NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
مُحَمَّدُ
بْنُ كَثِيرٍ
حَدَّثَنَا
سُفْيَانُ
حَدَّثَنِي
أَبُو الزُّبَيْرِ
عَنْ جَابِرٍ
قَالَ
أَفَاضَ
رَسُولُ اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
وَعَلَيْهِ
السَّكِينَةُ
وَأَمَرَهُمْ
أَنْ
يَرْمُوا
بِمِثْلِ
حَصَى
الْخَذْفِ
وَأَوْضَعَ
فِي وَادِي مُحَسِّرٍ
Câbir (r.a)'den; demiştir
ki:
Resûlullah (S.A.V.)
(Müzdelife'den Minâ'ya) ağır ağır gitti ve ashabına da fiske taşı gibi (küçük
çakıl taşları) atmalarını ve Muhassır vadisinden de hızlıca geçmelerini
emretti.
İzah:
Nesâî, menâsik, İbn
Mâce, menâsik; Dârimî, menâsik; Ahmed b. Hanbel, III, 332, 367,.391.
Bilindiği gibi kelimesi
şehâdet parmağı ile baş-parmak arasına konularak, başparmağın ileri doğru sert
bir hareketiyle fırlatılabilen küçük taşlar için kullanılır. Buna Türkçemizde
"fiske taşı" denir. Resul-i Ekrem Efendimiz Müzdelife'den Minâ'ya
inerken yavaş yavaş sükûnet ve vekar içerisinde hareket ettiği gibi, İmâm Ahmed
ve îbn Mâce'nin rivayetlerine göre ashabına da aynı şekilde hareket etmelerini
tavsiye etmiştir. Cemrelere atılacak taşların da fiske taşı büyüklüğünde
olmasını emretmiştir ve Ebrehe'nin ordusunun hezimete uğradığı vadiden
geçerken de sür'atlice geçmiştir. İmâm Mâlik ve Beyhakî'nin ifâdesine göre,
Resûl-i Ekrem'in bu vâdîden geçerken hızla geçtiği yer bir taş atımlık
mesafedir. Zürkânî, Şerhu'l-Muvatta,
III, 183; Beyhakî es-Sünenü'1-kübrâ, V, 126.