DEVAM: 70- NEBİMİZ
MUHAMMED (S.A.V.)'İN BÜTÜN iNSANLARA RESUL OLARAK GÖNDERiLDİĞİNE
VE ONUN DİNİ iLE DiĞER DİNLERİN NESH EDİLDİĞİNE
İMANIN GEREĞİ BABI
240 - (153) حدثني
يونس بن
عبدالأعلى.
أخبرنا ابن
وهب. قال:
وأخبرني
عمرو؛ أن أبا
يونس حدثه عن
أبي هريرة، عن
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم؛ أنه قال: "والذي
نفسي محمد
بيده! لا يسمع
بي أحد من هذه
الأمة يهودي
ولا نصراني،
ثم يموت ولم
يؤمن بالذي
أرسلت به، إلا
كان من أصحاب
النار".
[:-384-:] Bana Yunus b. AbdiI'a'Ia rivayet
etti. (Dediki): Bize İbni Vehb haber verdi. (Dedi ki): Bana bunu dahi Amr haber verdi. Ona Ebu Yunus, Ebu Hureyreden, o da Resuluilah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den
şöyle buyurduğunu nakletti:
"Muhammed'in nefsi
elinde olana yemin ederim ki, bu ümmetten Yahudi olsun, Nasrani
olsun, bir kimse beni işittiği halde benimle gönderilene iman etmezse mutlaka
cehennemliklerden olur. "
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir; Tuhfetu'l-Eşraf, 15474
DAVUDOĞLU AÇIKLAMA: Bu hadisin senedinde İbni Vehb'in: «Bana bunu dahi Amr verdi.» demesi. Amr 'dan bir çok hadisler rivayet ettiğine işaret içindir. İmam
Müslim ufak bir tasarrufla: «Bana Amr rivayet etti»
diye bilirdi. Fakat işittiğini olduğu gibi rivayete son derece dikkat ettiği
için bunu yapmamıştır.
Hadis-i
şerif, Nebi'miz Muhammed Mustafa (Sallallahu Aleyhi
ve Sellem)'in gönderilmesiyle bütün dinlerin neshedildiğine delildir. Mefhumu muhalifinden anlaşılan mana:
kendisini İslama davet eden bulunmayan kimsenin mazur
sayılmasıdır. Çünkü mucizeyi görenler için Nebi'ye imanın yolu müşahede,
görmeyenler için de sahîh nakildir. Allah'a iman ise
tefekkür ve te'emmül ile olur. Bazıları bu hadisi :
«Benim mucizem kendisine tebeyyün eden» diye tefsir etmişlerdir.
Fakat
buna: «İmanın şartı mucizeyi duymak değil imana davet olunmaktır.» diye
itirazda bulunmuşlardır.
Übbî diyorki: «Şehirlerden uzak yahut yol uğramayan adalarda yaşayıpta kendilerine İslamiyet tebliğ edilemeyenler mazur
olsalar gerektir. Bu, ittifaki bir kaidedir. Çünkü
Allah Teala: «Biz resul göndermedikçe kimseyi azap
etmeyiz...»[İsra 15] buyurmuştur.