SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

CENAİZ BAHSİ

<< 3210 >>

NUMARALI HADİS-İ ŞERİF:

 

حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الصَّبَّاحِ أَخْبَرَنَا سُفْيَانُ عَنْ ابْنِ أَبِي خَالِدٍ عَنْ الشَّعْبِيِّ عَنْ أَبِي مَرْحَبٍ أَنَّ عَبْدَ الرَّحْمَنِ بْنَ عَوْفٍ نَزَلَ فِي قَبْرِ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ كَأَنِّي أَنْظُرُ إِلَيْهِمْ أَرْبَعَةً

 

Ebû Murahhab'dan demiştir ki:

 

"Abdurrahman b. Avf, Nebi (s.a.v.)'in kabrine indi. (Hz. Abdurrahman ile arkadaşları, Rasûlü Zi-şan Efendimizi lahde yerleştirmek üzere kabre indikleri sırada ben de orada idim. Şimdi) ben (hâlâ) onları dört kişi halinde görüyor gibiyim."

 

 

İzah:

Bu hadis-i şerif, cenazeyi lahde yerleştirirken, lüzum hasıl olduğu zaman tek veya çift sayıda yeteri kadar kişinin inmesinin caiz olduğunu ifade etmektedir. Nitekim Ebû Bekir İbn Şeybe'nin riva­yet ettiğine göre, İbrahim b. Nehâî "Kabre istediğin kadar kişiyi indirebilir­sin." diyerek kendisinin de bu görüşte olduğunu açıklamıştır. Hasan-ı Basri'nin de "Kabre inenlerin sayısını tek veya çift olmasının önemi yoktur" dediği rivayet olunmuştur.

 

Yine bu hadis-i şerif, cenazeyi lahde yerleştirirken, kabre inecek kimse­leri cenazenin yakın akrabalarından seçmenin müstehab olduğunu ifade et­mektedir. Çünkü Hz. Abdurrahman b. Avf, Kureyş kabilesinden olduğu için, Hz. Nebiin akrabasındandır."[Genceli Ali, Asr-ı Saadet, 1-400.] Yine bu hadis-i şerif, cenazenin ka­dın olması halinde kabre inecek kişinin gerek süt, gerekse neseb ve müsahere cihetiyle kendisine nikâh düşmeyen kimselerden seçilmesinin de müstehab olduğuna delalet etmektedir.

 

Bu hadis-i şerifin bir benzeri de İbn Mace'nin Sünen'inde şu manâya gelen lafızlarla rivayet olunmuştur: (Ashabı kiram) Rasûlullah (s.a.v.) için me­zar kazmak istedikleri zaman, Ebû Ubeyde b. el-Cerrah (r.a)'ın arkasına adam gönderdiler. Kendisi Mekke halkı mezarı gibi şakk şeklinde mezar kazıyor­du. Ebû Talha (r.a)'nın arkasına da adam gönderdiler. O da Medine halkı için mezar kazıyordu. Kendisi mezarı lahit şeklinde kazıyordu. Bunların iki­sine de iki haberci göndererek: Allah'ım! Kendi Rasûlün için (şakk ve lahit-ten) hayırlı olanı sen seç, dediler. Ebû Talha (r.a)'yı bulabildiler. O getirildi. Ebû Ubeyde (r.a) bulunamadı. Bunun üzerine.Ebû Talha (r.a) Rasûlullah (s.a.v) için lahit kazdı.

 

İbn Abbas (r.a) demiştir ki: Sahabiler salı günü Nebi (s.a.v)'in teçhiz işini bitirince, Efendimiz kendi odasında na'şı üzerine konuldu. Son­ra erkek cemaat gruplar halinde Rasûluİlah (s.a.v.)'in yanına girip üzerine na­maz kıldılar. Erkekler bitince sahabiler, kadınları gruplar halinde odaya dahil ettiler. (Onlar da namazım kıldılar). Kadınlar bitince ergenlik çağma gel­meyen çocukları (yine gruplar halinde) odaya dahil ettiler. Nebi (s.a.v)'in cenaze namazını cemaata imam olarak hiç kimse kıldırmadı. (Herkes kendi başına kıldı.)

 

Müslümanlar, Nebi (s.a.v.) için kazılacak mezar yeri hususunda ih­tilaf ettiler. Bazıları: Kendi mescidinde defnedilsin, dediler. Bazıları: Asha­bı yanında (Bakî'a) defnedilsin dediler. Sonra Ebû Bekir (r.a) dedi ki:

 

Şüphesiz ben Rasülullah (s.a.v)'den işittim. Buyurdu ki: "Ölen her pey­gamber, ancak öldüğü yere defnedilmiştir." İbn Abbas (r.a) demiştir ki: Bun­dan sonra üzerinde Rasülullah (s.a.v.)'in vefat ettiği yatağı kaldırdılar ve (ora­da) ona mezar kazdılar. Sonra çarşamba gecesi, gece yarısında Efendimiz defnedildi. Onun mezarına Ali b. Ebî Talib, el-Fadl b. Abbas, kardeşi Ku­şem ve Rasülullah (s.a.v.)'in mevlası (azatlı kölesi) Şükran (r.a) indiler. Ebû Leyla künyeli Evs b. Havlî (r.a), Ali b. Ebî Talib (r.a)'e:

 

Allah Teala hakkı için Rasülullah (s.a.v.)'den bize payımızı vermeni sen­den diliyorum, dedi. (Kabre inip hizmet etmek istedi.) Ali (r.a) ona:

 

(Kabre) in, diyerek izin verdi. Şükran (r.a), Rasülullah (s.a.v.)'in hayat­ta iken zaman zaman giydiği bir hırkasını eline almış idi. Onu kabre defnetti ve: Vallahi bu elbiseyi senden sonra ilelebed hiç kimse giymeyecektir, dedi. Bu hırka Rasülullah (s.a.v.) ile beraber defnedildi."[Bk. İbn Mace, cenâiz]