NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
مُحْمُودُ
بْنُ خَالِدٍ
الدِّمَشْقِيُّ
حَدَّثَنَا
الْفِرْيَابِيُّ
حَدَّثَنَا
سَلَمَةُ
بْنُ بِشْرٍ
الدِّمَشْقِيُّ
عَنْ بِنْتِ
وَاثِلَةَ
بْنِ
الْأَسْقَعِ
أَنَّهَا سَمِعَتْ
أَبَاهَا
يَقُولُ
قُلْتُ يَا
رَسُولَ
اللَّهِ مَا
الْعَصَبِيَّةُ
قَالَ أَنْ تُعِينَ
قَوْمَكَ
عَلَى
الظُّلْمِ
Vâsıla b. el-Eska'nın
kızından (rivayet edildiğine göre)
Kendisi babasını şöyle
derken işitmiş: (Ben Hz. Nebi'e):
Ey Allah'ın Resulü
asabiyet nedir? diye sordum da:
Zulümde (haksızlıkta)
kavmine yardım etmendir, buyurdu.
İzah:
İbn Mâce, fiten; Ahmed
b. Hanbel, IV. 107, 160.
Bu babın giriş kısmında
"asabiyyet" kelimesinin ifade
ettiği manaları genişçe açıkladığımızdan burada tekrara lüzum görmüyoruz.
Mevzumuzu teşkil eden
bu hadis-i şerif, zulümde yardımlaşmayı ve ırkçlığı yasaklamaktadır. Bu babın
başında da açıkladığımız gibi İslamiyet ırkçılık taassubunu kökünden
yıkmıştır. Kur'an-ı Kerim'de "Tebbet" suresi diye anılan bir surenin
Hz. Nebiin en yakın akrabalarından amcası "Ebu Leheb" hakkında inmiş
olması bile bir müslümanın, İslam çizgisi dışında olan bir yakımyla hiçbir bağı
olamayacağını göstermek için yeterlidir.
Hele haksız bir işte
ona yardım etmeye kalkmanın İslamda hiçbir yeri yoktur. İslam kendi
müstesiplerine bile zulümde değil ancak iyilikte ve takvada yardımlaşmayı
emreder.[Mâide 2]