SAHİH-İ MÜSLİM

Bablar Konular Numaralar  

SELAM BAHSİ

<< 2167 >>

NUMARALI HADİS-İ ŞERİF:

 

13 - (2167) حدثنا قتيبة بن سعيد. حدثنا عبدالعزيز (يعني الدراوردي) عن سهيل، عن أبيه، عن أبي هريرة؛

 أن رسول الله صلى الله عليه وسلم قال "لا تبدؤوا اليهود ولا النصارى بالسلام. فإذا لقيتم أحدهم في طريق فاضطروه إلى أضيقه".

 

{13}

Bize Kuteybe b. Saîd rivayet etti. (Dediki): Bize Abdülaziz (yâni Derâverdi), Süheyl'den, o da babasından, ö da Ebû Hureyre'den naklen rivayet ettiki, Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):

 

«Yahudilerle Hıristiyanlara evvelâ siz selâm vermeyin! Onlardan birine bir yolda rastlarsanız, onu yolun dar yerine sıkıştırın.»  buyurmuşlar.

 

 

13-م - (2167) وحدثنا محمد بن المثنى. حدثنا محمد بن جعفر. حدثنا شعبة. ح وحدثنا أبو بكر بن أبي شيبة وأبو كريب. قالا: حدثنا وكيع عن سفيان. ح وحدثني زهير بن حرب. حدثنا جرير.كلهم عن سهيل، بهذا الإسناد. وفي حديث وكيع "إذا لقيتم اليهود". وفي حديث ابن جعفر عن شعبة قال: في أهل الكتاب. وفي حديث جرير "إذا لقيتموهم" ولم يسم أحدا من المشركين.

 

{…}

Bize Muhammed b. Müsennâ da rivayet etti. (Dediki): Bize Muhammed b. Ca'fer rivayet etti.  (Dediki): Bize Şu'be rivayet etti. H.

Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ile Ebû Kureyb dahî rivayet ettiler. (Dedilerki): Bize Veki', Süfyân'dan rivayet etti. H.

Bana Züheyr b. Harb da rivayet etti. (Dediki): Bize Cerir rivayet etti. Bu râvilerin hepsi Süheyl'den bu isnadla rivayette bulunmuşlardır. Veki'in hadîsinde :

 

«Yahudilere rastladığınız vakit.» İbni Ca'ler'in, Şu'be'den rivayet ettiği hadîste :

 

«Ehl-i kitap hakkında ded'ı ki...» Cerir'in hadîsinde ise:

 

«Onlara rastladığınız vakit...» ibareleri vardır. Ama müşriklerden hiç birinin adını söylememişlerdir.

 

 

İzah:

Bu babın Enes (2163), Abdullah b. Ömer (2164) ve Hz. Âişe (2165) hadîslerini Buhari «İstizan» bahsinde tahrîc etmiştir. Bu rivayetler ehl-i kitap denilen hıristiyanlarla yahudilere rastlandığı zaman selâm hususunda nasıl hareket edileceğini onların selâmının nasıl alınacağını yolda onlarla karşılaşıldığı vakit kendilerine nasıl muamele yapılacağını bildirmektedirler. Ehl-i kitap selam verdikleri vakit selâmlarının alınacağında ulema ittifak etmişlerdir. Yalnız onlara: «Ve aleykümüsselâm...» denilmez, sadece «aleyküm» sözüyle iktifa edilir.

 

Görülüyor ki : Babımız rivayetlerinin bazısında (vav)'la «ve aleyküm», bazısında da (vav)'sız olarak aleyküm» denileceği bildirilmiştir. (Vav)'la rivayeti daha çoktur. Bu takdirde cümleye iki türlü mânâ verilir :

 

1- Yahudiler «essâmüaleyküm» sözleriyle  «Ölüm sizin üzerinize olsun» derler. Buna karşılık müslümamn «ve aleyküm» diye cevap vermesi «Sizin üzerinize de» demek olur ki; verilenle alınan selâmın mecmuu şöyle olmuş olur : Ölüm hususunda siz ve biz müsaviyiz, siz bize ölüm isti­yorsanız, siz de öleceksiniz, biz de, bu hususta hepimiz müsaviyiz.

 

2- Bu cümledeki  (vav)  edatı atıf ve teşrik için değil, istinaf içindir. Ve cümle şöyle takdir olunur : Sizin üzerinize de hak ettiğiniz zem ve hakaret gelsin. (Vav)'ı hazfedenlerce cümlenin takdiri: «Bilâkis ölüm sizin üzerinize olsun şeklindedir. Kaadî İyâd'ın beyânına göre bazı ulema cümleden (vav)'in hazfını tercih etmişlerdir. Maksatları hükümde müslümanları ehl-i kitapla ortak olmaktan kurtarmaktır. Mâlikiler'den İbni Habib'in kavli budur. Diğer ulema (vav)'ı hazfetmeden bırakmışlardır. Nitekim hadîsin ekser rivayetlerinde bu cümle (vav) ile gelmiştir.

 

Bir takımları yahudilere «aleykümüsselam» diye karşılık verileceğini söylemişlerdir. Selâm taşlar, demektir. Cümlenin mânâsı: «Sizin üzerinize taşlar yağsın.» demek olur. Nevevî bunun zayıf olduğunu söylemiştir.

 

Hattâbi umumiyetle hadis ulemâsının bu cümleyi (vav)'la rivayet ettiklerini, İbni Uyeyne"nin ise (vav)'sız rivayet ederdiğini söylemiş. «Doğrusu da budur,* demişse de Nevevî bu görüşe katılmamıştır. O şöyle diyor: «Doğrusu (vav)'ın isbatı da, hazfı de caiz olmaktır. Nitekim rivayetler böyle gelmiştir. Hatta ekser rivayetlerde olduğu gibi (vav)'la rivayet daha güzeldir. Bunda hiç bir zarar yoktur. Çünkü sâm ölüm demektir. Ölüm bize de vardır, onlara da. Şu halde (vav)'la atfederek yapılan rivayette bir zarar yoktur.»

 

Ekser ulemâya göre- yahudilerle hiristiyanlara evvelâ müslüman selâm veremez. Fakat onlar selâm verirse «vealeyküm» yahut «aleyküm» diyerek selâmlarını almak gerekir. Delilleri Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in:

 

«Yahudilerle Hıristiyanlara evvelâ siz selâm vermeyin...» hadîsiyle «Ehl-i kitap size selâm verirlerse "ve aleyküm" deyiverin...» hadîsleridir. Ulemadan bir taifenin yahudi ve hıristiyanlara evvelâ müslümanın selâm vermesini caiz görmüşlerdir. Bu kavil İbni Abbâs, Ebû Ümâme ve İbni Ebî Muhayrîz hazeratmdan rivayet olunmuştur. Bu zevatın delilleri hadîslerin umumuyla selâmı ifşa hadîsidir. Fakat Nevevî : «Bu hüccet bâtıldır. Çünkü âmmdır; yahudilerle hıristiyanlara evvelâ siz selâm vermeyin hadîsîyle tahsis olunmuştur,» diyor. Bazıları Ehl-i kitaba onlardan önce davranarak selâm vermek mekruhtur. Fakat haram değildir, demişlerse de Nevevî bunun da zayıf olduğunu söylemiştir. Çünkü bu husustaki nehiy tahrim ifade eder. Kaadî İyâd'ın beyanına göre ulemâdan bir cemâat ihtiyaç ve zaruret için hıristiyanlarla yahudilere selâm verilebilir, demişlerdir. Alkame ile İbrahim Nehaî'nin mezhepleri budur. Evzâî'nin: «Ehl-i kitaba sen selâm verirsen bilmiş ol ki, sulehâ da selâm vermişlerdir; sen selâm vermezsen, suleha da selâm vermemiştir.» dediği rivayet olunur. Bu sözün manası; versen de caiz, vermesen ae, demektir.

 

Ulemadan bir taife ehl-i kitaba selâm verilemeyeceğine kaildir.

 

Müslümanla kâfirden mürekkeb bir cemaata velevki, içlerinde bir tek musiuman bulunsun selam vermek caizdir. Bu selamla müslüman kasdedilir.

 

Zara: Ayıp ve kusur manasınadır. Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in Hz. Âişe'ye:

 

«Yâ Âişe! Kötü konuşur olma!» buyurmasından murad cna rıfki mülâyemetle muamelede buıunmasını öğretmek, acele etmeyip bir şeyin hakikatını araştırması gereKtiğmüe tenbihte bulunmak içindir.