NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
15 - (1716) حدثنا
يحيى بن يحيى
التميمي.
أخبرنا
عبدالعزيز بن
محمد عن يزيد
بن عبدالله بن
أسامة بن الهاد،
عن محمد بن
إبراهيم، عن
بسر بن سعيد،
عن أبي قيس
مولى عمرو بن
العاص، عن
عمرو بن
العاص؛ أنه
سمع رسول الله
صلى الله عليه
وسلم قال (إذا
حكم الحاكم
فاجتهد ثم
أصاب، فله
أجران. وإذا
حكم فاجتهد،
ثم أخطأ، فله
أجر).
{15}
Bize Yahya b. Yahya
Et-Temîmî rivayet etti. (Dediki): Bize Abdülâziz b. Muhammed, Yezîd b. Abdillâh
b. Usâmetebni'l-Hâd'dan, o da Muhammed b. İbrahim'den, o da Büsr b. Saîd'den, o
da Amr b. As'ın âzâdlısı Ebû Kays'dan, o da Amr b. Âs'dan naklen haber verdi ki
Amr Resûlullah
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'i şöyle buyururken işitmiş:
«Hâkim hüküm verir (ken)
ictihâdda bulunur; İsabet de ederse onun için iki ecir vardır. Ama hüküm verir
(ken) ictihâd eder de yamlırsa ona bir ecir vardır.»
(1716) وحدثني
إسحاق بن
إبراهيم
ومحمد بن أبي
عمر. كلاهما
عن عبدالعزيز
بن محمد، بهذا
الإسناد، مثله.
وزاد في عقب
الحديث: قال
يزيد: فحدثت
هذا الحديث
أبا بكر بن
محمد بن عمرو
بن حزم. فقال:
هكذا حدثني
أبو سلمة عن
أبي هريرة.
{…}
Bana İshâk b. İbrahim
ile Muhammed b. Ebî Ömer de ikisi birden Abdülâzîz b. Muhammed'den bu isnadla
bu hadîsin mislini rivayet ettiler. Bu hadisin sonunda râvî şunu da ziyade
etmiştir: «Yezîd (Dediki): Ben bu hadisi Ebû Bekir b. Muhammed b. Amr b. Hazm'e
rivayet ettim de: Bana Ebû Seleme, Ebû Hureyre'den böylece rivayet etti; dedi.»
2 م - (1716) وحدثني
عبدالله بن
عبدالرحمن
الدارمي. أخبرنا
مروان (يعني
ابن محمد
الدمشقي).
حدثنا الليث
بن سعد. حدثني
يزيد بن
عبدالله ابن
أسامة بن
الهاد
الليثي، بهذا
الحديث، مثل
رواية
عبدالعزيز بن
محمد. بالإسنادين.
{…}
Bana Abdullah b.
Abdirrahmân Ed-Dârimî dahî rivayet etti. (Dediki): Bize Mervân —yâni İbni Muhammed
Ed-Dimaşkî— haber verdi. (Dediki); Bize Leys b. Said rivayet etti. (Dediki):
Bana Yezîd b. Abdillâh b. Usâmete'bni'l-Hâd EI-Leysî bu hadîsi, Abdülazîz b.
Muhammed'in her iki isnâdla rivayeti gibi rivayette bulundu.
İzah:
Bu hadîsi Buhâri
«İ'tisâm bi'l-Kitâb ve's-Sünne» bahsinde; Ebû Dâvûd ile Nesâî «Kadâ'»da; İbni
Mâce «Ahkâm»da muhtelif râvilerden tahrîc etmişlerdir.
Ulemânın beyanına göre
müslümanlar şu hususta icmâ' etmişlerdir : Bu hadîs hüküm vermeye ehliyeti olan
müctehid hâkim hakkındadır. Böyle bir hâkim ictihâdda bulunur da hakka isabet
ederse, biri içtihadına, biri de isabetine mukabil olmak üzere kendisine iki
ecir verilir. Hatâ ederse yalnız içtihadına mukabil bir ecir verilir.
İçtihada ehil olmayan
kimsenin hüküm vermesi helâl değildir. İctihad ederek verdiği hükmüne karşı
ecir değil, günah kazanır. Verdiği hüküm hakka isabet etsin etmesin nafiz
değildir. Çünkü hakka isabeti şer'î bir asl'a müstenid değil, tesadüfidir.
Böyle bir hâkim —hakka isabet etsin etmesin— ictihâd ederek verdiği bütün
hükümlerde Allah'a âsî olur. Hiç bir suretle ma'zûr sayılamaz.
Sünen kitaplarında
rivayet edilen bir hadîste kaadîler üç sınıfa ayrılmış; bunlardan birinin
cennette; diğer ikisinin cehennemde olacağı haber verilmiştir. Mezkûr hadîse
göre hakkı bilerek onunla hükmeden kaadî (hâkim) cennete girecek, hakkı bildiği
halde onun hilafı ile hüküm veren kaadî ile bir şey bilmeden hükmeden kaadî
cehennemi boylayacaklardır.
Her müctehid hakka
isabet eder mi, yoksa içlerinden yalnız biri mi isabet eder? meselesi ulemâ
arasında ihtilaflıdır. Hanefîler'le Şâfiîler'e göre bir mesele hakkında
muhtelif hükümler veren müctehidlerden yalnız biri hakka yâni Allah indindeki
hükme isabet eder; diğerlerinin hükümleri hatâdır; fakat ma'zûr oldukları için
günahkâr sayılmazlar; kendilerine birer ecir verilir.
Bir takım ulemaya göre
her müctehid hakka isabet eder. Her iki tarafın delilleri bu hadîstir.
«Müctehidlerden hakka isabet eden yalnız biridir» diyenler; hadîsteki
«yanılırsa...» İfadesi ile istidlal ederler; ve: «Hakka isabet etmiş olsa
kendisime hatâ isnâd edilmezdi.» derler. İsabet ve iddia edenler de her
müctehide ecir verilmesi ile istidlal ederler; ve: «İsabet etmemiş olsa
kendisine ecir verilmezdi.» derler. Ancak bu ihtilâf fer'î meselelerdeki
ictihad hakkındadır. Tevhîd esaslarına aid ictihadlarda hakka isabet eden
yalnız bir müctehiddir. Bu hususta mu'temed ulemanın icmaı vardır. Muhalefet
eden yalnız Abdullah b. Hasan El-Abterî ile Dâvûd-u Zahirî olmuştur ki, onların
muhalefetine de i'tibâr yoktur.
«Hâkim hüküm verir;
ictihâdda bulunursa...» cümlesinde mahzûf vardır. Bu cümle: «Hâkim hüküm vermek
isterde ictihadda bulunursa...» takdirindedir.