SAHİH-İ MÜSLİM

Bablar Konular Numaralar  

CİHAD ve SİYER BAHSİ

<< 1795 >>

NUMARALI HADİS-İ ŞERİF:

 

111 - (1795) وحدثني أبو الطاهر أحمد بن عمرو بن سرح، وحرملة ابن يحيى، وعمرو بن سواد العامري (وألفاظهم متقاربة) قالوا: حدثنا ابن وهب. قال: أخبرني يونس عن ابن شهاب. حدثني عروة بن الزبير؛ أن عائشة زوج النبي صلى الله عليه وسلم حدثته؛

 أنها قالت لرسول الله صلى الله عليه وسلم: يا رسول الله! هل أتى عليك يوم كان أشد من يوم أحد؟ فقال (لقد لقيت من قومك. وكان أشد ما لقيت منهم يوم العقبة. إذ عرضت نفسي على ابن عبد يا ليل بن عبد كلال. فلم يجبني إلى ما أردت. فانطلقت وأنا مهموم على وجهي. فلم أستفق إلا بقرن الثعالب. فرفعت رأسي فإذا أنا بسحابة قد أظلتني. فنظرت فإذا فيها جبريل. فناداني. فقال: إن الله عز وجل قد سمع قول قومك لك وما ردوا عليك. وقد بعث إليك ملك الجبال لتأمره بما شئت فيهم. قال: فناداني ملك الجبال وسلم علي. ثم قال: يا محمد! إن الله قد سمع قول قومك لك. وأنا ملك الجبال. وقد بعثني ربك إليك لتأمرني بأمرك. فما شئت؟ إن شئت أن أطبق عليهم الأخشبين). فقال له رسول الله صلى الله عليه وسلم (بل أرجو أن يخرج الله من أصلابهم من يعبد الله وحده، لا يشرك به شيئا).

 

[ش (لقد لقيت من قومك) المراد من قومها قريش. ومفعول لقيت محذوف، تقديره لقد لقيت منهم ما لقيت.

(يوم العقبة) هو اليوم الذي وقف صلى الله عليه وسلم عند العقبة التي بمنى، داعيا الناس إلى الإسلام. فما أجابوه، وآذوه. وذلك اليوم صار معروفا.

(على وجهي) أي على الجهة المواجهة لي. فالجار متعلق بانطلقت. أي انطلقت هائما لا أدري أين أتوجه.

(فلم أستفق إلا بقرن الثعالب) أي لم أفطن لنفسي وأنتبه لحالي، وللموضع الذي أنا ذاهب إليه وفيه، إلا وأنا عمد قرن الثعالب. لكثرة همي الذي كنت فيه.

قال القاضي: قرن الثعالب هو قرن المنازل. وهو ميقات أهل نجد، وهو على مرحلتين من مكة. وأصل القرن كل جبل صغير ينقطع من جبل كبير.

(فما شئت) استفهام. أي فأمرني بما شئت.

(إن شئت أن أطبق عليهم) شرط. وجزاؤه مقدر وهو: أطبقت. أي إن شئت ضممت الأخشبين وجعلتهما كالطبق عليهم، حتى هلكوا تحته.

(الأخشبين) هما جبلا مكة: أبو قبيس والجبل الذي يقابله].

 

{111}

Bana Ebû't-Tâhir Ahmed b. Amr b. Şerh ile Harmele b. Yahya ve Amr b. Sevvâd El-Âmirî rivayet ettiler. Lâfızları birbirine yakındır. (Dedilerki): Bize îbni Vehb rivayet etti. (Dediki): Bana Yûnus, İbni Şihab'dan naklen haber verdi. (Demişki): Bana Urvetü'bnü'z-Zübeyr rivayet ntti. Ona da Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in zevcesi Aişe rivayet etmiş ki,

 

Kendisi Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e:

 

  Yâ Resûlâllah! Uhud gününden daha şiddetli bir gün başına geldi mi? diye sormuş da şöyle buyurmuşlar:

 

«Gerçekten senin kavminden neler başıma geldi neler!.. Onlardan başıma gelenin en şiddetlisi Akabe günü gelmiştir. Kendimi Ibni Abdı Yâlîl b. Abdi Külâl'e arzetmiştim. Arzum hususunda bana icabet etmedi. Ben de üzgün olarak gözümün gördüğü tarafa yollandım. Ve ancak Karnü's-Seâlib'de kendime gelebildim de, başımı kaldırdım. Bîr de ne göreyim! Bîr bulut... Beni gölgelendirmiş! Baktım; içinde Cibril!.. Hemen bana seslenerek :

 

  Muhakkak Allah (Azze ve Celle), kavminin sana söylediklerini ve sana verdikleri redd cevabını işitti de onlar hakkında dilediğini kendisine emretmen için sana dağlar meleğini gönderdi. Dedi. Arkacığından:

 

Dağlar meleği bana seslendi ve selâm verdi. Sonra:

 

  Yâ Muhammed ! Şüphesiz Allah, kavminin sana söylediklerini işitti. Ben de Dağlar meleğiyim) Rabbin beni sana dilediğini emretmen için gönderdi. imdi ne dilersen dile! Eğer üzerlerine iki Ahşebi kapamamı dilersen (kaparım) dedi. Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ona şunu söylemiş :

 

«Bilâkis! Allah'ın onların sulblerinden sırf Allah'a ibâdet edecek, ona hiç bir şeyi şerik koşmayacak kimseler çıkarmasını dilerim!»

 

 

İzah:

Bu hadisi Buhâri «Bed'ü'l-Halk» ve «Tevhîd» bahislerinde: Nesâi «Kitâbü'n-Nüût*'da tahrîc etmişlerdir.

 

Akabe : Mina'dadır; ve şeytan taşlanan yerlerden biridir. Vak'a bi'setin onuncu yılı Şevval ayında geçmiştir. Ebû Tâlib ile Hz, Hatice'nin vefatlarından sonra Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) kendisini himaye ederler ümidi ile Tâif'e gitmiş; oranın üç büyük reisine müracaat etmişti. Bunlar: Kinâne b. Abdi Yâlil ile Habîb ve Mes'ûd ismindeki şahıslardı. Mekke müşriklerinden gördüğü ezâ ve cefalardan kendilerine şikâyette bulunmuş, fakat onlardan kabul görmemişti.

 

ibni ishâk'ın beyanına göre yine o sene Kinâne b. Abdi Yâlîl, Tâifliler'den bir hey'etle Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e gelereK müslüman olmuştur. Medâinî ise gelen hey'etin müslüman olduğunu, içlerinden yalnız Kinâne b. Abdi Yâlîl'in islâmiyeti kabul etmeyerek Romalılara gittiğini ve orada öldüğünü söylemiştir.

 

Karnu's-Seâlib: Mekke'ye bir gün bir gece mesafede bulunan bir yerdir. Buna Karnü'l-Menâzil de derler. NecdliIer'in mikaatıdır. ResûluIIah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Tâif reislerinden gördüğü kötü muameleden o kadar üzülmüştü ki, nereye gideceğini bilmez bir şekilde hayretler içerisinde Karnu's-Seâlib'e kadar gelmişti. Orada kendini toparladı ve Cibril (Aleyhisselam)'ı gördü.

 

iki Ahşeb: Mekke'deki Ebû Kubeys ile onun karşısındaki  Kuaykân dağlarıdır.

 

Hadîs-i şerif Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in kemâlâtına ve ümmeti hakkında beslediği sonsuz şefekat ve merhametine delildir.