DEVAM: 60- İMANDA
VESVESE VE BUNU HİSSEDEN KİMSENİN NELER SÖYLEYECEĞİNİ BEYAN BABI
217 - (136) حدثنا
عبدالله بن
عامر بن زرارة
الحضرمي.
حدثنا محمد بن
فضيل، عن
مختار بن
فلفل، عن أنس
بن مالك، عن
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم قال:
"قال الله عز
وجل: إن أمتك
لا يزالون
يقولون: ما
كذا؟ ما كذا؟
حتى يقولوا:
هذا الله خلق
الخلق. فمن
خلق الله؟".
[:-349-:] Bize Abdullah b. Amir b. Zürarate'l-Hadramî rivayet etti.
Dediki: Bize Muhammed b. Fudayl, Muhtar b. Fulful'den, o da Enes b. Malik'den o da Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve
Sellem)'den naklen rivayet etti. Şöyle buyurmuşlar:
''Aziz ve Celil olan
Allah buyurdu ki: Senin ümmetin bu nedir, bu nedir deyip duracaklar. Hatta
Allah yaratılmışları yarattı. Peki, Allah'ı kim yarattı, diyecekler. "
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir; Tuhfetu'l-Eşraf, 1580
حدثناه
إسحاق بن
إبراهيم.
أخبرنا جرير.
ح وحدثنا أبو
بكر بن أبي
شيبة. حدثنا
حسين بن علي،
عن زائدة.
كلاهما عن المختار،عن
أنس، عن النبي
صلى الله عليه
وسلم، بهذا
الحديث. غير
أن إسحاق لم
يذكر "قال قال
الله إن أمتك".
[:-350-:] Bunu bize İshak b. İbrahim tahdis etti. Bize Cerir haber
verdi. (H) Bize Ebu Bekr b. Ebi Şeybe de tahdis etti (2/43a). Bize Huseyn b.
Ali, Zaide'den tahdis etti. Her ikisi (Cerir ve Huseyn) el-Muhtar'dan, o Enes'ten, o Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den bu hadisi
nakletti. Ancak İshak: "(Allah Rasulü) buyurdu ki: Allah: Senin ümmetin
... buyurdu" ibaresini zikretmedi.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir; Tuhfetu'l-Eşraf, 1580
NEVEVİ ŞERHİ (338 - 350): Bu babta geçen hadisler:
(338) Ebu Hureyre (r.a.) dedi ki: "Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellemi'in
ashabından bazı kimseler gelerek ... İşte bu apaçık imandır" buyurdu.
(340) Diğer rivayette: "Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e vesveseye
dair soru soruldu ... İşte o katıksız imandır, buyurdu," (341) Diğer
hadiste: "İnsanlar ... soruşturup, duracaklardır ... Allah'a iman ettim,
desin." Bundan sonraki (342) rivayette (2/153): ''Allah'a ve Resullerine
iman ettim desin." (343) Diğer rivayette de: "Şeytan birinize gelir
ve şunu şunu kim yarattı, der ... " buyurulmaktadır.
HADİSLERİN ANLAMI VE FIKHİ HÜKÜMLER:
Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellemi'in: "Bu apaçık bir imandır, katıksız
imandır" buyruklarının manası şudur: Sizin bunları sözlü olarak ifade
etmeyi pek büyük bir iş görmeniz apaçık imandır çünkü bunu -inanmak şöyle
dursun- büyük bir iş olarak görüp ondan ve onu telaffuz etmekten korkmak ancak
imanını kesin olarak kemale erdirmiş, şüphe ve tereddütlerinin sözkonusu
olmadığı imanı kamil bir kişi için sözkonusudur. Şunu da belirtelim ki ikinci
rivayette bu işin büyük görüldüğü sözkonusu edilmemiş ise dahi bu husus
kastedilmiştir. Çünkü bir sonraki rivayet bir önceki ilk rivayetin
kısaltılmışıdır. Bundan dolayı Müslim (rahimehullah) birinci rivayeti öne
almıştır.
Anlamının
şu olduğu da söylenmiştir: Şüphesiz şeytan azdırıp, kandırmaktan ümit kestiği
kimselere vesvese verir. Onu azdırmaktan acze düştüğü için vesvese ile onu
rahatsız eder. Kafire ise dilediği taraftan gider ve kafire sadece vesvese
vermekle kalmaz aksine onunla istediği gibi oynar. Buna göre hadisin manası
şöyle olur: Vesvesenin sebebi katıksız imandır, yahut vesvese katıksız imanın
alametidir. Bu Kadı İyaz'ın tercih ettiği görüştür.
Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in (341): "Bunu hisseden bir kimse Allah'a
iman ettim, desin." (343) Diğer rivayette (2/154): ''Allah'a sığınsın ve
ondan vazgeçsin" buyruğu ise, bu batıl düşünceden yüz çevirmek ve bunu
gidermek için yüce Allah'a sığınmak (yolunu seçsin) demektir.
İmam
el-Maziri (rahimehullah) dedi ki: Hadisin zahirinden anlaşıldığı üzere Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) onlara hatıra gelen bu gibi düşüncelerden bunları
çürütüp iptal etmek için delile başvurmaksızın ve düşünmeksizin yüz çevirerek
ve onları geri püskürterek önlerine geçmelerini emir buyurmuştur.
Bu
husus ile ilgili olarak şunlar söylenebilir: Hatıra gelen düşünceler iki
türlüdür. Eğer bunlar yer etmeyen ve karşı karşıya kalınan bir şüphenin etkisi
ile ortaya çıkmamış düşünceler ise, işte onlardan yüz çevirmek suretiyle geri
çevrilecek olanlar bunlardır. Hadis de buna göre yorumlanır. Vesvese de bunun
benzeri durum hakkında kullanılır. Sanki bu bir dayanağı bulunmayan gelip
geçici bir halolduğu için herhangi bir delili incelemeye gitmeksizin önlenmiş
olmaktadır. Çünkü bunun üzerinde durulup, düşünülecek asli bir dayanağı yoktur.
Şüphenin gereği olarak karar kılıp, yerleşen düşüncelere gelince, bunlar ancak
delil getirmekle ve çürütülmeleri üzerinde düşünmekle önlenir. Allah en iyi
bilendir.
Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: ''Allah'a sığınsın ve ondan vazgeçsin"
buyruğunun anlamı da şudur: Kişiye böyle bir vesvese arız olacak olursa o
vesvesenin şerrini kendisinden savmak hususunda yüce Allah'a sığınsın ve bunun
üzerinde düşünmekten yüz çevirsin. Hatırına gelen bu düşüncenin şeytan
vesvesesinden olduğunu bilsin. Şeytan ise ancak fesada ve iğvaya çalışır. Onun
vesvesesine (2/155) kulak vermekten yüz çevirsin, başka bir şeyle uğraşmak
suretiyle onu kesip koparmaya yönelsin. Allah en iyi bilendir.
Babtaki Senetlere Dair:
(339)
Muhammed b. Amr b. Cebele'nin adı Muhammed b. Amr b. Abbad b. Cebele'dir. Aynı
hadiste Ebu'I-Cewab Ammar b. Ruzeyk'den rivayeti vardır. Ebu'I-Cewab'ın adı
el-Ahvas b. Cewab'dır. Ruzeyk isminde ise re harfi, ze harfinden öncedir.
(340)
Müslim dedi ki: "Bize Yusuf b. Yakub es-Saffar tahdis etti. Bana Ali b.
Assam, Suayr b. el-Hims'den tahdis etti. O Muğire'den, o İbrahim'den, o Alkame'
den, o Abdullah'tan." Abdullah sahabi Abdullah b. Mesud (r.a.)' dır. Bu
isnattaki ravilerin tamamı Kufelidir.
el-Hims
ha harfi kesreli, mim sakindir. Suayf ve babasının (el-Hims'in) benzerleri
bilinmemektedir. Muğire, İbrahim ve Alkame de tabiindendir. Bu isnada itirazda
bulunulmuştur.
(342)
Ebu'n-Nadr, el-Müeddib'den rivayeti vardır ki, Ebu'n-Nadr'ın adı Haşim b.
el-Kasım, Ebu Said el-Müeddib'in adı da Muhammed b. Müslim b. Ebu'I-Vaddah'tır.
Ebu'I-Vaddah'ın adı el-Müsenna'dır. Kendisi el-Mehdi'yi ve diğer halifeleri
tedib ederdi. (2/156)
(343)
İbn Şihab'ın kardeşinin oğlu geçmektedir ki adı Muhammed b.
Abdullah
b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab Ebu Abdullah'tır.
(346)
Yakub ed-Devraki de vardır ki buna dair açıklama mukaddimenin şerhinde
geçmişti.
(347)
Abdullah b. er-Rumi vardır ki Abdullah b. Muhammed'dir. İbn Ömer olduğu da
söylenmiştir. Bağdatlıdır.
(348)
Cafer b. Burkan vardır ki buna dair açıklamalar da mukaddimede geçti. Allah en
iyi bilendir.
(349)
Metin lafızlannda: .....: Nihayet Allah her şeyi yarattı derler" ibaresi
bazı asıllarda bu şekilde "derler" anlamındaki fiilin sonunda
"nun" harfi yazılmamıştır. Bazılannda ise nun harfi yazılmıştır. Her
ikisi de sahihtir. Nasb edat ile birlikte nun harfinin fiilin sonunda yer
alması az görülen bir söyleyiştir. Bunu muhakkik nahivcilerinden bir topluluk
zikretmiş, sahih hadislerde de -yüce Allah'ın izniyle yeri geldikçe göreceğiniz
gibi- tekrar edilmiştir. Allah en iyi bilendir.