NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
112 - (1796) حدثنا
يحيى بن يحيى
وقتيبة بن
سعيد. كلاهما
عن أبي عوانة.
قال يحيى:
أخبرنا أبو
عوانة عن الأسود
بن قيس، عن
جندب بن
سفيان. قال:
دميت
إصبع رسول
الله صلى الله
عليه وسلم في
بعض تلك
المشاهد. فقال:
(هل
أنت إلا إصبع
دميت * وفي
سبيل الله ما
لقيت)
[ش
(دميت) أي جرحت
وخرج منها
الدم.
(ما
لقيت) لفظ ما
هنا بمعنى
الذي. أي الذي
لقيته محسوب
في سبيل الله].
{112}
Bize Yahya b. Yahya ile
Kuteybe b. Saîd ikisi birden Ebû Avâne'deıı rivayet ettiler. Yahya (Dediki):
Bize Ebû Avâne, Esved b. Kays'dan, o da Cündüb b. Süfyân'dan naklen haber
verdi. Cündüb şöyle demiş :
— Bu gazalardan birinde
Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in parmağı kanadı da şöyle buyurdular:
«Sen kanayan parmaktan
başka bir şey değilsin! Ama başına gelen Allah yolunda gelmiştir!»
113 - (1796) وحدثناه
أبو بكر بن
أبي شيبة
وإسحاق بن
إبراهيم.
جميعا عن ابن
عيينة، عن
الأسود بن
قيس، بهذا
الإسناد. وقال:
كان
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم في غار.
فنكبت إصبعه.
[ش
(غار) كذا هو في
الأصول: في
غار. قال
القاضي عياض:
قال أبو
الوليد
الكناني: لعله
غازيا فتصحف. كما
قال في
الرواية
الأخرى: في
بعض المشاهد.
وكما جاء في
رواية البخاري:
بينما كان
النبي صلى
الله عليه
وسلم يمشي، إذ
أصابه حجر.
قال القاضي:
وقد يراد
بالغار، هنا،
الجيش والجمع.
لا الغار الذي
هو الكهف.
فيوافق رواية
بعض المشاهد.
ومنه قول علي
رضي الله عنه:
ما ظنك بامرئ
جمع بين هذين
الغارين، أي
العسكرين والجمعين.
(فنكبت)
أي نالتها
الحجارة.
والنكبة
المصيبة،
والجمع نكبات].
{113}
Bize bu hadîsi Ebû Bekir
b. Ebî Şeybe ile ishâk b. ibrahim de hep birden ibni Uyeyne'den, o da Esved b.
Kays'dan naklen bu isnadla rivayet ettiler. O şunu da söylemiş:
«Resûlullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem) bir cemaatin içinde idi; ve parmağından isabet aldı.»
İzah:
Bu hadîsi Buhâri «Cihâdi
ve's-Siyer» ile «Edeb»'de; Tirmizî «Tefsir» ile «Şemail» bahislerinde; Nesâi
«El-Yevm ve'l-Leyle»'de tahrîc etmişlerdir.
Resûlullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem) bu hadîste yaralı parmağına hitab etmiştir. Bu ya istiare
yolu ile yahut bir mu'cize kabilinden hakikat olarak parmağı teselli için
söylenmiştir. Mânâ şudur: «Sebat et ey parmak! Çünkü sen helak olmak veya
kesilmek gibi bir şeyle iptilâ edilmedin. Sadece yaralandın. Bu dahî boşa
gidecek değildir; bilâkis Allah yolunda, onun rizası uğrunda olmuştur!»
Bu yaralanmanın Uhud
gazasında olduğu söylenir. Hadîste geçen «gâr» kelimesi hakkında ulemâdan
Ebû'l-Velîd: «Her halde (gâziyen) olacaktır; tashîf yapılmıştır. Nitekim diğer
rivayette (gazalardan birinde) denilmiştir.» şeklinde mütâlea beyân etmişse de
Kaadî İyâd buna i'tirâzla: «Gâr kelimesinden bâzan mağara değil de cemâat ve
ordu mânâları kasdedilir...» demiştir.
Nebi (Sallallahu Aleyhi
ve Sellem)'in bu sözü bir racezdir. Racezin şiirden sayılıp sayılmadığını
Huneyn gazası babında görmüştük. Onu şiirden sayanlar dahî: «Şiirin şartı
bizzat maksud olmaktır; bu ise maksud değildir; tesadüfen ağıza gelivermiştir.
Bir de ma'ruf olan rivayette fiillerin sonları (demîti) ve (lâkîti)
şekillerinde harekelidir. Yalnız bazıları onları (demît) ve (lâkît) şeklinde
sakin okumuşlardır» demişlerdir.