DEVAM 20- KÖTÜLÜKTEN
SAKINDIRMANIN İMANDAN OLDUĞUNUN, İMANIN ARTIP EKSİLDİĞİNİN, İYİLİĞİ EMREDİP,
KÖTÜLÜKTEN ALlKOYMANIN VACİB OLDUĞUNUN BEYANI BABI
80 - (50) حدثني
عمرو الناقد،
وأبو بكر بن
النضر، وعبد بن
حميد،واللفظ
لعبد. قالوا:
حدثنا يعقوب
بن إبراهيم بن
سعد. قال:
حدثني أبي عن
صالح بن كيسان،
عن الحارث، عن
جعفر بن
عبدالله بن
الحكم، عن
عبدالرحمن بن
المسور، عن
أبي رافع، عن
عبدالله بن
مسعود؛ أن
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم قال: "ما
من نبي بعثه
الله في أمة
قبلي، إلا كان
له من أمته
حواريون
وأصحاب.
يأخذون بسنته
ويقتدون
بأمره. ثم
إنها تخلف من
بعدهم خلوف.
يقولون ما لا
يفعلون.
ويفعلون ما لا
يؤمرون. فمن
جاهدهم بيده
فهو مؤمن.
وليس وراء ذلك
من الإيمان
حبة خردل". قال
أبو رافع:
فحدثت
عبدالله بن
عمر فأنكره
علي. فقدم ابن
مسعود فنزل
بقناة.
فاستتبعني
إليه عبدالله
بن عمر يعوده.
فانطلقت معه.
فلما جلسنا
سألت ابن
مسعود عن هذا
الحديث
فحدثنيه كما
حدثته ابن
عمر. قال صالح:
وقد تحدث بنحو
ذلك عن أبي
رافع.
[:-177-:] Bana Amru'n-Nakıd ile Ebu Bekir b. en-Nadr ve Abd b.
Humeyd rivayet ettiler. Bu lafız Abd (b. Humeyd) indir. Dedilerki: Bize Yakub
b. İbrahim b. Sa'd rivayet etti. Dedi ki: Bana babam, Salih b. Keysan'dan, o da
el-Haris'den, o da Ca'fer b. AbdiIIah b. el-Hakem den, o da Abdurrahman b.
el-Misver'den, o da Ebu Rafi'den o da Abdullah
b. Mes'ud'dan rivayete etti ki: Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
(1/69b) şöyle buyurdu:
''Allah benden önce
hangi ümmete ne kadar nebi gönderdiyse mutlaka o nebinin ümmeti arasından
havarileri ve ashabı olmuştur. Bunlar onun sünnetini uyguluyor, emrine
uyuyorlardı. Sonra bunların arkasından kötü halefler gelir, yapmadıklarını
söyler, emrolunmadıklarını yaparlar. Bunlara karşı eliyle cihad eden mümindir.
Onlara karşı diliyle cihad eden de mümindir, onlarla kalbiyle cihad eden de
mümindir. Ama bunun ötesinde hardal tanesi dahi olsa iman diye bir şey yoktur.
"
Ebu Rafi' dedi ki: Ben
Abdullah b. Ömer'e (bu hadisi) naklettim, o bunu kabul etmedi. Sonra İbn Mes'ud
gelerek (Medine'nin) Kanat vadisinde konakladı. Abdullah b. Ömer onu hasta
ziyaretine giderken benim de arkasından gelmemi istedi. Ben de onunla birlikte
gittim. Oturduktan sonra İbn Mes'ud'a bu hadisi sordum, o da ben onu İbn Ömer'e
tahdis ettiğim şekilde o hadisi bana nakletti.
Salih dedi ki: Ebu
Rafi'den de buna yakın bir hadis rivayet edilmiştir.
Bunu yalnız Müslim
rivayet etmiştir; Tuhfetu'l-Eşraf, 9602
AHMED
D. AÇIKLAMASI AŞAĞIDA
NEVEVİ ŞERHİ: "Salih b. Keysan ... Hardal tanesi (kadar) dahi imandan
eser yoktur. .. Salih dedi ki. .. Ebu Rafi' den tahdis edildi." Senette
geçen Haris, İbn Fudayl el-Ensari el-Hatmi Ebu Abdullah el-Medeni' dir. Sahabi
Abdurrahman b. Ebu Kurab'dan nakletmiştir. Yahya b. Main o sika birisidir
demiştir. Ebu Rafi ise Rasulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in azatlısıdır. En sahihi adının Eslem olduğudur.
İbrahim olduğu, Hürmüz olduğu söylendiği gibi, Sabit olduğu, Yezid olduğu da
söylenmiştir. Ancak adının Yezid olduğu gariptir, bunu İbnu'l-Cevzi "Camiu'l-Mesanid"
adlı eserinde nakletmektedir.
Bu
isnatta bir incelik vardır ki o da biri diğerinden rivayeti nakleden tabiinden
dört kişinin bir arada bulunmasıdır. Bunlar Salih, Haris, Cafer ve Abdurrahman'
dır. Benzeri bir senet daha önceden de geçmişti. Ben bu hususta -yüce Allah'a
hamdolsun ki- çeşitli rubaiyat hadislerini bir arada ihtiva eden bir cüz
derlemiş bulunmaktayım. Bu rubaiyat arasında biri diğerinden rivayet nakleden
dört sahabi yine biri diğerinden rivayet nakleden dört tabiinin rivayetleri de vardır.
Müslim'in:
"Salih dedi ki: Ebu Rafi'den buna yakın rivayet tahdis edildi"
ifadesi hakkında Kadı lyaz (rahimehullah) dedi ki: Bunun anlamı şu ki, Salih b.
Keysan dedi ki: Bu hadis Ebu Rafi'den, o Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den
diye senedinde İbn Mesud zikredilmeksizin de rivayet edilmiştir. Nitekim bunu
Buhari bu şekilde et-Tarih' inde muhtasar olarak Ebu Rafi'den, o Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den diye zikretmiş bulunmaktadır. Ebu Ali
el-Ceyyanı de Ahmed b. Hanbel (rahimehullah)'den şöyle dediğini nakletmektedir:
Bu hadis mahfuz değildir. Ayrıca bu sözler İbn Mesud'un sözlerine
benzememektedir. İbn Mesud benimle karşılaşacağınız vakte kadar sabrediniz,
der. -Bu ifadeler Kadı lyaz (rahimehullah)'ın ifadeleridir.-
Şeyh
Ebu Amr İbnu's-Salah da şöyle diyor: Ahmed b. Hanbel (rahimehullah) bu hadisi
kabul etmemiştir. Halbuki burada adı geçen Haris'ten sika bir topluluk hadis
rivayet etmiştir. Bununla birlikte onun zayıf raviler ile ilgili kitaplarda
sb~konusu edildiğini de görmedik. İbn Ebu Hatim'in kitabında Yahya b. Main' den
onun sika olduğunu söylediği nakledilmektedir. Diğer taraftan Haris bu hadisi
tek başına (münferiden) rivayet etmiş de değildir. Aksine Salih b. Keysan'ın
zikredilen sözünden de anlaşıldığı gibi ona mutabaatta bulunulmuştur. İmam
Darakutni (rahimehullah) el-İlel adlı kitabında bu hadisin daha başka
vecihlerden de rivayet edildiğini belirtmektedir. Bunlardan birisi Ebu Vakid
el-leysl'nin, İbn Mesud'dan, o Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den diye
naklettiği rivayettir.
Onun:
"Bana kavuşuncaya kadar sabredin" buyruğuna gelince, bu iyiliği
emredip, kötülükten alıkoymaktan ötürü kan dökmeyi ya da fitneleri uyandırmayı
yahut benzeri bir hali gerektirmeyen durumlarda sözkonusudur.
Hadiste
zikredilen batıl işleyenlere karşı elle ve dil ile cihadın teşvikine gelince,
bu da ayrıca bir fitneyi körüklemeyi gerektirmeyen hallerde sözkonusudur.
Bununla birlikte bu hadis geçmiş ümmetler hakkında zikredilmiştir. Bu hadisin
lafızlarında bu ümmetten söz edilmemektedir. Şeyh Ebu amr b. es-Salah'ın
sözleri burada sona ermektedir.
Dediği
gibi bu husus açıkça ortadadır. Bununla birlikte İmam Ahmed (rahimehullah)'ın
bu husustaki tenkidi gerçekten şaşılacak bir husustur. Allah en iyi bilendir.
(Hadiste) sözkonusu edilen "havariler"e gelince, onların hakkında
ihtilaf edilmiştir. el-Ezheri ve başkaları havariler nebilerin en has yakınları
ve seçkinleridir. Her türlü ayıptan arındırılmış halis kimselerdir. Başkaları
ise: Nebilerin yardımcılarıdır derken, mücahidler oldukları, ondan sonra halife
olabilmeye elverişli kimseler oldukları da söylenmiştir.
Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Sonra onların arkasından birtakım
(kötü) halefler gelir" buyruğunda geçen ve "sonradan gelenler"
anlamındaki "el-huluf" kelimesi kötü bir şekilde halef olan kimse
demek olan "half"in çoğuludur. Lam harfi fethalı olursa hayırlı bir
şekilde halef olan kişi demek olur. Daha meşhur olan anlam ve telaffuz şekli
budur. Dilcilerden aralarında Ebu Zeyd'in de bulunduğu birtopluluk hatta
topluluklar şöyle demektedir: Bunların her birisi için half denilebilir.
Kimileri ise half kullanımını şer için caiz kabul ederken, hayır halef için ise
"half" denilmesini caiz kabul etmen:ıişlerdir.
"Kanate
indi." Tahkik edilmiş bazı asıl nüshalarda bu şekilde "kanat"
şeklindedir. (2/28) Bu kelime alem (özel isim) ve müennes olduğundan dolayı
munsarıf değildir. Ebu Abdullah el-Humeydi, el-Cem' beyne's-Sahihayn adlı
eserinde bunu böylece zikretmiştir. çoğu asıllarda ve Müslim kitabını rivayet
edenlerin çoğunluğu bu kelimeyi "(.s~): Avlusunda" diye rivayet
etmişlerdir ki bu da evlerin ve meskenlerin arasındaki (boş) yere denilir. Ebu
Avane elİsferaini de bunu böylece rivayet etmiştir. Kadı Iyaz ise
es-Semerkandi'nin rivayetinde "kanat" şeklindedir, doğrusu budur.
Kanaat ise Medine mallarından bir malın bulunduğu vadilerden bir vadidir
demektedir. Cumhurun (.s~) avlusunda şekildeki rivayeti ise hatadır ve
tashifdir. "Onun hidayetine uyar" buyruğu, onun yolunu ve gidişini
izlerler, demektir.
(50) وحدثنيه
أبو بكر بن
إسحاق بن
محمد. أخبرنا
ابن أبي مريم.
حدثنا
عبدالعزيز بن
محمد. قال: أخبرني
الحارث بن
الفضيل
الخطمي. عن
جعفر بن عبدالله
بن الحكم، عن
عبدالرحمن بن
المسور بن
مخرمة، عن أبي
رافع مولى
النبي صلى
الله عليه
وسلم، عن
عبدالله بن
مسعود؛ أن
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم قال: "ما
كان من نبي
إلا وقد كان
له حواريون
يهتدون بهدية
ويستنون
بسنته" مثل
حديث صالح.
ولم يذكر قدوم
ابن مسعود
واجتماع ابن
عمر معه.
[:-178-:] Bu hadisi bana Ebu Bekir b. İshak b. Muhammed de rivayet
etti. (Dedi ki): Bize İbni Ebi Meryem haber verdi. (Dedi ki): Bize Abdülaziz b.
Muhammed rivayet etti. Dedi ki: Bana el-Haris b. el-Fudayl el-Hatmiy Ca'fer b.
Abdillah b. el-Hakem'den, o da Abdurrahman b. el-Misver b. Mabrama'dan, o
da Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in
azatlısı Ebu Rafi'in Abdullah b. Mes’ud
(r.a.)'dan rivayet ettiğine göre Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle
buyurdu: "Gösterdiği hidayet yoluyla hidayet bulan, sünnetine uyan
havarileri olmamış hiçbir nebi yoktur" diye, hadisi Salih'in hadisi gibi
rivayet etti. Ancak İbn Mesud'un gelişini ve İbn Ömer'in de onunla bir araya
gelişini sözkonusu etmemiştir.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir; Tuhfetu'l-Eşraf, 9602
AHMED D. AÇIKLAMASI İÇİN buraya tıklatın
NEVEVİ ŞERHİ: Müslim (rahimehullah)'ın: "İbn Mesud'un gelişini ve İbn
Ömer'in onunla bir araya gelişini sözkonusu etmedik" ifadesine gelince, bu
el-Hariri'nin Durretu'l-Gawas adlı eserinde doğru bulmadığı ifadelerinden olup
şöyle demiştir: "İçtemea fulanun mea fulan: Filan, filan ile birlikte bir
araya geldi" denilmez. Ancak "içtemea fulanın ve fulan: Filan ve
filan bir araya geldi" denilir demiştir. Ancak Cevheri ona muhalefet
ederek es-Sıhah adlı eserinde (US ~ ••..••..• l.:-) ibaresinin, onunla birlikte
bir araya geldi anlamında ku1lanılabileceğini söylemiştir.