NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
قُتَيْبَةُ
بْنُ سَعِيدٍ
حَدَّثَنَا
اللَّيْثُ
عَنْ
عُقَيْلٍ
عَنْ الزُّهْرِيِّ
عَنْ
عُرْوَةَ عَنْ
عَائِشَةَ
أَنَّ
النَّبِيَّ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
كَانَ
يَعْتَكِفُ الْعَشْرَ
الْأَوَاخِرَ
مِنْ
رَمَضَانَ حَتَّى
قَبَضَهُ
اللَّهُ
ثُمَّ
اعْتَكَفَ أَزْوَاجُهُ
مِنْ
بَعْدِهِ
Aişe (r.anha)'den rivayet
edildiğine göre,
Rasûlullah (s.a.v.),
Allah (c.c.) ruhunu kabzedinceye kadar, Ramazanın son on gününde itikâf'ta
bulunmuştur. Ondan sonra da hanımları itikâf'ta bulundular.
İzah:
Buhârî, i'tikâf; Müslim,
i'tikâf; Tirmizî, savm; îtin Mâce, siyam; Ahmed b. Hanbel, II, 133, 281, 336,
344; VI, 50, 92, 168, 233, 279.
Hadis, Hz. Peygamber'in
devamlı olarak Ramazanın son on gününde itikafa girdiğine, onun vefatından
sonra da hanımlarının buna devam ettiğine delâlet etmektedir. Peygamber
(s.a.v.)'in itikafı Medine'ye hicretinden sonra olmuştur.
Hadis, itikafın meşru
olduğuna delildir. Bütün islâm âlimleri de bunda görüş birliğindedirler. Ancak
itikafın hükmü konusunda mezhepler arasında görüş farkları vardır:
Hükmü ne olursa olsun
itikaf islamın en şerefli ibâdetlerinden birisidir. Bu sayede gönüller dünya
zevk ve heveslerinden ayrılır. Sadece Allah'a yönelir. Allah'ın bir camiine
girip itikafa başlayan bir mü'min, sağlam bir kaleye sığınan kişiye benzer.
İslâm büyüklerinden Atâ bu konuda şöyle der: "İtikafa giren kişi
ihtiyacından dolayı büyük birinin kapısına gidip ihtiyacını almadan gitmem diye
yalvaran kimseye benzer. Çünkü o Allah'ın bir mabedine girmiş beni
bağışlamadıkça buradan ayrılıp gitmem demektedir." İtikafta olan kişi her
an namaz kılıyor demektir.
Malikîlere göre itikaf
müstehaptır. İçlerinde sünnet olduğunu söyleyenler de vardır. İbnü'l-Arabî
itikafın sünnet-i müekkede olduğu görüşündedir.
Şafiî ve Hanbelilere
göre itikaf sünnettir. Çünkü Peygamber (s.a.v.) buna devam etmiştir.
Hanefîler itikafı üç
bölümde ele alıp her birisi için ayrı bir hüküm olduğunu söylerler. Buna göre:
1. Ramazanın son on
gününde itikaf sünnet-i müekkededir, üzerinde durduğumuz hadis buna delildir.
2. Mutlak veya muallâk
(bir şartın tahakkukuna bağlanan) nezirlerle itikaf vaciptir. Yani ya her hangi
bir şarta bağlamadan "Allah için itikafa gireceğim, Allah için itikafa
girmem nezrim olsun" diyerek ya da "falan hasta iyi olursa, itikafa
girmek nezrim olsun" demek gibi bir şarta bağlayarak itikafı adayan
kimsenin bu adağını yerine getirmesi vâcibtir.
Nezir yoluyla olan
itikafın vacib olduğu konusunda bütün mezhepler aynı görüştedirler.
3. Ramazanın son on
günü ve nezrin dışındaki itikatlar müstehaptır. İtikafın asgari müddeti konusu
da âlimler arasında ihtilaflıdır. Şâfiîlere
göre, itikafın en
az müddeti bir
anlık zamandır. Bu
"Sübhanelîah"
diyebilecek bir müddetle takdir edilir. Ahmed b. Hanbel'-in meşhur görüşü de
böyledir. Ancak ihtilâftan kurtulmak için en az bir gün olması müstehaptır.
Müstehap olan itikatlarda Hanefi imamlarından Muhammed'in görüşü de bu
merkezdedir.
Mâlikilerin tercih
edilen görüşü ile Hanefilerden Ebu Yusuf'a göre, itikâf'ın en az müddeti, bir gündüz
ve geceden ibaret olmak üzere bir gündür. Hanefilerde fetva, İmam Muhammed'in
görüşüne göredir.
Atâ b. Ebî Rebah şöyle
der: "Bir kimse hayır murad ederek bir camide oturursa, orada kaldığı
müddetçe itikaf halindedir."
Hanefîlere göre vâcib
olan itakaflarda, itikafta olanın oruçlu olması şarttır. Müstehab itikatlarda
bir müddet şartı olmadığı için oruçlu olma şartı da yoktur.
Şâfiîlere göre, oruçlu
bir günde itikafa girmeyi nezreden kişinin buna riâyet etmesi lâzımdır. Ama
rastgele bir zamanda itikafa girmeyi nezreden kişinin itikaf anında oruçlu
olması şart değildir.
Malikilerle Evzâîye
göre, her itikafta oruç şarttır.
Aişe (r.anha)'nın
Rasûlullah (s.a.v.)'ın vefatından sonra, hanımlarının itikafa devam ettiğini
söylemesi, hem itikafın hükmünün devam ettiğine hem de kadınların da itikafta
bulunabileceklerine delildir. Ancak kadınların camide itikafa girmeleri
mekruhtur, çünkü bu fitneye sebep olabilir. Onlar için uygun olanı evlerinde
mescid edinecekleri bir odada itikafa girmeleridir.
Evli olan kadınlar,
kocalarının izni olmadan itikafa giremezler. Çünkü bu onların hakkını gasb
olur. Ama koca karısına itikafa girmesi için izin vermişse, bir daha dönemez.
Kadın itikafa girmeyi
adar da kocası buna izin vermezse, ya kocasının izin verdiği başka bir zamanda
ya da kocasından ayrıldığında bu adağım yerine getirir.
Bir kimse adadığı bir
itikafı yerine getirmeden ölecek olursa, her gün için bir fidye verilmesini
vasiyet etmiş olmalıdır.