NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
نَصْرُ بْنُ
عَلِيٍّ
أَخْبَرَنَا
يَزِيدُ بْنُ
زُرَيْعٍ
أَخْبَرَنَا
خَالِدٌ عَنْ
عِكْرِمَةَ
عَنْ ابْنِ
عَبَّاسٍ
أَنَّ
النَّبِيَّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
كَانَ
يُسْأَلُ
يَوْمَ مِنًى فَيَقُولُ
لَا حَرَجَ
فَسَأَلَهُ
رَجُلٌ فَقَالَ
إِنِّي
حَلَقْتُ
قَبْلَ أَنْ
أَذْبَحَ
قَالَ اذْبَحْ
وَلَا حَرَجَ
قَالَ إِنِّي
أَمْسَيْتُ
وَلَمْ
أَرْمِ قَالَ
ارْمِ وَلَا
حَرَجَ
İbn Abbâs (r.a.)'den
rivayet olunduğuna göre,
Minâ'da Peygamber
(s.a.v.)'e (hac amellerinden bazısının yeri değiştirilerek takdim veya te'hir
edilmesiyle ilgili bazı sorular) sorulmuş da (Resûl-i Ekrem):
"Zararı yok"
diye cevap vermiş. Bir adam:
Ben kurban kesmeden önce
tıraş olmuşum, diye sormuş. O'na da:
"Kes zararı
yok" diye cevap vermiş. (Aynı adam) hemen arkasından:
Güneş battı (bense hâlâ
Akabe Cemresine taşları) atamadım, dedi. (Resûl-i Ekrem Efendimiz de);
"(Taşlarını şimdi)
"at, zararı yok" buyurdu."
İzah:
Buhârî, ilim; hac,
eymân; Müslim, hac; Tirmizî, hac; Nesâî, menâsik; İbn Mâce, menâsik; Darimî,
menâsik; Muvatta, hac; Ahmed b. Hanbel, 1,216, 258, 269, 291,300, 311,328; II,
159, 192,202,217; III, 326, 385.
Bu hadis-i şerif bayramın birinci günü yapılacak
olan Akabe Cemresine taş atma, kurbân kesme ve tıraş olma fiilleri arasında
tertibe riâyet etmek gerekmediği görüşünde olan kimselerin delilidir. Bu
görüşte olan kimselere göre Resûl-i Ekrem yapılması gereken ve terki günahı1
mucib olan bir amelin terkine müsaade etmeyeceği ve bu konuda unutmanın ve
cehaletin bir mazeret sayılamayacağı bilinen bir gerçektir. Binaenaleyh kurban
bayramının birinci günü Resûl-i Ekrem'in kurban kesmeden önce tıraş olan bir
kimseye "bunun bir zararı yoktur" diye cevap vermesi ve Akabe
Cemresine güneş battıktan sonra taş atmakta bir sakınca görmemesi bu ameller
arasındaki sıraya riâyet etmenin yâcib olmadığını göstermektedir.
Kurban bayramının birinci
günü yapılacak hac amelleri arasındaki sıraya riâyetin vâcib olduğu görüşünde
olanlara göre ise bu hadiste geçen "zararı yok" sözü "günah
yoktur" anlamında kullanılmıştır, "fidye yoktur" anlamında
değildir.
Ancak birinci görüşte
olan kimseler, fidye gerekmediği gibi bu ameller arasındaki sıraya riayet
etmek de gerekmez. Çünkü eğer tertibe riâyeti terkden dolayı fidye gerekseydi,
Resûl-i Ekrem'in bunu açıklaması gerekirdi. Zira Hz. Peygamberin ihtiyaç
duyduğu anda açıklama yapması Peygamberlik görevidir. Bu beyânı te'hir etmesi
caiz değildir, diyerek kendi görüşlerini savunmuşlardır ve ayrıca Beyhakî'nin
rivayet ettiği şu hadisi de kendi görüşlerinin doğruluğuna delil
getirmişlerdir: Adamın birisi,
Ben kurbanı kesmeden
önce tıraş oldum, dedi. Resu!-i Ekrem'de,
"Zararı yok"
buyurdu. Bir diğeri,
Ben de (Akabe Cemresine
taşlan) güneş battıktan sonra attım, dedi. Resul-i Ekrem'de:
"Zararı yok",
buyurdu. Hasılı o gün kendisine birşey sorulup da "zararı yok"
demekten başka bir şey söylediğini bilmiyorum.[Beyhakî, es-Sünemı'l-kübrâ, V,
142.]
Her ne kadar bayram
günü yapılacak hac amelleri arasındaki sıraya uymanın vâcib olduğu görüşünde
olan ilim adamları, senedinde İbrahim b. Tahmân olduğu için bu hadisin zayıf
olduğunu söylemişlerse de, aslında konumuzu teşkil eden Ebû Dâvûd hadisi
Beyhakînin bu hadisini teyid ettiği için onu zayıflıktan kurtarıp hasen
derecesine çıkarmaktadır.
Sözü geçen ameller
arasındaki sıraya uymanın vacib olduğu görüşünde olan Hanefî ulemâsı ve
taraftarları: "Resûlullah (s.a.v.)'ın "zararı yok" sözünü,
"Yaptığınızdan dolayı size bir günah yoktur. Çünkü, siz bunu kasten değil,
bilmeyerek yapmışsınızdır" mânâsına te'vîl etmişlerdir. Nitekim
Resûlullah (s.a.v.)'e soran zatın "bilmiyordum" demesi de bu te'vili
te'yid eder.
Tahâvî'nin sahih bir
isnadla tahric ettiği bir hadiste şöyle denilmektedir: "Resûlullah
(s.a.v.)' haccı esnasında bir adam kendisine sual sorarak:
Ben şeytan taşladım ve
tavaf-ı ifazamı yaptım, fakat unuttum, da tıraş olmadım, dedi. Peygamber
(s.a.v.):
"Tıraş oluver,
/aran yok," buyurdu. Sonra bir adam daha gelerek:
Ben şeytan taşladım,
tıraş oldum, ama kurban kesmeyi unuttum, dedi. Resûlullah (s.a.v.):
"Kurbanım kes,
zararı yok" buyurdular.[Tahâvî, Şerhü meâni'l-âsâr, II, 237.]
Bu rivayet gösteriyor
ki, Allah Teâlânın bu zevattan affettiği günah, unutmaları ile bilmemelerinden
ileri geliyormuş. Çünkü soranlar bedevilerdir. Hac ibadetlerini bilmiyorlardı.
Resûlullah (s.a.v.) onlara unutmaları ve cehaletleri sebebiyle yaptıklarından
dolayı günah olmadığını anlatmak istemiştir. Yoksa muradı bundan sonra da bu
şekilde hareket etmeniz mubahtır demek değildir.
Konumuzu teşkil eden
Ebû Dâvûd hadisi iki mühim meseleyi ihtiva eder:
a. Kurban kesmeden önce
tıraş olma meselesi
b. Akabe Cemresine taşlan
geceleyin atma meselesi.
Birinci meseleye
gelince, İmam Mâlik ile İmam Şafiî'ye, İmam Ahmed'e ve ulemânın büyük
çoğunluğuna göre kurbanı kesmeden önce tıraş olan kimseye herhangi bir ceza
lâzım gelmez. Eğer bu kimse hacc-ı kıran yapıyor idiyse, İmam Züfer'e göre iki,
İmam Ebû Hanife'ye göre ise, bir kurban kesmesi gerekir. İmam Ebû Yûsuf ile
Muhammed'e göre ise, bu kimseye hiçbir ceza lâzım gelmez.[Tahâvî, Şerhu
meâni'l-âsâr, II, 238; Tekmiletu'l-Menhel, II, 146.]
İkinci mesele: Akabe
Cemresine atılacak taşlan güneşin doğmasından zeval vaktine kadar olan süre
içerisinde atmanın sünnet olduğunda, bir başka tâbirle bu taşları atmak için
muhtar olan vaktin, güneşin doğmasından zeval vaktine kadar devam eden süre
olduğunda icma vardır. Sözü geçen taşların bayramın birinci günü güneş batmadan
önce atılması -eğer müstehab olan vakte isabet etmemişse- mubahtır. Geceleyin
atmaksa, mekruhtur. Bu hareketi işlemekten dolayı kurban kesmek gerekmez. İmam
Ahmed'e göre ise, sözü geçen taşlar ertesi gün güneş batıya kayıncaya kadar
atılamaz. Diğer ulemânın bu konudaki görüşlerim 1971 numaralı hadis-i şerifin
şerhinde açıkladığımız için burada tekrara lüzum görmüyoruz.