SAHİH-İ MÜSLİM

Bablar Konular Numaralar  

FEDAİLU’S-SAHABE BAHSİ

<< 2450 >>

NUMARALI HADİS-İ ŞERİF:

 

97 - (2450) حدثنا منصور بن أبي مزاحم. حدثنا إبراهيم (يعني ابن سعد) عن أبيه، عن عروة، عن عائشة. ح وحدثني زهير بن حرب (واللفظ له). حدثنا يعقوب بن إبراهيم. حدثنا أبي عن أبيه؛ أن عروة بن الزبير حدثه؛ أن عائشة حدثته؛

 أن رسول الله صلى الله عليه وسلم دعا فاطمة ابنته فسارها. فبكت. ثم سارها فضحكت. فقالت عائشة: فقلت لفاطمة: ما هذا الذي سارك به رسول الله صلى الله عليه وسلم فبكيت، ثم سارك فضحكت؟ قالت: سارني فأخبرني بموته، فبكيت. ثم سارني فأخبرني أني أول من يتبعه من أهله، فضحكت.

 

{97}

Bize Mansûr b. Ebi Müzahim rivayet etti. (Dediki): Bize İbrahim (yâni İbni Sa'd) babasından, o da Urve'den, o da Âişe'den naklen rivayet etti. H.

Bana Züheyr b. Harb da rivayet etti. Lâfız onundur. (Dediki): Bize Ya'kub b. İbrahim rivayet etti. (Dediki): Bize babam, babasından rivayet etti. Ona da Urve b. Zübeyr rivayet etmiş. Ona da Âişe rivayet etmiş ki,

 

 (Aişe r.a. dediki) Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) kızı Fâtime'yi çağırarak kendisine bir şeyler fısıldamış ve Fâtime ağlamış. Sonra ona bir şeyler fısıldamış (bu sefer) gülmüş. Âişe demiş ki, Fâtıme'ye : Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) sana neler fısıldadı ki ağladın? Sonra sana bir şeyler fısıldadı da güldün? dedim, Fâtıme şu cevabı verdi :

 

— Bana fısıldayarak öleceğini  haber verdi. Ben de ağladım. Sonra bana fısıldayarak;     ailesinden ilk olarak kendisini ben takip edeceğimi haber verdi. Ben de güldüm.

 

 

98 - (2450) حدثنا أبو كامل الجحدري، فضيل بن حسين. حدثنا أبو عوانة عن فراس، عن عامر، عن مسروق، عن عائشة قالت:

 كن أزواج النبي صلى الله عليه وسلم عنده. لم يغادر منهن واحدة. فأقبلت فاطمة تمشي. ما تخطئ مشيتها من مشية رسول الله صلى الله عليه وسلم شيئا. فلما رآها رحب بها. فقال "مرحبا بابنتي" ثم أجلسها عن يمينه أو عن شماله. ثم سارها فبكت بكاء شديدا. فلما رأى جزعها سارها الثانية فضحكت. فقلت لها: خصك رسول الله صلى الله عليه وسلم من بين نسائه بالسرار. ثم أنت تبكين؟ فلما قام رسول الله صلى الله عليه وسلم سألتها ما قال لك رسول الله صلى الله عليه وسلم؟ قالت: ما كنت أفشي على رسول الله صلى الله عليه وسلم سره. قالت فلما توفي رسول الله صلى الله عليه وسلم قلت: عزمت عليك، بما لي عليك من الحق، لما حدثتني ما قال لك رسول الله صلى الله عليه وسلم؟ فقالت: أما الآن، فنعم. أما حين سارني في المرة الأولى، فأخبرني أن جبريل كان يعارضه القرآن في كل سنة مرة أو مرتين، وإنه عارضه الآن مرتين، وإني لا أرى الأجل إلا قد اقترب. فاتقي الله واصبري. فإنه نعم السلف أنا لك" قالت: فبكيت بكائي الذي رأيت. فلما رأى جزعي سارني الثانية فقال "يا فاطمة! أما ترضي أن تكوني سيدة نساء المؤمنين. أو سيدة نساء هذه الأمة"؟ قالت: فضحكت ضحكي الذي رأيت.

 

[ش (مرة أو مرتين) هكذا وقع في هذه الرواية. وذكر المرتين شك من بعض الرواة. والصواب حذفها كما في باقي الروايات. (لا أرى) أي لا أظن. (نعم السلف) السلف المتقدم. ومعناه أنا متقدم قدامك فستردين علي. (أما ترضي) هكذا هو في النسخ: ترضي. وهو لغة. والمشهور: ترضين].

 

{98}

Bize Ebû Kâmil El-Cahderi Fudayl b. Hüseyn rivayet etti. (Dediki): Bize Ebû Avâne Fıras'dan, o da Amir'den, o da Mesruk'dan, o da Âişe'den naklen rivayet etti. Şöyle demiş :

 

Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in zevceleri yanındaydılar. Onlardan hiç birini terk etmemişti. Derken yürüyerek Fâtıme geldi. Yürüyüşü Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in yürüyüşünden hiç ayrılmıyordu. Onu görünce kendisine hoş beşde bulundu. Ve :

 

«Merhaba kızım!» dedi. Sonra onu sağına yahut soluna oturttu. Sonra kendisine bir şeyler fısıldadı. Bunun üzerine Fâtıme şiddetle ağladı.

 

Onun feryadını görünce, ikinci defa kendisine bir şeyler fısıldadı. (Bu sefer) Fâtıme güldü. Ben kendisine :

 

  Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) kadınlarının arasından sır söylemek için seni seçti. Sonra sen ağlıyorsun ha? dedim. Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) (yanımızdan) kalktığı vakit Fâtıme'ye :

 

  Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) sana ne söyledi? diye sordum.

 

  Ben Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in sırrını ifşa edemem! dedi. Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) vefat edince (Fâtıme'ye):

 

  Senin üzerinde olan hakkım nâmına yemin ediyorum. Bana Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in sana ne dediğim söyle! dedim. Fâtıme :

 

  Şimdi (olur). Evet! Birinci defa bana fısıldadığında Cibril'in her sene kendisine bir veya iki defa Kur'ân-i arzedettiğini; bu sefer iki defa arzettiğini haber verdi. Ve :

 

«Ben ecelimin yaklaştığını görüyorum. Allah'dan kork! Sabret! Zira ben senin için ne iyi selefim.» buyurdu. Ben de gördüğün şekilde ağladım. Benim feryadımı görünce bana tekrar fısıldayarak:

 

«Yâ Fâtıme! Mü'mİnlerin kadınlarının hanımefendisi olmak istemez misin? Yahut bu ümmetin kadınlarının hanımefendisi olmak istemez misin?» buyurdu. Ben de gördüğün şekilde güldüm, dedi.

 

 

99 - (2450) حدثنا أبو بكر بن أبي شيبة. وحدثنا عبدالله بن نمير عن زكرياء. ح وحدثنا ابن نمير. حدثنا أبي. حدثنا زكرياء عن فراس، عن عامر، عن مسروق، عن عائشة قالت:

 اجتمع نساء النبي صلى الله عليه وسلم. فلم يغادر منهن امرأة. فجاءت فاطمة تمشي كأن مشيتها مشية رسول الله صلى الله عليه وسلم. فقال "مرحبا بابنتي" فأجلسها عن يمينه أو عن شماله. ثم إنه أسر إليها حديثا فبكت فاطمة. ثم إنه سارها فضحكت أيضا. فقلت لها: ما يبكيك؟ فقالت: ما كنت لأفشي سر رسول الله صلى الله عليه وسلم. فقلت: ما رأيت كاليوم فرحا أقرب من حزن. فقلت لها حين بكت: أخصك رسول الله صلى الله عليه وسلم بحديثه دوننا ثم تبكين؟ وسألتها عما قال فقالت: ما كنت لأفشي سر رسول الله صلى الله عليه وسلم. حتى إذا قبض سألتها فقالت: إنه كان حدثني "أن جبريل كان يعارضه بالقرآن كل عام مرة. وإنه عارضه به في العام مرتين. ولا أراني إلا حضر أجلي. وإنك أول أهلي لحوقا بي. ونعم السلف أنا لك. فبكيت لذلك. ثم إنه سارني فقال "ألا ترضين أن تكوني سيدة نساء المؤمنين. أو سيدة نساء هذه الأمة"؟ فضحكت لذلك.

 

{99}

Bize Ebû Bekr b. Ebi Şeybe ile Abdullah b. Numeyr Zekeriyya'dan rivayet ettiler. H.

Bize İbnü Numeyr de rivayet etti. (Dediki): Bize babam rivayet etti. (Dediki); Bize Zekeriyya, Firas'dan, o da Âmir'den, o da Mesrûk'dan, o da Âişe'den naklen rivayet etti, Âişe şöyle demiş:

 

Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in kadınları toplandı. Onlardan hiç birini bırakmadı. Derken Fâtune yürüyerek geldi. Yürüyüşü sanki Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in yürüyüşü idi. (Ona) :

 

«Merhaba kızım!» dedi ve sağına yahut soluna oturttu. Sonra kendisine bir söz fısıldadı. Fâtıme de ağladı. Sonra ona bir şeyler fısıldadı, bu sefer güldü. Kendisine: Niye ağlıyorsun? dedim,

 

— Ben Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in sırrını ifşa edemem! Cevâbını verdi. Ben bugünkü gibi kedere daha yakın bir sevinç görmedim, dedim. Ağladığı vakit Fâtıme'ye : Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) konuşmak için bizi bırakıp seni seçti, sonra bir de ağlıyorsun, dedim. Ve Ona ne söylediğini sordum. Fâtıme (yine): Ben Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in sırrını ifşâ edemem, dedi. Nihayet o vefat edince kendisine sordum: — Cibril'in her sene bir defa ona gelerek Kur'ân-ı arzettiğini; o sene iki defa arzettiğini söylemişti:

 

«Kendimi ecelim gelmiş görüyorum. Ailemden bana ilk katılacak sensin! Ben senin için ne iyi selefim.» demişti. Ben de bunun için ağlamıştım. Sonra baha tekrar fısıldayarak:

 

«Sen mü'min kadınlarının yahut bu ümmetin kadınlarının hanımefendisi olmana razı değil misin?» demişti. Ben de buna gülmüştüm, dedi.

 

 

İzah:

Bu hadisi Buhari «Kitâbul-İstizan»'ın birkaç yerinde muhtasar bir yerinde de mufassal olarak tahric etmiştir.

 

Taberâni bu hâdisenin Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in hastalığı şiddetlendiği vakit Hz. Âişe 'nin evinde geçtiğini kaydetmiştir.

 

Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in Hz. Fâtıme'ye kendinden sonraya kalacağını ve ailesi içinden yanına ilk gelenin de o olacağını bildirmesi birer mucizedir. Nitekim öyle de olmuştur.

 

Hz. Cibril'in Kur'ân'ı arzetmesinden murad mukabeledir. Yâni Kur'ân'ı o okur, Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) dinlerdi. Ba'zan da Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) okur, Cibril dinlerdi. Bu bir nevi kontroldü. Hadisin bir rivayetinde râvi şek ederek: «Senede bir, veya iki defa Kur'ân'ı arzederdi.» demiştir. Doğrusu bir defa olmasıdır. Nitekim diğer rivayetler de öyledir.

 

Kaadi İyad'ın beyânına göre Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Hz. Cibril'in o sene âdeti hilâfına iki defa mukabeleye gelmesinden ecelinin yakın olduğunu anlamıştır. Sair senelere nisbetle o sene vahiy daha fazla gelmiş; ALLAH Teâlâ dinini tamamlamıştır. Selef önce giden manasınadır. Burada murad âhirete evvelâ ben gideceğim, sonra sen geleceksin, demektir,