SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

TERECCÜL BAHSİ

<< 4201 >>

NUMARALI HADİS-İ ŞERİF:

 

حَدَّثَنَا ابْنُ نُفَيْلٍ حَدَّثَنَا زُهَيْرٌ قَرَأْتُ عَلَى عَبْدِ الْمَلِكِ بْنِ أَبِي سُلَيْمَانَ وَقَرَأَهُ عَبْدُ الْمَلِكِ عَلَى أَبِي الزُّبَيْرِ وَرَوَاهُ أَبُو الزُّبَيْرِ عَنْ جَابِرٍ قَالَ كُنَّا نُعْفِي السِّبَالَ إِلَّا فِي حَجٍّ أَوْ عُمْرَةٍ قَالَ أَبُو دَاوُد الِاسْتِحْدَادُ حَلْقُ الْعَانَةِ

 

Câbir (r.a) şöyle demiştir:

 

Biz (sâhâbîler), hac ve umre dışında sakallarımızın ucunu (veya bıyıklarımızın ucunu) kendi haline bırakır (uzatır)dık.

 

Ebû Dâvûd der ki: "istihdaf etek tıraşı demektir"

 

 

İzah:

Sâdece Ebû Davud rivayet etmiştir.

 

"Sakalımızın ucunu" diye lerceme etliğimin "Ks-sibâl" kelimesi sarihler tarafından iki şekilde izah edilmiştir." Bunlar;

 

1- Sakalın uç tarafı, göğüs üzerine sarkan kısmı.

 

2- Bıyıkların ucu.

 

Terceme bunlardan, Avnü'l - Mâbûd'da benimsenen birinci görüşe gö­re yapılmış, Gâzâli'nin de görüşü olan ve Bezlü'l Mechûd'da benimsenen ikinci görüşe de parantez içerisinde işaret edilmiştir.

 

Sibâl, kelimesine bıyıklar mânâsı verildiği takdirde şöyle bir izahın getirilmesi gerekir. Bıyığın iki ucu vardır. Dolayısıyla Sibâl lesniye (iki) mânâsında kullanılmış, cem'î (çoğul) bir kelimedir.

 

Hz. Nebi (s.a.v.) bıyıkların kısaltılmasını emretmiştir. Ancak bu yiyecek ve içecekler karışmaması için dudaklar üzerine sarkan kısımla il­gilidir. Bıyıkların uçları için böyle bir endişe olmadığından uzatılması, bı­yıkların kısaltılmasını emreden hâdise ters düşme..

 

Az öncede işaret ettiğimiz gibi, bu izaha "Sibâl" kelimesine "bıyıkla­rın uçları" mânâsını verdiğimiz takdirde ihtiyaç vardır. Bu izah Bezlü'l - Mechûd'da yer almıştır.

 

Hâdis-i şerifde işaret edilmesi gereken bir de şu mesele var, Hz. Câbir sakalların (veya bıyıkların) ucunun uzaitıimasmm; " îfâ” kelimesi ile ifâde edilmiştir. Bu kelime, sakalı kesmeden kendi hafine bırak­mak demektir. Bu ifâdeden Rasûluüah ve sâhfıbîlerin hiç tıraş olmadan sakallarını bırakıverdikleri mânâsı çıkmaz. Çünkü Efendimizin, sakalını tutup, kabzasından artanları kestiğini bildiren hadisler vardır.

 

Hadisin sonunda "İstihdad"m etek tıraşı mânâsında olduğu bildiril­mektedir. Aslında bu izahın yeri burası değil, 4198 nolu hadistir! Çünkü bu kelimenin geçtiği hâdis-i şerif odur.