SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

EYMAN VE’N-NUZUR BAHSİ

<< 3293 >>

NUMARALI HADİS-İ ŞERİF:

 

حَدَّثَنَا مُسَدَّدٌ حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ سَعِيدٍ الْقَطَّانُ قَالَ أَخْبَرَنِي يَحْيَى بْنُ سَعِيدٍ الْأَنْصَارِيُّ أَخْبَرَنِي عُبَيْدُ اللَّهِ بْنُ زَحْرٍ أَنَّ أَبَا سَعِيدٍ أَخْبَرَهُ أَنَّ عَبْدَ اللَّهِ بْنَ مَالِكٍ أَخْبَرَهُ أَنَّ عُقْبَةَ بْنَ عَامِرٍ أَخْبَرَهُ أَنَّهُ سَأَلَ النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ عَنْ أُخْتٍ لَهُ نَذَرَتْ أَنْ تَحُجَّ حَافِيَةً غَيْرَ مُخْتَمِرَةٍ فَقَالَ مُرُوهَا فَلْتَخْتَمِرْ وَلْتَرْكَبْ وَلْتَصُمْ ثَلَاثَةَ أَيَّامٍ

 

Ukbe b. Amir (r.a) haber verdi ki:                    .

 

O, Hz. Nebi (s.a.v.)'e, yalınayak yürüyerek başı örtüsüz (başı açık) hac'ca gitmeyi adayan kız kardeşinin durumunu sordu. Hz. Nebi (s.a.v.) şöyle buyurdu:

 

"Ona emrediniz, başını örtsün, (bir şey'e) binsin ve üç gün oruç tutsun."

 

 

İzah:

Müslim, nüzûr; Tirmizî, nezûr; Nesâî, eymân; İbn Mâce, keffârât; Ahnıed b. Hanbel, IV, 145, 147, 149, 151.

 

Beyhakî, bu hadisin isnadında ihtilâf olduğunu ve Ebû Dâ-vûd'un İbn Abbas'tan gelen rivayetinde, "(Bir şeye) binsin" sözünden sonra; "Kurban olarak bir deve götürsün" sözünün bulunduğunu söyler.

 

Avnu'l-Ma'bûd sahibi; Sübülü's-Selâm'dan naklen, söyleyenlerin ismini belirtmeden, bu hadisin, Buhârî ve Müslim'in şartlarına uygun olduğunun söylendiğini nakleder. Yine orada belirıildiğine göre Buhari; "Ukbe b. Âmir'in hadisinde, kurban olarak bir deve götürme emri yoktur. Şayet bu sahihse sanki o, nedb için bir emirdir. Onun vechinde de gizlilik vardır" demiştir.

 

Hattâbî; Hz. Nebi (s.a.v.)'in, başı açık olarak hacca gitmeyi ada­yan kadına başını örtmesini emretmesini, günah olan bir şeyi yapmak için bulunulan adağın geçersiz olduğuna delâlet sayar. Hattâbî'nin anlayışına göre; yalın ayak hacca gitme konusundaki adak geçerlidir. Böyle bir adakta bulu­nan gücü yettiği nisbette o şekilde yürür. Yürüyemez hale gelince, bir şeye biner ve Mekke'de bir kurban keser. Avnü'l-Ma'bûd'da ise, yalınayak hac­ca gitmeyi adamanın muteber olmadığı belirtilmektedir.

 

Yine Hattâbî, 3303 numarada gelecek olan hadisin şerhinde Hz. Pey­gamber (s.a.v.)'in oruçla ilgili emrini şöyle açıklar:

 

"Hz. Nebi (s.a.v.)'in, "üç gün oruç tutsun" sözü, orucun hedy (kur­ban edilmek üzere Mekke'ye götürülen hayvaniden bedel olmasından dola-' yıdır. Kadın oruçla hedy arasında muhayyer bırakılmıştır. Bu, av öldüren ihramımın; bu avın varsa benzeri veya kıymetini fakirlere vermek ya da her müd buğdaya mukabil bir gün oruç tutmak arasında muhayyer olmasına ben­zer..."

 

Hattâbî bu sözleri ile, günah olan bir şeyi yapmayı adayan kişinin adağımn geçersizliği ve kendisine yemin keffareti gerekmediğini belirtiyor. Ha­disi de bu anlayış istikametinde izah ediyor.

 

Sübülü's-Selâm'da ise, üç gün orucun, günah olan başı açık hacca git­mekle ilgili nezre riayet edilmeyeceği için keffaret olarak emredildiği kayde­dilir. Sübülü's-Selâm'ın ifadesi şu şekildedir: "Her halde üç gün oruç tut­makla ilgili emir, başı örtmemekle ilgili adak sebebiyledir. Çünkü bu, gü­nah işlemek konusunda bir adaktır. O halde bir yemin keffareti gerekmiştir. Bu. hadis, Allah'a isyanı adayana yemin keffareti gerektiğini söyleyenlerin delillerindendir."

 

Aliyyü'1-Kârî de, buradaki orucun keffaret için olduğuna işaret ediyor ve şöyle diyor:

 

"Önceden geçtiği gibi günah işleme konusundaki adak gerçekleşir fa­kat ona vefa gerekmez. Aksine o adak yerine getirilmez ve bir yemin keffa­reti ödenir. Bizim görüşümüz ve hadislerden anlaşılan budur..."

 

Demek ki, âlimler hadisi kendi görüşlerine göre yorumluyorlar. Masi-yetle ilgili nezirden dolayı keffareti gerekli görmeyenler, Hattâbî'nin dediği gibi; karşı tarafta olanlar da Aliyyü'l-Kârî'nin dediği gibi izahda bulunuyorlar. Sübülü's-Selâm sahibi, her iki görüşü benimseyen mezheplerden birin­den olmamakla beraber, Hanefîlerin görüşü istikametinde fikir beyan etmek­tedir.

 

Hadiste mevzubahs edilen diğer bir konu da; Kabe'ye yaya olarak git­meyi adama meselesidir. Genel olarak âlimlerin bu konudaki fikirleri şöyle­dir: Yaya olarak hacca gitmeyi adamak caizdir. îbn Kudâme; bu konuda ihtilâf bilmiyorum, der. Böyle bir adakta bulunan kişinin gücünün yettiği . ölçüde yürümesi gerekir. Yürümekten aciz duruma düşerse kendisine bir kur­ban gerekir. Şafiî'nin bir görüşüne göre bu kurban müstehaptır. Ebû Hanî-fe'den gelen bir rivayette, böyle bir adakta bulunan kişi ihrama girdiği yer­den itibaren yürümeye başlar. İmam Şafiî'nin meşhur görüşü de bu istika­mettedir. Hanbelîlere göre; yürüyemediği için bineğe binen kişiye bir yemin keffareti lâzımdır.

 

Kadı İyaz'ın şöyle dediği nakledilir: "Hacca yürüyerek gitmek bir tâat-tir. O halde bunu adayan kişi, diğer tâatleri adadığında olduğu gibi bunda da adağına riayet etmelidir. Ancak yürüyemez hale gelince bir bineğe biner ve bunun fidyesini verir." Yürüyerek gitmeye gücü yettiği halde bineğe bi­nerse, Şâfiîlerden meşhur olan görüşe göre; günahkâr olmakla birlikte hacc veya umresi sahihtir. Kendisine bir kurban gerekir. Bu konuda kurbandan maksat bir koyun kesmektir.

 

3296 numarada gelecek olan hadis de bu görüşü te'yid etmektedir.