NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF’İN DEVAMI:
121 - (537) حدثني
أبو الطاهر
وحرملة بن
يحيى. قالا:
أخبرنا ابن
وهب. أخبرني
يونس عن ابن
شهاب، عن أبي
سلمة بن عبد
الرحمن بن
عوف، عن
معاوية بن
الحكم السلمي.
قال: قلت يا
رسول الله!
أمورا كنا
نصنعها في
الجاهلية. كنا
نأتي الكهان.
قال "فلا
تأتوا
الكهان" قال
قلت: كنا
نتطير. قال
"ذاك شيء يجده
أحدكم في
نفسه، فلا
يصدنكم".
{121}
Bana Ebu't-Tâhir ile Harmele b. Yahya rivayet
ettiler. (Dedilerki): Bize İbni
Vehb haber verdi. (Dediki):
Bana Yûnus, İbni Şihab'dan, o da Ebû Seleme b. Abdirrahman b. Avf'dan, o da Muâviye b. Hakem Es-Sülemî'den
naklen haber verdi. Muâviye şöyle demiş: Ben :
— Yâ Resûlullah! Bir takım şeyleri biz câhiliyyet
devrinde yapıyorduk, kâhinlere gidiyorduk, dedim.
«Artık kâhinlere
gitmeyin!» buyurdu. Ben:
— Teşe'ümde
bulunuyorduk, dedim.
«Bu sizden birinizin nefsinde bulduğu bir şeydir. Sakın size
mâni olmasın!» buyurdular.
121-م - (537)
وحدثني محمد
بن رافع.
حدثني حجين
(يعني ابن المثنى).
حدثنا الليث
عن عقيل. ح
وحدثنا إسحاق بن
إبراهيم
وعبد بن حميد.
قالا: أخبرنا
عبدالرزاق.
أخبرنا معمر.
ح وحدثنا أبو
بكر بن أبي
شيبة. حدثنا
شبابة بن
سوار. حدثنا
ابن أبي ذئب. ح
وحدثني محمد بن
رافع. أخبرنا
إسحاق بن
عيسى. أخبرنا
مالك. كلهم عن
الزهري، بهذا
الإسناد، مثل
معنى حديث يونس.
غير أن مالكا
في حديثه ذكر
الطيرة. وليس فيه
ذكر الكهان.
{m-121}
Bana Muhammed b. Râfi' de rivayet etti. (Dediki):
Bana Huceyn (yâni İbni Müsennâ) rivayet etti. (Dediki): Bize Leys Ukayl'den rivayet etti. H.
Bize İshâk
b. İbrahim ile Abd b. Humeyd
de rivayet ettiler. (Dedilerki): Bize Abdürrezzâk haber verdi. (Dediki):
Bize Ma'mer haber verdi. H.
Bize Ebû
Bekr b. Ebî Şeybe dahî rivayet etti. (Dediki): Bize Şebâbe b. Sevvâr rivayet etti. (Dediki):
Bize İbni Ebî Zi'b rivayet etti. H.
Bana Muhammed b. Râfi' de rivayet etti. (Dediki):
Bize İshâk b. İsa haber verdi. (Dediki):
Bize Mâlik haber verdi. Bu râvilerin
hepsi Zührî'den bu isnadla Yûnus'un hadîsi mânâsında rivayette bulunmuşlardır. Yalnız Mâlik kendi hadîsinde tsşe'ümü
zikretmiştir. Ama onda kâhinler zikredilmemiştir.
121-م 2 - (537)
وحدثنا محمد
بن الصباح
وأبو بكر بن
أبي شيبة.
قالا: حدثنا
إسماعيل (وهو
ابن علية) عن
حجاج الصواف.
ح وحدثنا
إسحاق بن
إبراهيم. أخبرنا
عيسى بن يونس.
حدثنا
الأوزاعي.
كلاهما عن
يحيى بن أبي
كثير، عن هلال
بن أبي
ميمونة، عن
عطاء بن يسار،
عن معاوية بن
الحكم
السلمي، عن
النبي صلى
الله عليه
وسلم. بمعنى
حديث الزهري
عن أبي سلمة،
عن معاوية.
وزاد في حديث
يحيى بن أبي
كثير قال: قلت:
ومنا رجال يخطون
قال "كان نبي
من الأنبياء
يخط. فمن وافق
خطه فذاك".
[ش
(كان نبي من
الأنبياء يخط)
اختلف
العلماء في معناه.
والصحيح أن
معناه من وافق
خطه فهو مباح
له. ولكن لا
طريق لنا إلى
العلم
اليقيني
بالموافقة،
فلا يباح. والمقصود
أنه حرام لأنه
لا يباح إلا
بيقين الموافقة،
وليس لنا يقين
بها. وإنما
قال النبي صلى
الله عليه
وسلم "فمن
وافق خطه
فذاك" ولم يقل:
هو حرام، بغير
تعليق على
الموافقة،
لئلا يتوهم
متوهم أن هذا
النص يدخل فيه
ذاك النبي الذي
كان يخط.
فحافظ النبي
صلى الله عليه
وسلم على حرمة
ذاك النبي، مع
بيان الحكم في
حقنا. وهذا
إشارة إلى علم
الرمل].
{m-121-2}
Bize Muhammed b. Sabbâh ile Ebû Bekr b. Ebî Şeybe
dahî rivayet ettiler. (Dedilerki):
Bize İsmail (bu zât İbni Uleyye'dir) Haccâc Es-Savvâfdan rivayet etti. H.
Bize İslıâk
b. İbrahim de rivayet etti. (Dediki): Bize İsâ b. Yûnus haber verdi. (Dediki):
Bize Evzâî rivayet etti. Her iki râvi
Yahya b. Ebî Kesîr'den, o da
Hilâl b. Ebî Meymûne'den, o
da Atâ' b. Yesar'dan, o da Muâviye
b. Hakem Es-Sülemî'den. o da
Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'den
naklen, Zührî'nin Ebû Seleme'den, onun da. Muâviye'den
rivayet ettiği hadîs mânâsında rivayette
bulunmuşlardır. Yahya b. Ebî Kesîr'in
hadîsinde şu ziyâde vardır: «Dediki: Ben bizden de
bir takım adamlar varki. hat
çiziyorlar, dedim. Buyurdularki : Nebilerden bir Nebi hat çizerdi. İmdi kimin hattı
onunkine uyarsa onun gibi olur.» '
İzah:
Kâhin, gâibden haber verdiğini iddia eden kişidir. Bu hususta
kitabımızın namaz bahsinde söz geçmişti. Kaadî İyad'ın beyânına göre Arablarda üç kısım kâhinlik vardı. Birinci kısım kâhinin
cinlerden bir dostu olup gökyüzünden çaldığı haberleri ona verirdi. Bu kısım
Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in
gönderilmesiyle bâtıl olmuştur. İkinci kısım kâhine cinnî yeryüzünde olup bitenleri uzakta ve yakında vuku
bulan gizli şeyleri haber verirdi. Nevevî: «Bu kısmın
mevcut olması ihtimalden uzak değildir.» diyor. Mu'tezile
taifesi ile kelâm ulemâsından bâzıları bu iki nevî
kâhinliği kabul etmemiş; muhalattan saymışlardır. Nevevî: Bunda muhal sayacak ihtimalden uzak görecek birşey yoktur. Lâkin insanlar bu kâhinleri tasdik ve tekzîb ederler. Yasak olan onları dinlemek ve tasdik
etmektir.» diyor. Üçüncü kısım kâhinler
müneccimlerdir. Bunlar yıldızlara bakarak bir takım hükümler çıkarmaya
çalışırlar. Nevevî bu hususta şunları söylemektedir:
«Bu nevîde Allah Teâlâ bazı
kimselere bir gûna kuvvet halkeder.
Lâkin burada yalan galibdir. Arraflık
denilen fen de bunda dâhildir. Arraf: Hâdisâta bir takım mukaddime ve sebeplerle istidlal eden ve
hâdisâtın meydana geleceğini bunlarla bildiğini iddia eden kimsedir...
Bu kısımların hepsine kehânet denilir. Ve şeriat hepsinin yalan olduğunu meydana
çıkarmış, kâhinleri dinleyip, tasdik etmeyi yasak etmiştir.»
Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in
Hz. Muâviye'ye: «Bu sizden birinizin nefsinde bulduğu
bir şeydir. Sakın sîze mâni olmasinl»
diyerek verdiği cevâbın mânâsı: Âdete göre sizin içinize uğursuzluk diye bir
şey siner. Ama siz buna bakmayın, niyet ettiğiniz işten geri kalmayın, demektir.
Tenbih: Astronomi ve kozmoğrafya gibi
gökteki varlıklardan bahseden ilimlerin kehânetle bir
ilgisi yoktur.
Hat çizmekten murad reml'dir. Hat çizen
Nebilerin kim olduğu ihtilaflıdır.
Bazıları Danyal, bir takımları da İdris (Aleyhisselâm)
olduğunu söylemişlerdir.
«Kimin hattı onunkine
uyarsa onun gibi olur.» cümlesinden murad:
Bazen onun hattına
isabet edileceğini haber vermektir. Yoksa onun hattına isabet ederse caiz olur demek
değildir. Nitekim reml ve nucûm
gibi bâzı fen'ler bâzı Nebilere mucize olarak
verilmiş, sonra bunlar şeriat tarafından men edilmişlerdir. Hadîsin
bu kısmı hakkında namaz bahsinde izahat verilmişti.