NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
حَيْوَةُ
بْنُ
شُرَيْحٍ
الْحَضْرَمِيُّ
إِمَامُ
مَسْجِدِ
حِمْصَ حَدَّثَنَا
بَقِيَّةُ
بْنُ
الْوَلِيدِ
عَنْ ضُبَارَةَ
بْنِ مَالِكٍ
الْحَضْرَمِيِّ
عَنْ أَبِيهِ
عَنْ عَبْدِ
الرَّحْمَنِ
بْنِ جُبَيْرِ
بْنِ
نُفَيْرٍ
عَنْ أَبِيهِ
عَنْ سُفْيَانَ
بْنِ أَسِيدٍ
الْحَضْرَمِيِّ
قَالَ سَمِعْتُ
رَسُولَ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
يَقُولُ
كَبُرَتْ
خِيَانَةً
أَنْ
تُحَدِّثَ
أَخَاكَ
حَدِيثًا
هُوَ لَكَ
بِهِ
مُصَدِّقٌ
وَأَنْتَ
لَهُ بِهِ كَاذِبٌ
Süfyan İbn Esîd el-Hadramî'den
demiştir ki: Ben Rasûlullah (s.a.v.)'ı şöyle derken işittim:
"Sana inandığı
halde bir (din) kardeşine kendisini kandıracak yalan bir söz söylemen ne kadar
büyük bir hıyanettir!"
İzah:
Edebiyatta
"ta'riz" "kapalıca itiraz etmek" demektir. Bunu "bir
tarafı gösterip diğer tarafı kast etmek" diye tarif ederler.
"Kitabınızı o kadar muhafazaya çalışıyorsunuz ki sahifeleri dağılmasın
diye kenarlarını kesmiyorsunuz" ibaresi bir tarizdir. Bundan maksûd olan
"Ders çalışmadığınız kitaplarınızın kenarlarını kesmeyişinizden
belli" ifadesidir. O ise bir itirazdır. Birinci fıkrada bir, taraf yani
"kitapların kesilmediği" gösterilmiş, fakat onunla dîğer taraf yani
"çalışmamak" anlatılmak istenmiştir.
Fıkıh ulemasının
dilinde ise bu kelime biraz daha farklı bir anlamda kullanılmaktadır. Nitekim
fıkıh ulemasından İmam Nevevî, bu kelimeyi açıklarken şöyle diyor:
"Tevriye ve ta'riz sözü zahiri manasına değil de zahiri manasına ters
düşen diğer manasını kasd ederek söylemektir. Sözü bu şekilde kullanmak ise
muhatabı aldatmaktan başka birşey değildir. Alimler şöyle dediler: Muhatabı
aldatma kötülüğünü, üstün gelen seri bir maslahat veya yalandan başka çıkış
yolu olmayan bir ihtiyaç gerektirirse tariz yapmakta bir mahzur yoktur. Böyle
bir durum yoksa tariz mekruhtur. Fakat yine de haram değildir. Meğer ki bu
yolla bir batıl elde etmek veya bir hakkı çiğnemek gibi mahzur bulunsun. O
takdirde tariz yapmak haramdır. Mevzuun prensibi budur".
Bu konuda vârid olan
eserlere gelince; bunlardan bir kısmı tarizi mubah, bir kısmı da mahzurlu
gösteriyor. Bu değişiklik, zikrettiğimiz tafsilata göre olmaktadır. Tarizin
men'ine dair gelen hadislerden bir tanesini Süfyan İbn Esed (r.a.)'den rivayet
ettik. Buna göre Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
Onun seni tasdik edeceği
ve senin yalancı olacağın bir sözü (din) kardeşine söyleme.
ibn Şirin (r.a)'den de:
"Söz nükte ve incelik bilen bir insanı yalan söylemeye mecbur etmeyecek
kadar geniştir" dediğini rivayet ettik.
Mubah olan tarize bir
misal vererek en-Nehâî (r.a.) şöyle dedi:
"Hakkında
söylediğin bir söz adama ulaşır ve senden bunu sorarsa ne söylediğimi[22] Allah
bilir" de! Sen:
Arapçada "ma"
kelimesi fiilin başında bazen şey manasını, bazan da olumsuzluk ifade eder.
Söylemek fiilinin başına "ma" getirerek bu cümleyi kullanan adam
"ma"dan şey kastederken dinleyici bunun olumsuzluk edatı olduğunu
zanneder, ve böyle anlar.
Allah söylediğim şeyi
bilir, demek istediğin halde muhatabın senin bunu inkar ettiğini vehm
edecektir. Yine en-Nehâî şöyle dedi:
Çocuğuna, sana şeker
alacağım deme, sana şeker alsam güzel olur değil mi de ve birisi kendisini
sorduğu zaman en-Nehâî cariyesine:
Ona kendisini mescidde
ara, diye söyle, derdi. Bir başkası da (babasını) soran bir kimseye:
Babam bundan evvel bir
vakitte çıktı, dedi. Eşa'bî de bir daire çizer ve cariyesine:
"Parmağını bunun
içine koyarak o burada değildir" diye şöyle, derdi. Yemeğe davet
edilenlerin adet olarak söyledikleri "ben niyetliyim" sözü de bir
tarizdir. Çünkü onlar bununla "yemeğe niyyetliyim" demek istedikleri
halde muhatabları oruçlu olduğunu anlar.."
İmam Nevevî mevzumuzu
teşkil eden hadisin zayıf olduğunu ifâde etmekle beraber Münavî'nin Ebu
Davud'un rivayet etiğine göre onun "ha-sen olması gerekir" dediğini
zikrederek bu görüşe katıldığını işaret etmek istemiş. Sonra bu görüşün
doğruluğunu te'yid için bu hadis-i İmam Ahmed ile Taberanî'nin de En-Nevvâs İbn
Sema'an'dan rivayet ettiklerini vurgulamıştır.