DEVAM: 9 CÜNÜPLÜKTEN
GUSLETME ŞEKLİ
39 - (318) وحدثنا
محمد بن
المثنى
العنزي. حدثني
أبو عاصم عن
حنظلة بن أبي
سفيان، عن
القاسم، عن
عائشة؛ قالت: كان
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم، إذا
اغتسل من
الجنابة، دعا
بشيء نحو
الحلاب. فأخذ
بكفه. بدأ بشق
رأسه الأيمن.
ثم الأيسر. ثم
أخذ بكفيه.
فقال بهما على
رأسه.
[:-723-:] Bize Muhammed ibnü'l-Müsenna el-Anezî rivayet etti.
(Dediki): Bana Ebu Âsim Hanzaletü'bnü Ebî Süfyan'dan o da Kaasım'dan, o da
Âişe'den naklen rivayet etti. Âişe şöyle demiş:
Rasınullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) cünüplükten yıkandığı zaman hilab {denilen süt kabı)e yakın
bir şey (kap) getirilmesini isterdi. Avucuna su alıp, başının sağ tarafını
sonra sol tarafını yıkardı sonra elleriyle su alır ve onu başına dökerdi.
Diğer tahric: Buhari,
258; Ebu Davud, 240; Nesai, 422
NEVEVİ ŞERHİ: "Hilabe yakın bir şey (kap) getirilmesini
isterdi." Hilab içine süt sağılan kaba denilir. Ona mihlab de denilir.
Hattabi dedi ki: Bir dişi deveden sağılan sütü alacak genişlikteki kaba
denilir. Rivayette meşhur, sahih ve bilinen budur. Herevi ise el-Ezheri' den
naklen onun cullab denilen kab olduğunu zikretmektedir. el-Ezheri der ki:
Bununla gülsuyunu kastetmektedir ki, bu Farsçadan Arapçalaştırılmış bir
kelimedir. Ancak Herevi bunu kabul etmeyerek benim görüşüme göre bu el-Hilab'br
deyip, bizim az önce söylediklerimize yakın açıklamalar zikretmektedir. Allah
en iyi bilendir.
DAVUDOĞLU AÇIKLAMA: Bu hadîsi Buharî
«Kitabü'I Gusl» de tahrîc etmişdir. Buharî onun için bir bab tahsis ederek:
«Yıkanmaya hilab veya koku sürünme ile başlayanın babı» demişsede bu hususta
kendisine üç fırka tarafı îtîraz edilmiştir.
Birinci
fırka: Bu hususta Buharî'nin vehm ve hataya düştüğünü İddia ederler. Hatta
İsmaîlî «Müstahrec» inde şöyle der: «Allah Ebu Abdillah Buharî'ye rahmet
eylesin. Hatadan kim salim olabilir ki? Hazret, hilabı koku sanmış. Gusülden
önce kokulanmanın ne manası olabilir? Hilab ancak içine süt sağılan kab
demektir. Buna Mihleb de derler...»
İkinci
Fırka : Hadis'te tashif yapıldığını iddia ederler. Onlara göre kelimenin aslı
hilab değil cüllab yani gülsuyu demektir. Kelimenin aslı Farisîdir. Ezherî'de
bu fırkadandır.
Üçüncü
fırka : Buharî'nin sözünü te'vil ederek: Kokudan, örfî manasını kasdetmediğini
bu sözle bedeni temizleyerek, kiri pası ve necaseti gidermeyi, hilab
kelimesiyle de su kabını muiad ettiğini söylerler. Taberî'de bunlardandır.
Aynî bu üç fırkanın kavillerini
sıraladıktan sonra her birine ayrı ayrı cevap vermiştir. Şöyleki:
1-
Buharî hilab kelimesiyle koku sürünmeyi kasdetmemiştir. Çünkü koku sürünmeyi
hilabm üzerine atfetmiştir. Matufla, matufun aleyhin hükümleri ise başka başka
şeylerdir. Onun hilab'dan maksadı su kabıdır. Hattabî'nin beyanına göre hilab
bir devenin sütünü alacak kadar kabtır.
2-
Ezherî'nin de dahil olduğu ikinci fırkanın tashif iddiası doğru değildir.
Kelime hilab şeklinde rivayet olunmuştur. Hatta Kurtubî: Bu kelime ancak ha'nın
kesri ile hilab okunur. Başka türlü okumak doğru değildir. Onu koku
zanneden vehmetmiştir. Farisî'de
gülsuyuna cüllab değil, Cülab derler. Aslı gülabdır. Bu da maruf çiçeğin adı
olan gül ile su manasına gelen «ab» kelimelerinden mürekkebdir. Onlarda kaide
muzafun ileyhin muzaftan önce gelmesidir. Keza sıfat da mevsufundan önce gelir.
Cüllab içilen meşrubatın ismidir.» demektedir.
3-
Buharî biri kab diğeri koku olmak üzere iki şey zikretmiş; bunları biri biri
üzerine atfeylemiştir. Fakat maksadı onlardan birini anlatmaktır. Onu adeti,
ekseriya babın evvelinde bir şey zikretmek, sonra bir sebebten dolayı o şeye
dair hadis rivayet etmemektir. Burada da Öyle yapmıştır.
Hasılı
hilabdan murad koku sürünmek değil su kabıdır. Kabı zikretmekle gusl için ne
kadar su harcanacağı beyan edilmek istenilmiştir.
Hadisin
buradaki rivayetinde: «Eliyle aldı» denilerek, el müfred olarak zikredilmişse
de diğer rivayetlerde «elleriyle» denildiğine göre buradaki elden murad iki
elidir. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) in elleriyle suyu alarak
başına dökmesi «kaale» kelimesiyle ifade edilmiştir. Bu kelimenin asıl manası
söylemekse de, arablar onu yapmak manasında bütün işlerde kullanırlar. Mesela:
«Kaale bi yedihî keza» derler ve «eliyle şöyle yaptı» manasını kasdederler.
Burada da öyledir.
Hadis-i
Şerif yıkanan kimseye su hazırlamanın ve yıkanırken evvela başın sağ tarafına;
sonra sol tarafına; sonra da ortasından dökerek yıkamanın müstehab olduğuna
delildir. Hz. Âişe'nin: «Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) yıkanmak
istediği vakit şunu isterdi» demesi, adetinin devam üzere bu olduğunu gösterir.