SAHİH-İ MÜSLİM

Bablar Konular Numaralar  

FEDAİLU’S-SAHABE BAHSİ

<< 1748 >>

NUMARALI HADİS-İ ŞERİF’İN DEVAMI NİTELİĞİNDEKİ RİVAYETLERI:

 

43 - (1748) حدثنا أبو بكر بن أبي شيبة وزهير بن حرب. قالا: حدثنا الحسن بن موسى. حدثنا زهير. حدثنا سماك بن حرب. حدثني مصعب بن سعد عن أبيه؛

 أنه نزلت فيه آيات من القرآن قال: حلفت أم سعد أن لا تكلمه أبدا حتى يكفر بدينه. ولا تأكل ولا تشرب. قالت: زعمت أن الله وصاك بوالديك. وأنا أمك. وأنا آمرك بهذا.

قال: مكثت ثلاثا حتى غشي عليها من الجهد. فقام ابن لها يقال له عمارة. فسقاها. فجعلت تدعو على سعد. فأنزل الله عز وجل في القرآن هذه الآية: ووصينا الإنسان بوالديه حسنا. وإن جاهداك على أن تشرك بي [31/ لقمان/15] وفيها: وصاحبهما في الدنيا معروفا.

قال: وأصاب رسول الله صلى الله عليه وسلم غنيمة عظيمة. فإذا فيها سيف فأخذته. فأتيت به الرسول صلى الله عليه وسلم. فقلت: نفلني هذا السيف. فأنا من قد علمت حاله. فقال "رده من حيث أخذته" فانطلقت. حتى إذا أردت أن ألقيه في القبض لامتني نفسي، فرجعت إليه. فقلت: أعطنيه. قال فشد لي صوته "رده من حيث أخذته" قال فأنزل الله عز وجل: يسألونك عن الأنفال [8/ الأنفال/ 1].

قال: ومرضت فأرسلت إلى النبي صلى الله عليه وسلم فأتاني. فقلت: دعني أقسم مالي حيث شئت. قال فأبى. قلت: فالنصف. قال فأبى. قلت: فالثلث. قال فسكت. فكان، بعد، الثلث جائزا.

قال: وأتيت على نفر من الأنصار والمهاجرين. فقالوا: تعال نطعمك ونسقيك خمرا. وذلك قبل أن تحرم الخمر. قال فأتيتهم في حش - والحش البستان - فإذا رأس جزور مشوي عندهم، وزق من خمر. قال فأكلت وشربت معهم. قال فذكرت الأنصار والمهاجرون عندهم. فقلت: المهاجرون خير من الأنصار. قال فأخذ رجل أحد لحي الرأس فضربني به فجرح بأنفي. فأتيت رسول الله صلى الله عليه وسلم فأخبرته. فأنزل الله عز وجل في - يعني نفسه - شأن الخمر: إنما الخمر والميسر والأنصاب والأزلام رجس من عمل الشيطان [5/ المائدة/ 90].

 

[ش (القبض) هو الموضع الذي يجمع فيه الغنائم].

 

{43}

Bize Ebû Bekr b. Ebi Şeybe ile Züheyr b. Harb rivayet ettiler. (Dedilerki): Bize Hasen b. Musa rivayet etti. (Dediki): Bize Züheyr rivayet etti. (Dediki): Bize Simâk b. Harb rivayet etti. (Dediki): Bana Mus'ab b. Sa'd babasından rivayet etti ki,

 

Kur'an'dan bazı âyetler onun hakkında inmiş. Sa'd şöyle demiş: Sa'd'ın annesi dininden dönmedikçe ebediyyen onunla konuşmayacağına ve yiyip içmeyeceğine yemin etti. Dediki:

 

— Sen Allah'ın annenle babanı sana vasiyyet ettiğini söylüyorsun. Ben senin annenim, sana bunu ben emrediyorum.

 

Sa'd (devamla) şunu söylemiş: Annem üç gece bekledi hattâ bitablıktan bayıldı. Bunun üzerine Umare denilen bir oğlu kalkarak ona su verdi. Annem Sa'd'a beddua etmeye başladı. Az sonra Allah (Azze ve Celle) Kur'ân'da şu âyeti indirdi:

 

«Biz insana annesiyle babasına güzel muamelede bulunmasını vasiyet ettik. Şayet bana şirk koşman için seninle mücahede ederlerse [Lokman 15] ilah...» Bu âyette şu da vardır: «Ama onlarla dünyada iyi geçin.»

 

Sa'd demiş ki: Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) büyük bir ganimet almışdi. Bir de baktım ganimetin içinde bir kılıç var! Hemen onu alarak Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e getirdim ve: Bu kılıcı bana bahşet! Ben hâlini bildiğin bir kimseyim, dedim :

 

«Onu aldığın yere iade et!» buyurdular. Ben de gittim tam onu ganimet yerine koymak istediğim sırada nefsim beni ayıpladı ve tekrar ona dönerek:

 

— Bunu bana ver! dedim. Bana sesini şiddetlendirerek :

 

«Onu aldığın yere koy!» buyurdu. Bunun üzerine Allah (Azze ve Celle):

 

«Sana ganimetleri soruyorlar...»! [Enfal 1] âyetini indirdi.

 

Sa'd demiş ki: Ben hastalandım da Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e haber gönderdim. Hemen geldi.

 

  Bana müsaade buyur, malımı dilediğim yere taksim edeyim, dedim. Razı olmadı.

 

  Yarısını! dedim. Yine razı olmadı.

 

  Öyle ise üçte birini! dedim. Ses çıkarmadı. Artık ondan sonra üçte bir (i vasiyet) caiz oldu.

 

Sa'd demiş ki : Ensar ve muhacirlerden müteşekkil birkaç kişinin yanına geldim de :

 

— Gel seni doyuralım ve sana şarab sunalım, dediler. Bu mesele şarab haram kılınmazdan önce idi. Onların yanına bir haş içinde iken vardım, —Haş, bahçe demektir.— Bir de baktım yanlarında kızartılmış hir deve kellesi, bir testi de şarab var! Onlarla beraber yedim, içtim. Derken onların yanında ensarla muhacirlerin lâfı oldu. Ben: Muhacirler ensardaıı daha hayırlıdır, dedim. Bunun üzerine bir adam başımın iki çenesini yakaladı ve bana o kelle ile vurarak burnumu yaraladı. Hemen Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e gelerek ona haber verdim. Müteakiben Allah (Azze ve Celle) benim hakkımda — kendisini kasdediyor — şarabın hükmünü indirdi:

 

«Şarab, kumar, dikili taşlar ve oklar şeytan işi pis şeylerdir.» [Maide 9]

 

 

44 - (1748) حدثنا محمد بن المثنى ومحمد بن بشار. قالا: حدثنا محمد بن جعفر. حدثنا شعبة عن سماك بن حرب، عن مصعب بن سعد، عن أبيه؛ أنه قال:

 أنزلت في أربع آيات. وساق الحديث بمعنى حديث زهير عن سماك. وزاد في حديث شعبة: قال فكانوا إذا أرادوا أن يطعموها شجروا فاها بعصا. ثم أوجروها. وفي حديثه أيضا: فضرب به أنف سعد ففزره. وكان أنف سعد مفزورا.

 

[ش (شجروا فاها بعصا ثم أوجروها) أي فتحوه ثم صبوا فيه الطعام. وإنما شجروه بالعصا لئلا تطبقه فيمتنع وصول الطعام جوفها. وهكذا صوابه: شجروا. وهكذا في جميع النسخ. قال القاضي: ويروى شحوا. ومعناه قريب من الأول. أي أوسعوه وفتحوه. والشحو التوسعة. ودابة شحو واسعة الخطو. ويقال: أوجره ووجره، لغتان، الأولى أفصح وأشهر. (ففزره) يعني شقه. وكان أنفه مفزورا. أي مشقوقا].

 

{44}

Bize Muhammed b. Müsennâ ile Muhammed b. Beşşâr rivayet ettiler. (Dedilerki): Bize Muhammed b. Ca'fer rivayet etti. (Dediki): Bize Şu'be, Simak b. Harb'dan, o da Mus'ab b. Sa'd'dan, o da babasından naklen rivayet etti. (Şöyle demiş):

 

Benim hakkımda dört âyet indirildi...

 

Ve râvi hadisi Züheyr'in Simak'den rivayet ettiği hadis mânâsında nakletmiştir. Şu'be'nin hadisinde şu ziyâde de vardır:

 

«Yemek vermek istediler mi testinin ağzını sopa ile açarlar, sonra yiyeceği içine dönerlerdi.»

 

Yine Şu'be'nin hadisinde: «O kelle ile Sa'd'ın burnuna vurdu ve onu yardı. Sa'd'ın burnu yarık idi.» cümlesi de vardır.

 

İzah 2413 te