NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
حَجَّاجُ
بْنُ أَبِي
يَعْقُوبَ
حَدَّثَنَا
مُوسَى بْنُ
دَاوُدَ
حَدَّثَنَا
مُحَمَّدُ
بْنُ
مُسْلِمٍ
عَنْ عَمْرِو بْنِ
دِينَارٍ
عَنْ أَبِي
الشَّعْثَاءِ
عَنْ ابْنِ
عَبَّاسٍ
قَالَ قَالَ
النَّبِيُّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
كُلُّ قَسْمٍ
قُسِمَ فِي
الْجَاهِلِيَّةِ
فَهُوَ عَلَى
مَا قُسِمَ
لَهُ وَكُلُّ
قَسْمٍ
أَدْرَكَهُ
الْإِسْلَامُ
فَهُوَ عَلَى
قَسْمِ الْإِسْلَامِ
İbn Abbas'dan demiştir
ki: Nebi (s.a.v.) (şöyle) buyurdu:
"Cahiliyye
döneminden önce paylaştırılan her miras, paylaştırılmış olduğu şekilde
(geçerli)dir. İslamiyetin yetişmiş olduğu bir miras İslam taksimi üzere
(taksime tabii)dir.
İzah:
İbn Mâce, erruhun;
feraiz
Hadis-i şerifte, bir
kimsenin mirası henüz paylaşılmadan önce o kimsenin yakınlarından birinin
müslüman olması halinde yeni müslüman olan bu kimsenin mirastan payının ne
olacağı meselesi üzerinde durulmaktadır. Bu mesele iki şekilde karşımıza
çıkmaktadır:
1. Oğullarından biri
müslüman diğeri kafir olan bir müslümamn ölmesi ve mirası paylaşılmadan önce
kafir oğlunun da îslamiyeti kabul etmesi şeklinde karşımıza çıkabilir.
2. Biri müslüman diğeri
kafir iki oğlu bulunan bir kafirin ölmesi ve mirası paylaşılmadan önce kafir
oğlunun da Îslamiyeti kabul etmesi şeklinde karşımıza çıkabilir. Cumhur ulemaya
göre, birinci şekilde yeni müslüman olan oğul, müslüman olan babasının malına
varis olamaz. İkinci şekilde ise yeni müslüman olan bu oğul, kafir olan
babasının mirasına varis olabilir.
Çünkü mirasın
varisliere intikali ölümle gerçekleşir. Binaenaleyh birinci misalimizde
müslüman babanın ölmesiyle miras, varislere intikal ettiğinden o anda kâfir
olan oğul bu mirastan bir pay alamaz. Aralarındaki din farkı onun mirastan pay
almasına manidir. İkinci misalimizde ise kafir olan babanın ölümüyle mirası
yine varis olanlara intikal ettiğinden o anda kafir olan oğullarının her ikisi
de ölünün malına varis olmuşlardır. Biraz sonra bunlardan birinin müslüman
olması onun varis olmasına mani değildir. Çünkü bu meselede önemli olan varis
adaylarının ölümün vukuu esnasındaki durumlarıdır.
Hafız Şemsuddin b.
Kayyİm bu hadisi açıklarken şöyle diyor: "Bu hadis-i şerif, Islamiyetten
önce yapılan akitlerin geçerli olduğunu bunjardan sadece iki kardeşin evlenmesi
ve dört kadından fazlasını bir nikah altında toplamak gibi Islamın yasakladığı
akidlerin geçersiz olduğunu ifade etmektedir. Nitekim "Ey iman edenler,
Allah'dan sakının ve kalan faizi bırakın”[Bakara 278] âyeti de bu gerçeğe
delalet etmektedir. Bu sebebledir ki; Ra-sûlü Zişan efendimiz Peygamber olarak
gönderildikten sonra hiçbir müslu-mana cahiliyye döneminçle kazandığı malların
hesabını sormadığı gibi nikahını nasıl kıydığını da sormamıştır. Bu
husus", üzerine\pekçok İslam hükümlerinin bina edildiği/bir asıldır.
Hz. Ömer'le tiz. Osman,
Abdullah b. Mesud, el-Hasen b. Ali, Mevzu-muzu teşkil eden hadis-i şerife
dayanarak yakını ölen bir kimsenin henüz mirası bölüşülmeden önce müslüman
olması halinde, mutlaka varis olabileceğini söylemişlerdir. Câbir b. Zeyd'le
Hasan-ı Basri, Mekhul, Katâde, Hamid, îyas b. Muaviye, İshak b. Rahuye
(r.anhum) ve bir rivayete göre de İmam Ah-med (r.a.) da bu görüştedirler. İmam
Ahmed'in arkadaşlarının ekserisi de bu görüştedir. Delil olarak mevzumuzu
teşkil eden hadisten başka bir de Sa-id b. Mansur'un Sünen'inde Urve'nin Hz.
Peygamber'den rivayet ettiği "Kim bir uygulama üzerinde bulunurken
müslüman olmuşsa o uygulama o kimse için geçerlidir." mealindeki hadisini
göstermişlerdir. Diğer bir delilleri de uygulamanın Hz. Ömer ve Osman
zamanında yürürlükte olduğu halde Hz. Ali'nin muhalefetinden başka hiçbir
muhalefetle karşılaşmamasıdır. Bu zatlara göre mirasın varislere intikali miras
sahibinin ölmesi ile değil mirasın taksimiyle gerçekleşir. Bu bakımdan miras
paylaşılmadan önce varis adaylarının din değiştirmelerine itibar edilmez.
Fıkıh ulemasının
ekserisine göre; mirasın varislere intikali ölümle gerçekleştiğinden varis
adaylarının miras sahibinin ölümü anındaki dini durumu göz önünde
bulundurulur. İmam Ebû Hanife ile İmam Şafiî ve İmam malik (r.a)'in görüşleri
de budur.