NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
13 - (2138) حدثنا
محمد بن أحمد
بن أبي خلف.
حدثنا روح.
حدثنا ابن
جريج. أخبرني
أبو الزبير؛
أنه سمع جابر
بن عبدالله
يقول:
أراد
النبي صلى
الله عليه
وسلم أن ينهى
عن أن يسمى
بيعلى،
وببركة،
وبأفلح،
وبيسار، وبنافع.
وبنحو ذلك. ثم
رأيته سكت بعد
عنها. فلم يقل
شيئا. ثم قبض
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم ولم ينه
عن ذلك. ثم
أراد عمر أن
ينهى عن ذلك.
ثم تركه.
{13}
Bize Muhammed b. Ahmed
b. Ebî Halef rivayet etti. (Dediki): Bize Ravh rivayet etti. (Dediki): Bize
İbni Cüreyc rivayet etti. (Dediki): Bana Ebû'z-Zübeyr haber verdi ki, kendisi
Câbir b. Abdillâh'ı şöyle derken işitmiş.
Nebi (Sallailahu Aleyhi
ve Sellem) Ya'lâ, Bereket, Eflah, Yesâr, Nâfi' ve buna benzer isimleri
koymaktan nehyetmek istedi. Sonradan bunlardan sükût buyurduğunu gördüm. Artık
hiç bir şey söylemedi. Sonra Resûlullah (Sallailahu Aleyhi ve Sellem) bundan
nehy etmeden dünyadan gitti. Bilâhare Ömer bunları yasak etmek istedi. Sonra o
da bıraktı.
İzah:
Kaadî İyâd bu hadîsin
ekser nüshalarında Ya'lâ yerine Mukbil zikredildiğini, Ya'lâ 'nın hata
olacağını söylemişse de Nevevî bunu reddetmiş: «Kaadî'nin inkâr ettiği münker
değil, bilâkis hem rivayetçe, hem mânâca sahîh ve meşhur olan odur.» demiştir.
Râvinin: «Benim
üzerimden fazlalaştirmayın...» sözünden murad; dörtten başka benden bir şey
nakletmeyin. Meselâ: Beş veya altı isim söylemişim gibi göstermeyin, demektir.
Nevevî : «Bunda dört
isme kıyas ve onlara kendi mânâlarındaki bazı isimleri katmak men edilmiş
değildir. Ulemâmız diyor ki: Bu hadîste zikredilen isimleri ve o mânâdaki başka
isimleri koymak mekruhtur. Kerahet yalnız bu dört isme mahsus değildir. Hem bu
kerahet; kerahet-i tahrimiyye değil, kerâhet-i tenzîhiyyedir. Kerahetin
illetini Nebi (Sallailahu Aleyhi ve Sellem) (Çünkü sen orada mı? dersin; o da
hayır! der) kavliyle beyan buyurmuş, bu cevaptaki çirkinliği kerih görmüştür.
Çok defa bu cevap bazı insanları teşe'üme sevkeder» diyor.
Nebi (Sallailahu Aleyhi
ve Sellem)'in bu isimleri koymaktan men etmek isteyip, sonra vaz geçmesinin
mânâsı: Haram kılmak istemiş sonra bundan vaz geçmiş demektir. Kerahet-i
tenzîhiyye ifâde eden nehiy başka hadîslerde de vardır.