SAHİH-İ MÜSLİM

Bablar Konular Numaralar  

FEDAİL BAHSİ

<< 2357 >>

NUMARALI HADİS-İ ŞERİF:

 

129 - (2357) حدثنا قتيبة بن سعيد. حدثنا ليث. ح وحدثنا محمد بن رمح. أخبرنا الليث عن ابن شهاب، عن عروة بن الزبير؛ أن عبدالله بن الزبير حدثه؛

 أن رجلا من الأنصار خاصم الزبير عند رسول الله صلى الله عليه وسلم، في شراج الحرة التي يسقون بها النخل. فقال الأنصاري: سرح الماء يمر. فأبى عليهم. فاختصموا عند رسول الله صلى الله عليه وسلم. فقال رسول الله صلى الله عليه وسلم للزبير "اسق. يا زبير! ثم أرسل الماء إلى جارك" فغضب الأنصاري. فقال: يا رسول الله! أن كان ابن عمتك! فتلون وجه نبي الله صلى الله عليه وسلم. ثم قال "يا زبير! اسق. ثم احبس الماء حتى يرجع إلى الجدر". فقال الزبير: والله! إني لأحسب هذه الآية نزلت في ذلك: {فلا وربك لا يؤمنون حتى يحكموك فيما شجر بينهم ثم لا يجدوا في أنفسهم حرجا} [4/النساء/75].

 

[ش (في شراج الحرة) هي مسايل الماء. واحدها شرجة. والحرة هي الأرض الملسة، فيها حجارة سود. (سرح الماء) أي أرسله. (أن كان ابن عمتك) بفتح الهمزة. أي فعلت هذا لكونه ابن عمتك. (فتلون وجه نبي الله) أي تغير من الغضب لانتهاك حرمات النبوة وقبح كلام هذا الإنسان. (الجدر) بفتح الجيم وكسرها. وهو الجدار. وجمع الجدار جدر،ككتاب وكتب. وجمع الجدر جدور، كفلس وفلوس. ومعنى يرجع إلى الجدر أي يصير إليه. والمراد بالجدر أصل الحائط، وقيل أصول الشجر. والصحيح الأول].

 

{129}

Bize Kuteybe b. Saîd rivayet etti. (Dediki); Bize Leys rivayet etti, H.

Bize Muhammed b. Rumh da rivayet etti. (Dediki): Bize Leys, İbni Şihab'dan, o da Urve b. Zübeyr'den naklen haber verdi. Ona da Abdullah b. Zübeyr haber vermiş ki,

 

Ensar'dan bir adam Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in huzurunda hurma suladıkları Harra su yolları hakkında Zübeyr'den davacı olmuş. Ensar'dan olan zât:

 

— Suyu sal da geçsin! demiş. Zübeyr ise onların bu teklifine razı olmamış. Derken Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in huzurunda davaya çıkmışlar. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Zübeyir'e :

 

«Yâ Zübeyr! Sen sula; sonra suyu komşuna sal!» demiş. Ensârî' kızmış ve:

 

  Yâ Resûlallah, bu adam halan oğludur diye mi? (Böyle yapıyorsun?) demiş. Bunun üzerine Nehiyyullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in yüzünün rengi değişmiş. Sonra :

 

«Yâ Zübeyr! Sula, sonra suyu tıka! Tâ duvara kadar geri dönsün.» buyurmuşlar.

 

Zübeyr demiş kî :

 

  Vallahi ben şu âyetin bu husûsda indiğini sanırım:

 

«Hayır! Rabbine yemin olsun ki, aralarında çıkan kavgada seni hakem yapıncaya kadar inanmazlar. Sonra nefislerinde bir şüphe ve darlık da bulmazlar.» [Nisa 65]

 

 

İzah:

Bu hadîsi Buhari «Kitâbu'l-Müsâkât'da; Ebû Dâvud «Kadâyâ»'da; Tirmizî «Ahkâm» ve «Tefsir»'de; Nesâî «Kada» ve «Tefsir de İbni Mâce «Sünnet» ve «Ahkâm» bahislerinde muhtelif râvilerden tahric etmişlerdir.

 

Hz. Zübeyr'den davacı olan ensârînin kim olduğu belli değildir. İhtimal yaptığı hakaret yolsuz olduğu için râviler tarafından ismi gizli tutulmuştur. Dâvûdî'nin rivayetine göre bu adam münafıkmış. Gerçi hadîste ensardan olduğu bildiriliyorsa da Nevevî ensardan oluşunu münafıklığına muhalif görmemiş : «Müslüman ensardan değil de o kabileden biri olabilir.» demiştir.

 

Hz. Zübeyr sağlığında cennetle müjdelenen on zâttan biridir. Ensârînin verilen hükme kızarak «Yâ Resûlallah! Zübeyr halan oğlu olduğu için mi böyle yapıyorsun?» demesi Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in hürmetini çiğneyen çirkin bir sözdür. Ulemânın beyânına göre böyle bir sözü bugün söyleyen kimse kâfir olur, kendisine mürted hükümleri tatbik edilir. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in ona bir şey yapmaması hâdise İslâm'ın ilk zamanlarına tesadüf ettiği içindir. O devirde müellefe-i kulûb vardı. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bir taraftan bunları İslâm'a yatıştırmaya çalışır, bir taraftan münafıkların eziyetlerine sabır gösterir ve sabrı tavsiye eder : Muhammed arkadaşlarını öldürüyor demesinler, buyurarak böylelerini affederdi.

 

Hz. Zübeyr'in kuvvetli tahminine göre hadîste bahsedilen âyet-i kerîme bu hâdise hakkında nazil olmuştur. Ulemâdan bazılarına göre ise âyetin sebebi nüzulü çok garib bir hâdisedir. îbni Ebî Hatim'in rivayet ettiği bir hadîse göre vak'a şudur: İki adam Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in huzurunda davaya çıkmışlar, o da davalarını görmüş. Fakat dâvayı kaybeden adam verilen hükme razı olmayarak: Bizi Ömer b. Hattâb'a gönder! demiş. Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) de:

 

«Pekala ona gidini» demiş. Hz. Ömer'e vardıklarında dâvayı kazanan şöyle demiş :

 

  Ey Hattab oğlu! Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) benim lehime şu adamın aleyhine hüküm verdi. Ama bu adam: Bizi Ömer'e gönder! dedi, o da bizi sana gönderdi. Bunun üzerine Hz. Ömer (Radiyallahu anh):

 

— Ööyle mi? diye sormuş. Adam:

 

  Evet! demiş. Ömer (Radiyallahu anlı):

 

  Ben yanınıza çıkıp aranızda hükmümü verinceye kadar yerinizden ayrılmayın! diyerek içeri girmiş. Az sonra kılıcını kuşanmış olarak yanlarına çıkmış ve hemen «Bizi Ömer'e gönder...»  diyeni vurarak öldürmüş. Öteki gerileyerek Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in yanına kaçmış ve:           

 

  Yâ Resûîallah! Vallahi Ömer arkadaşımı öldürdü. Kaçmasam mutlaka beni de öldürecekti, demiş. Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):

 

«Ben Ömer'in mü'min bir adamı öldürmek cür'etinde bulunacağını zannetmezdim.» buyurmuş. Bunun üzerine Allah âyeti indirmiş. Ve bu adamın kanını heder ederek Ömer'i kabahatsiz bulmuştur.

 

Bu hadîs zayıfdır. Fakat zayıf olmayan başka bir tarikle de rivayet olunmuştur. Bâzıları Âyeti kerîme'nin bir yahudi ile münafık hakkında indirildiğini söylemişlerdir.