NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
نُصَيْرُ
بْنُ
الْفَرَجِ
حَدَّثَنَا أَبُو
أُسَامَةَ
عَنْ
عُبَيْدِ
اللَّهِ عَنْ
نَافِعٍ عَنْ
ابْنِ عُمَرَ
قَالَ
اتَّخَذَ
رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
خَاتَمًا
مِنْ ذَهَبٍ
وَجَعَلَ
فَصَّهُ
مِمَّا يَلِي
بَطْنَ
كَفِّهِ وَنَقَشَ
فِيهِ
مُحَمَّدٌ
رَسُولُ
اللَّهِ فَاتَّخَذَ
النَّاسُ
خَوَاتِمَ
الذَّهَبِ
فَلَمَّا
رَآهُمْ قَدْ
اتَّخَذُوهَا
رَمَى بِهِ
وَقَالَ لَا
أَلْبَسُهُ
أَبَدًا
ثُمَّ
اتَّخَذَ
خَاتَمًا
مِنْ فِضَّةٍ
نَقَشَ فِيهِ
مُحَمَّدٌ رَسُولُ
اللَّهِ
ثُمَّ لَبِسَ
الْخَاتَمَ بَعْدَهُ
أَبُو بَكْرٍ
ثُمَّ
لَبِسَهُ بَعْدَ
أَبِي بَكْرٍ
عُمَرُ ثُمَّ
لَبِسَهُ
بَعْدَهُ
عُثْمَانُ
حَتَّى
وَقَعَ فِي
بِئْرِ
أَرِيسٍ
قَالَ أَبُو
دَاوُد
وَلَمْ
يَخْتَلِفْ
النَّاسُ عَلَى
عُثْمَانَ
حَتَّى
سَقَطَ
الْخَاتَمُ
مِنْ يَدِهِ
İbn Ömer (r.a) demiştir:
Rasûlullah (s.a.v.)
altından bir yüzük edindi. Kaşını avucunun içine denk getirdi. Kaşa
"Muhammedun Rasûlullah" cümlesini kazıttı. Bunun üzerine sahabîler de
altın yüzükler edindiler. Rasûlullah (s.a.v.) onların altın yüzük edindiklerini
görünce, onu attı ve "Artık onu ebediyyen takmayacağını" buyurdu.
Daha sonra gümüşten bir yüzük edindi ve ona "Muhammedun Rasûlullah"
ibaresini nakşettirdi. Efendimiz'den sonra o yüzüğü Ebû Bekir ondan sonra,
Ömer; Ömer'den sonra da Eriş kuyusuna düşünceye kadar Osman taktı.
Ebû Davûd der ki: Yüzük
kuyuya düşünceye kadar, İnsanlar Hz. Osman'a karşı çıkmadılar.
İzah:
Buhari, Libas; Müslîm,
Libas; Tirmizî, Libas; Nesai Zinet; Mâlik, Sıfatun- Nebî
Hadisin Buhari ve
Tirmizî'deki rivayetlerinde Rasûlullah (s.a.v.)'in altın yüzük yaptırdıktan
sonra sahabîlerin yaptırdıklarını görünce, minbere çıktığı ve "Bunu ben
yaptırmıştım, ben onu artık takmayacağım" deyip attığı ve sâhâbîlerin de
attıkları ifade edilmiştir.
Sahîh-i Müslim'deki rivayette
ise, gümüşten yaptırdığı yüzüğe "Muhammedun Rasûlullah" cümlesini
kazıttıktan sonra "Ben bu yüzüğümün nakısı üzerine kimse nakış
yapmasın" buyurduğu belirtilmektedir. Bu ilâve, Ebû Davud'un bundan sonra
gelecek olan rivayetinde de vardır. Ayrıca Müslim'de Efendimiz'in yüzüğünün,
Muaykıp kuyuya düşürünce-ye kadar Hz. Osman'da kaldığı söylenmiştir. Bu
rivayete göre, yüzüğü kuyuya düşüren Muaykıp'ır. Halbuki meşhur rivayetlerde
yüzüğü düşürenin bizzat Hz. Osman olduğu beyan edilmektedir. Müslim sarihleri
bu rivayetler arasındaki çelişkiyi şu şekilde gidermişlerdir.
Rasûlullah'ın yüzüğü
genelde, Said b. Ebi'-l As'ın azatlısı Muaykıp'da durur, halifeler zaman zaman
ondan alıp, teberrüken takınırlardı. Hz. Osman'la Muaykıp, Eriş kuyusunun
başında iken Hz. Osman yüzüğü istemiş, Muaykıp verirken yüzük kuyuya düşmüştür.
Buharî'nin rivayetinde
de Hz. Osman'ın yüzüğü elinde oynarken dalgınlıkla kuyuya düşürdüğü ifâde
edilmektedir.
Hz. Nebi (s.a.v.)'in
altından yüzük yaptırması, Altının erkeklere haram kılınmadan önce olması
gerekir. Çünkü Altının erkeklere haram olduğunu bildiren Rasûlullah'ın,
kendisinin altın takması düşünülemez. Altının daha Önce mubah olduğu halde, Hz.
Nebi'in bu hareketiyle haram kılınmış olması mümkündür. Hz. Nebi'in sâhâbilerinde
altın yüzük yaptırdıklarını görünce onu çıkarması iki sebebe bağlanabilir.
1- Sâhâbîler altın
yüzük takarak kibirleniyorlar, onunla övünüyorlardı. Onun için çıkardı.
2- Altın Mübadele
aracıdır ve azdır. Bir kısmının da yüzük yaptırılıp pasif hale sokulması
piyasada para darlığına, dolayısıyla ekonomik sıkıntıya sebep olacaktır. Nebi
Efendimiz bunun için altın yüzüğü atmıştır.
Hz. Nebi (s.a.v.)'in
altın yüzüğü atmasından maksat, onu telef etmesi değil, başka bir maksatla
kullanmasıdır.
Hadisden anladığımız
diğer bir nokta da, Rasûlullah Efendimizin yüzüğü sağ elinin parmağına taktığı
ve kaşını avucunun içine denk getirdiğidir. Bu meselenin izahı 4226 ve
devamındaki hadîslerde gelecektir.