içindir. Cahillerin bunu önemsememeleri yüzünden özellikle anılmış olması da mümkündür.

 

Huşu'un tam olması ise, azaların lüzumsuz şeylerle uğraşmaması, gözün secde mahalline bakması gibi, azayı ve kalbi başka şeylerle meşgul olmaktan korumaktır.

 

İşte bu sayılanlara riayet ederek beş vaktini kılan kimseye, Allah'ın kendisini bağışlayacağına dair ahdi vardır.

 

Ahd: Aslında, yemin, emanet, zimmet, muhafaza manalarmdadır. Burada, vaad demektir. Allah vaadi, ahd diye isimlendirmiştir. Çünkü bu her türlü vaad'den daha sağlamdır. Bu vaad Allah'a vacip değildir. Çünkü kulun Allah üzerine vacip olan hiç bir hakkı yoktur. Ancak bu ve buna benzer şeyler, söylenilenin mutlak vaki olacağını beyan içindir.

 

Allah'ın bağışlamayı vadettiği günahlar, küçük günahlardır. Bağışlamaktan murad ya onları amel defterlerinden silmek veya meleklerin gözlerinden gizlemektir.

 

Büyük günahlar, Ehl-i Sünnet inancına göre, ancak tevbe veya Allah'ın affı ile bağışlanabilirler. Fakat büyük günahların bağışlanacağını söyleyenler de vardır.

 

Hadiste ifade edilen şeyleri yapmayanları bağışlayacağına dair Allah'ın bir va'di yoktur. Dilerse lütfeder, onları bağışlar, dilerse adaletine binaen azablandırır.

 

Bazı Hükümler

 

1. Farz namazların adedi beştir.

2. Hadis-i şerifte beyan edildiği şekilde bu beş vakti kılanların küçük günahlarını bağışlamayı Allah va'detmiştir.

3. Küfre götürmediği takdirde, asi'nin günahı mutlaka azabı gerektirmez. Mutilere sevap da vacip değildir. Çünkü Allah üzerinde mahIukatının hiç bir hakkı yoktur.