NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
44 - (940) وحدثنا
يحيى بن يحيى
التميمي وأبو
بكر بن أبي شيبة
ومحمد بن
عبدالله بن
نمير وأبو
كريب (واللفظ
ليحيى) (قال
يحيى: أخبرنا.
وقال الآخرون:
حدثنا أبو
معاوية) عن
الأعمش، عن
شقيق، عن خباب
بن الأرت. قال: هاجرنا
مع رسول الله
صلى الله عليه
وسلم في سبيل
الله. نبتغي
وجه الله.
فوجب أجرنا
على الله. فمنا
من مضى لم
يأكل من أجره
شيئا. منهم
مصعب بن عمير.
قتل يوم أحد.
فلم يوجد له
شيء يكفن فيه
إلا نمرة.
فكنا، إذا
وضعناها على
رأسه، خرجت
رجلاه. وإذا
وضعناها على
رجليه، خرج
رأسه. فقال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم "ضعوها
مما يلي رأسه.
واجعلوا على
رجليه الإذخر"
ومنا من أينعت
له ثمرته، فهو
يهدبها.
{44}
Bize Yahya b. Yahya
Et-Temini ile Ebû Bekir b. Şeybe, Muhammedü'bnü Abdillah b. Numeyr ve Ebû
Küreyb rivayet ettiler. Lâfız Yahya'nındır. Yahya (bize haber verdi) tâbirini
kullandı. Diğerleri «Bize Ebû Muâviye. A'meş'den, o da Şakîk'den, o da Habbâb
b. Eret'den naklen rivayet etti.» dediler. Habbâb şunları söylemiş:
Biz, Resulullah
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile birlikte hak yolunda Allah'ın rızâsını taleb
ederek hicret ettik. Ecrimiz de Allah'a vâcib oldu. Kimimiz ecrinden hiç bir
şey yemeden (âhirete) göçüp gitti. Bunlardan biri Mus'ab b. Umeyr'dir. Bu zât,
Uhut Harb'inde şehîd edildi de, bir kaftandan başka kendisini kefenliyecek şey
bulunmadı. Kaftanı baş tarafına koyduğumuz vakit (aşağıdan) ayakları çıkar;
ayaklarını koyduğumuz vakit de başı meydana çıkardı. Bunun üzerine Resulullah
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
«Bu kaftanı başından
aşağı koyun; ayaklarının üzerine de izhır otu atın.» buyurdular. Bâzımızın ise meyvesi kemâl bulmuştur. Onda
onu devşirir.
(940) وحدثنا
عثمان بن أبي
شيبة حدثنا
جرير. ح وحدثنا
إسحاق بن
إبراهيم.
أخبرنا عيسى
بن يونس. ح وحدثنا
منجاب بن
الحارث
التميمي.
أخبرنا على بن
مسهر. ح
وحدثنا إسحاق
بن إبراهيم
وابن أبي عمر.
جميعا عن ابن
عيينة، عن
الأعمش، بهذا
الإسناد،
نحوه.
{…}
Bize Osman b. Ebî Şeybe
rivayet etti. (dediki): Bize Cerîr rivayet etti. H.
Bize İshâk b. îbrâhîm de
rivayet etti. (dediki): Bize İsâ b. Yûnus haber verdi. H.
Bize Mincâb b. Haris
Et-Temimi dahî rivayet etti. (dediki): Bize Aliyyü'bnü Müshır haber verdi. H.
Bize İshâk b. İbrahim
ile ibni Ebî Ömer dahi rivayet ettiler. Bu râvîler hep birden ibni Uyeyne'den,
o da A'meş'den bu isnâdla bu hadisin benzerini rivayet etmişlerdir.
İzah:
Bu hadisi Buhârî -Cenâiz-
bahsinin bir iki yerinde «Hicret», «Rukaak» ve «Megâzî» bahislerinde; Ebû Dâvûd
«Vesâyâ» da, Tirmizi «Menâkip» de, Nesâî dahi «Cenâiz» bahsinde muhtelif
râvilerden tahric etmişlerdir.
«Ecrimiz de Allah'a
vâcib oldu.» cümlesinden murâd: «Allah Te-âlâ vaad buyurduğu için vaadi
mûcebince ecr-i mükâfaat vermek şer'an hak oldu.» demektir. Çünkü Allah'a
hakîkatta hiç bir şey vâcib olmaz.
«Kimimiz ecrinden hiç
bir şey yemeyip âhirete göçüp gitti.» yâni dünyâda hiç bir şey edinmeye
çalışmadı, dünyâ malı kazanmadı; kendini âhiret işlerine vererek âhiret
nimetlerine bol bol nail olmaya çalıştı.
îşte bunlardan biri de
Hz. Mus'ab b. Umeyr'dir. Uhut Harbinde 40 küsur yaşında şehîd edilmiş,
kendisini saracak kefenliği bile bulunmamış da, ayak uçlarına izhir otu
örtmüşlerdi.
îzhir: Hicaz'da yetişen
güzel kokulu bir nebâtdır. Hasır kamışına benzer; yalnız daha küçüktür.
Kuruduğu zaman rengi beyazlaşır.
Buhâri'nin tahric
ettiği başka bir hadîste şöyle denilmektedir: «Abdurrahman b. Avf bir gün
yemeği ile geldi, kendisi oruçluydu. (Söz sırasında) şunları söyledi: Mus'ab b.
Umeyr şehid edildi. Hâlbuki benden daha hayırlı idi. Kendisi öyle bir elbise
ile kefenlendi ki, başı örtüldümü ayakları açıkta kalır; ayakları örtülürse
başı meydana çıkardı. —Zannederim şunu da söyledi:— Hamza (Râdiyallahü anh)
şehîd edildi. Ona da bir elbiseden başka kefenlik bulunamadı. Hâlbuki benden
daha hayırlı idi. Sonra önünüze alabildiğine dünyâ nimetleri serildi. —Yahut
şöyle dedi—: Dünyâ nimetleri bize verildikçe verildi. Korkarız bize hayır
hasenatımız peşin verilmiş olmasın. Sonra ağlamağa başladı hattâ yemeği de
bıraktı.»
Hz. Abdurrahman,
cennetle müjdelenen zevattan olduğu hâlde tevâzuan Mus'ab (Râdiyallahü anh)'ın
kendinden daha hayırlı olduğunu söylemiştir.
Hamza (Râdiyallahü anh),
Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) in amıcası ve süt kardeşidir.
Kendisine «Esedullah» yâni «Allah'ın arslanı» denilir. Onun Müslüman olması ile
İslâmiyet kuvvet bulmuşdur. Hz. Hamza Uhut Harbinde şehid düşmüşdür:
Seyyidü'ş-Şühedâ lâkabını taşır. Faziletleri saymakla bitmez. Bu iki zâtın
hâllerini andıktan sonra Hz. Abdurrahman'ın ağlaması, ashâb-ı kiram'ın
hâllerine acıdığı ve dünyâya dalarak âhiret nimetlerinden ve derecelerinden bir
hayli mahrum kalacakları endişesindendir.
«Bâzımızın ise meyvesi
kemâl bulmuştur; o da devşirir.» bu sözde istiare vardır. Maksat: Kemâle eren
meyva gibi dünyâ nimetleri kendisine verilmiş; onlardan bol bol istifâde
ediyor, demekdir.