NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
عَبَّاسُ
بْنُ عَبْدِ
الْعَظِيمِ
ومُحَمَّدُ
بْنُ يَحْيَى
قَالَا حَدَّثَنَا
عَبْدُ
الرَّزَّاقِ
أَخْبَرَنَا
مَعْمَرٌ
عَنْ
الزُّهْرِيِّ
عَنْ
عُرْوَةَ عَنْ
عَائِشَةَ
رَضِيَ
اللَّهُ
عَنْهَا
قَالَتْ
كَانَتْ
امْرَأَةٌ
مَخْزُومِيَّةٌ
تَسْتَعِيرُ
الْمَتَاعَ
وَتَجْحَدُهُ
فَأَمَرَ
النَّبِيُّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ وَسَلَّمَ
بِقَطْعِ
يَدِهَا
وَقَصَّ
نَحْوَ
حَدِيثِ
اللَّيْثِ قَالَ
فَقَطَعَ
النَّبِيُّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
يَدَهَا
قَالَ
أَبُو دَاوُد
رَوَى ابْنُ
وَهْبٍ هَذَا
الْحَدِيثَ
عَنْ يُونُسَ
عَنْ
الزُّهْرِيِّ
وَقَالَ
فِيهِ كَمَا
قَالَ
اللَّيْثُ إِنَّ
امْرَأَةً
سَرَقَتْ فِي
عَهْدِ
النَّبِيِّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
فِي غَزْوَةِ
الْفَتْحِ
وَرَوَاهُ
اللَّيْثُ
عَنْ يُونُسَ
عَنْ ابْنِ
شِهَابٍ
بِإِسْنَادِهِ
فَقَالَ
اسْتَعَارَتْ
امْرَأَةٌ
وَرَوَى مَسْعُودُ
بْنُ
الْأَسْوَدِ
عَنْ
النَّبِيِّ
صَلَّى
اللَّهُ عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
نَحْوَ هَذَا
الْخَبَرِ
قَالَ
سَرَقَتْ
قَطِيفَةً
مِنْ بَيْتِ
رَسُولِ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ وَسَلَّمَ
وَرَوَاهُ
أَبُو
الزُّبَيْرِ
عَنْ جَابِرٍ
أَنَّ
امْرَأَةً
سَرَقَتْ
فَعَاذَتْ
بِزَيْنَبَ
بِنْتِ
رَسُولِ
اللَّهِ صَلَّى
اللَّهُ عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
Ma'mer; Zühri'den,
Zührî; Urve'den o da Hz. Aişe'den rivayet etmiştir. Aişe (r.anha) şöyle dedi:
"Mahzum
kabilesinden bir kadın iyreti eşya alır -ve onu inkâr ederdi. Rasulullah
(s.a.v.)'de o kadın'ın elinin kesilmesini emretti."
Ravî, Leys'in (önceki
4373.) hadisinin benzerini anlattı, "Rasulullah (s.a.v.) kadın'ın elini
kesti" dedi.
Ebû Davûd der ki: Ibn Vehb
bu hadisi, Yunus vasıtasıyla Zühri'den rivayet edip Leyş'in dediği gibi söyle
dedi:
"Rasulullah
(s.a.v.) zamanında, Feth (Mekke fethi) gazvesinde hırsızlık yaptı...."
Leys, Ibn Şihab'dan aynı
isnadla rivayet edip "Bir kadın iyreti aldı... " dedi. Mes'ud b.
el-Esved de Rasulullah (s.a.v.)'den bu haberin benzerini rivayet etti ve
"Rasulullah'in evinden bir kadife çaldı..." dedi.
Ebu'z-Zübeyr, Cabir'den,
bir kadının hırsızlık yapıp Rasulullah (s.a.v.)'in kızı Zeyneb'e sığındığını
rivayet etti.
İzah:
Müslim, hudûd; Nesâi,
sarik; Ahmed, b. Hanbel, II, 151.
Hadis-i şerifte,
hırsızlık yapan bir kadının elinin kesilmemesi için yapılan müracaatta,
Rasulullah'ın öfkelendiği ve bunun eski ümmetlerin helak sebeplerinden biri
olduğu anlatılmaktadır. Hadiste anılan kadın, Mahzum kabilesinden Fatıma bint
el-Esved b. Abdi'l-Esed'tir. Ebû Seleme (r.a)'nin yeğenidir.
Yukarıdaki
rivayetlerden birisinde kadının iyreti olarak bazı eşyalar alıp iade etmediği
ve bunları inkar ettiği bildirilmektedir. Bunları esas alarak bazı alimler
kadının elinin kesiliş sebebinin ariyetleri inkar edişi olduğunu söylerler. Ama
çoğunluk bu görüşü kabul etmez ve bundan maksadın kadını tarif etrnek olup, el
kesme sebebinin hırsızlık olduğunu söylerler. Nitekim rivayetlerin çoğunda
kadının hırsızlık ettiği, mal çaldığı açıkça görülmektedir. 4395 numaralı
hadiste bu konu tekrar gelecektir. Gerek Ebû Davud'un gerekse diğer
muhaddislerin rivayetlerini bir araya toparlarsak hadisenin şu şekilde cereyan
ettiği anlaşılmaktadır:
Mekke fethedildiği sene
Mahzum kabilesinden Fatıma bin-t Esved adındaki kadın, Rasulullah'ın evinden
bir kadife kumaş çaldı. İşlediği suç, kolunun kesilmesi cezasını
gerektiriyordu. Ancak kadın itibarlı bir alieye mensuptu. Onun için, elinin
kesilmesi bazı sahabelere ağır geldi. Rasulullah'tan kadının elinin
kesilmemesini rica etmek istiyorlar ama buna cesaret edemiyorlardı. Nihayet
Üsâme b. Zeyd'in Rasulullah yanındaki mevkiine ve Rasulullah'ın ona olan
sevgisine güvenerek, ricacı olarak Üsa-me'yi gönderdiler. Hz. Üsâme, ashabın
arzusunu efendimize anlatınca caiz olmadığını söyledi ve cemaatın karşısına
çıkıp bir hitabede bulundu. Rasûlullah hutbesinde daha önce yaşayan
milletlerin (beni İsrail'in) helakine, içlerinde itibarlı bir aileye mensub
olan birisi hırsızlık yaptığında salıvermeleri, ama zayıf birisi hırsızlık
yaptığında haddi uygulamalarının sebep olduğunu söyledi. Suçu işleyen kim
olursa olsun hak ettiği cezayı vermek konusundaki kararlılığını göstermek için
de: Hırsızlık yapan, ailesinin en değerli ferdi olan kızı Fatıma bile olsa
elini keseceğini söylemiş ve kadının elini kesmiştir.
Kadın daha sonra
pişmanlık duymuş, durumunu düzeltmiş ve evlenmiştir. Hatta bazı hacetleri için
Hz. Aişe'nin yanına geldiği rivayet edilir. Hadis-i şeriften anlaşıldığına göre
hadlere tealluk eden bir cezanın affedilmesi ya da hafifletilmesi için
yetkililer nezdinde şefaatçi olmak caiz değildir. Bu hüküm hakim nezdinde dava
başladıktan sonrası içindir. Bu konuda tüm âlimler müttefiktir. Ama daha dava
mahkemeye intikal etmeden devlet yetkilisi tarafından duyulmadan önce suçu
örtbas etmek, affı için şefaatçi olmak ulemânın çoğunluğuna göre müstehabtır.
Ama bu, kötülüğü adet edinmeyen kişiler hakkındadır.
Haddi gerektirmeyen
suçlarda ise, suçlunun affı için yetkililer nezdinde şefaatçi olmak ve şefaati
kabul etmek caizdir.
Yine hadisin delaletine
göre hakimin haddi gerektiren bir suç işleyen kişiyi bağışlaması veya fidye
karşılığında salıvermesi caiz değildir.
Hadisin bazı
rivayetlerinde Mahzum kabilesinden olan kadının ariyet alıp onları inkar edişi
belirtilmektedir. Bazı alimlerin bu rivayeti, esas alarak kadının elinin
kesiliş sebebinin ariyetleri inkâr etmesi olduğunu söylemiştik. Ahmet b. Hanbel
ile İshâk bu rivayetle istidlal ederek ariyet olarak bir mal alıp iade etmeyen
ve ariyeti inkar eden kişinin elinin kesileceğini söylemişlerdir. Cumhûr'a
göre ise inkâr edilen ariyetten dolayı el kesilmez. El kesme cezasını
gerektiren çalmak konusunda tafsilat 11. babda gelecektir.