NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
165 - (2498) حدثنا
عبدالله بن
براد، أبو
عامر الأشعري
وأبو كريب،
محمد بن
العلاء
(واللفظ لأبي
عامر) قالا:
حدثنا أبو
أسامة عن
بريد، عن أبي
بردة، عن
أبيه. قال: لما
فرغ النبي صلى
الله عليه
وسلم من حنين،
بعث أبا عامر
على جيش إلى
أوطاس. فلقي
دريد بن
الصمة. فقتل
دريد وهزم
الله أصحابه.
فقال أبو
موسى: و بعثني
مع أبي عامر.
قال فرمي أبو
عامر في
ركبته. رماه
رجل من بني
جشم بسهم.
فأثبته في
ركبته.
فانتهيت إليه
فقلت: يا عم! من
رماك؟ فأشار
أبو عامر إلى
أبي موسى.
فقال: إن ذاك
قاتلي. تراه
ذلك الذي
رماني. قال
أبو موسى:
فقصدت له فاعتمدته
فلحقته. فلما
رآني ولى عني
ذاهبا. فاتبعته
وجعلت أقول
له: ألا
تستحي؟ ألست
أعرابيا؟ ألا
تثبت؟ فكف.
فالتقيت أنا
وهو. فاختلفنا
أنا وهو
ضربتين.
فضربته بالسيف
فقتلته. ثم
رجعت إلى أبي
عامر فقلت: إن
الله قد قتل
صاحبك. قال:
فانزع هذا
السهم. فنزعته
فنزا منه الماء.
فقال: يا ابن
أخي! انطلق
إلى رسول الله
صلى الله عليه
وسلم فأقرئه
مني السلام.
وقل له: يقول
لك أبو عامر:
استغفر لي.
قال:
واستعملني
أبو عامر على
الناس. ومكث
يسيرا ثم إنه
مات. فلما
رجعت إلى
النبي صلى
الله عليه وسلم
دخلت عليه،
وهو في بيت
على سرير
مرمل، وعليه
فراش، وقد أثر
رمال السرير
بظهر رسول
الله صلى الله
عليه وسلم
وجنبيه.
فأخبرته
بخبرنا وخبر
أبي عامر.
وقلت له: قال:
قل له: يستغفر
لي. فدعا رسول
الله صلى الله
عليه وسلم بماء.
فتوضأ منه. ثم
رفع يديه. ثم
قال "اللهم! اغفر
لعبيد، أبي
عامر" حتى
رأيت بياض
إبطيه. ثم قال
"اللهم! اجعله
يوم القيامة
فوق كثير من
خلقك، أو من
الناس" فقلت:
ولي يا رسول
الله! فاستغفر.
فقال النبي
صلى الله عليه
وسلم "اللهم!
اغفر
لعبدالله بن
قيس ذنبه.
وأدخله يوم
القيامة
مدخلا كريما".قال
أبو بردة:
إحداهما لأبي
عامر. والأخرى
لأبي موسى.
{165}
Bize Abdullah b. Berrâd
Ebû Amir El-Eş'ari ile Ebû Kureyb Muhammed b. Alâ' rivayet ettiler. Lâfız Ebû
Âmir'indir. (Dedilerki): Bize Ebû Usâme, Büreyd'den, o da Ebû Bürde'den, o da
babasından naklen rivayet etti. (Şöyle demiş):
Nebi (Sallallahu Aleyhi
ve Sellem) Huneyn'den ayrılınca Ebû Âmir'i Evtâs'a gidecek ordu üzerine
kumandan gönderdi. O da Düreyd b. Sımme'ye rastladı. Düreyd öldürüldü.
Arkadaşlarını da Allah hezimete uğrattı. Ebû Mûsâ demiş ki : Beni de Ebû Âmir
ile gönderdi. Ebû Âmir dizinden yaralandı. Onu Beni Cüşem kabilesinden bir adam
okla yaraladı. Ve dizine isabet ettirerek çökertti. Ben kendisine vararak :
— Amca seni kim vurdu? diye sordum. Etû Âmir,
Ebû Musa'ya işaret ederek (katili gösterdi).
— Benim katilim işte budur. Görüyor musun? Beni
işte bu vurdu! dedi. Ebû Mûsâ :
— Ben de kendisine kasdettim. Bilerek üzerine
yürüdüm ve ona yetiştim. Beni görünce dönerek gitmek istedi. Peşine düştüm. Ve
ona :
— Utanmıyor musun? Sen Arab değil misin?
Yerinde dursana! demeye başladım.
Gitmekten vaz geçti. İkimiz karşılaştık. Ben ve o iki kıhç darbesiyle
birbirimize girdik. Kendisine bir kılıç vurarak öldürdüm. Sonra Ebû Âmir'e
dönerek:
— Allah seninkini tepeledi, dedim.
— O halde şu oku çıkar! dedi. Oku çıkardım.
Yerinden su yükseldi. Bunun Üzerine :
— Ey kardeşim oğlu!
Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e git, benden kendisine selâm söyle ve
de ki : Ebû Âmir sana benim için istiğfar eyle, diyor.
Ebû Musa demiş ki: Ebû
Âmir beni halka emir tâyin etti. Biraz yaşadı, sonra öldü. Ben Nebi (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem)'e döndüğümde yanına girdim. Kendisi bir odada hurma dalından
dokunmuş bir yatak üzerinde idi. Yatağı üzerinde bir döşek vardı. Yatağın
örgüleri Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in sırtında ve yanlarında iz
bırakmıştı. Kendi maceramızla Ebû Âmir'in başına geleni ona haber verdim. Ve
dedim ki: Ebû Âmir: «Söyle ona benim için istiğfar buyursun!» dedi. Bunun
üzerine Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) su istedi. Ve ondan abdest
aldı. Sonra ellerini kaldırdı. Ve :
«Allah'ım! Ebû Âmir
Ubeyd'e mağfiret buyur!» diye duâ etti. Hattâ koltuklarının beyazını gördüm.
Sonra :
«Allah'ım! Onu kıyamet
gününde halkımdan yahut insanlardan çoğuna üstün kıl!» diye duâ etti. Ben:
— Yâ Resûlallah! Bana da
istiğfar eyle! dedim. Bunun üzerine Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
«Allah'ım! Abdullah b.
Kays'a günâhını bağışla! Onu kıyamet gününde makbul bir yere koy!» diye duâ buyurdu.
Ebû Bürde: «Bu dualardan
biri Ebû Âmir'e, diğeri Ebû Musa'yadır.» demiş.
İzah:
Bu hadisi Buhâri
«Kitâbu'l-Meğâzi»'de ve bâzı yerlerini «Cihâd» ile «Deavât» bahislerinde tahric
etmiştir.
Ebû Âmir'in ismi Ubeyd
b. Süleym olup, Hz. Ebû Mûsâ'nın amcasıdır. Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve
Sellem), Hz. Ebû Âmir'i kumandan tayin ederek Hevâzin kabilesi üzerine göndermişti.
Hevâzinliler hezimete uğradıktan sonra, bazıları Evtas'da toplanmışlardı,
Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) onların tamamiyle işini bitirmek
istiyordu.
Düreyd meşhur bir
şâirdir. Öldürüldüğü zaman yüzyirmi yaşında olduğu söylenir. Kendisini kim
öldürdüğü ihtilaflıdır. İbni İshâk'a göre Rabia b. Rufey'; Bezzâr'ın rivayetine
göre ise Zübeyr b. Avvâm (Radiyallahu anh) öldürmüştür. Yine İbni İshâk'a göre
Hz. Ebû Âmir'i vuran Düreyd'in oğlu Seleme'dir. İbni Hişâm ise :
«Bana itimâd ettiğim bir
zât rivayet etti ki, Ebû Âmir'i Cüşem kabilesinden Evfâ b. Haris ve Ala' b.
Haris nâmlarında iki kardeş vurmuşlardır. Onları da Ebû Mûse'l-Eş'ari
öldürmüştür.» demektedir. Bu hadisde Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in
seriri üzerinde bir döşek bulunduğu bildiriliyorsa da Şeyh Ebû'l-Hasan bunu
kabul etmemiş: «Doğrusu seririn üzerinde döşek yoktu şeklinde olacaktır.
İbareden nefiy edatı düşmüştür.» demiştir. Filhakika Hz. Ömer'in bir
rivayetinde : «Serirle Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in arasında
yatak yoktu. Örgüler iki yanında eser bırakmıştı.» denilmiştir.
Hadis-i şerif duanın ve
duada el kaldırmanın müstehab olduğuna delildir. Gerçi Hz. Enes'den rivayet
edilen bir hadisde: «Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) üç yerden başka
ellerini kaldırmamışdir.» denilmişse de. o hadis Hz. Enes'in sâir yerlerde el
kaldırdığını görmediğine hamledilmiştir. Yoksa Nebi (Sallallahu Aleyhi ve
Sellem)'in otuzdan fazla yerde el kaldırarak duâ ettiği sabit olmuştur.
Bu hadis Ebû Âmir ile
Ebû Musa'nın faziletlerine de delildir. Hz. Ebû Mûsâ'l-Eş'ari'nin ismi Abdullah
b. Kays'dır.