SAHİH-İ MÜSLİM

Bablar Konular Numaralar  

KIYAMETİN SIFATI, CENNET VE CEHENNEM BAHSİ

<< 2786 >>

NUMARALI HADİS-İ ŞERİF:

 

19 - (2786) حدثنا أحمد بن عبدالله بن يونس. حدثنا فضيل (يعني ابن عياض) عن منصور، عن إبراهيم، عن عبيدالله السلماني، عن عبدالله بن مسعود قال:

 جاء حبر إلى النبي صلى الله عليه وسلم فقال: يا محمد! أو يا أبا القاسم! إن الله تعالى يمسك السماوات يوم القيامة على إصبع. والأرضين على إصبع. والجبال والشجر على إصبع. والماء والثرى على إصبع. وسائر الخلق على إصبع. ثم يهزهن فيقول: أنا الملك. أنا الملك. فضحك رسول الله صلى الله عليه وسلم تعجبا مما قال الحبر. تصديقا له. ثم قرأ: {وما قدروا الله حق قدره والأرض جميعا قبضته يوم القيامة والسماوات مطويات بيمينه، سبحانه وتعالى عما يشركون} [39 /الزمر /67].

 

[ش (الحبر) بفتح الحاء وكسرها، الفتح أفصح، وهو العالم].

 

{19}

Bize Ahmed b. Abdillah b. Yûnus rivayet etti. (Dediki): Bize Fudayl (yâni; îbni İyâd) Mansur'dan, o da İbrahim'den, o da Abide's-Selmânî'dcn, o da Abdullah b. Mes'ud'dan naklen rivayet etti. (Şöyle demiş):

 

Bir âlim Nebi (Satlallahu Aleyhi ve Seilem)'e gelerek.

 

  Yâ Muhammedi Yahut Yâ Eba'l-Kâsım! Şüphesiz ki, Allah Teâlâ kıyamet gününde gökleri bîr parmak üstünde, yerleri bir parmak üstünde, dağlarla ağaçları bir parmak üstünde, su ile toprağı bir parmak üstünde, sâir mahlûkatı da bir parmak üstünde tutacak, sonra onları sallayarak:

 

  Melik benîm; Melik benim; buyuracaktır, dedi. Bunun üzerine Resûlullah (Sallallahu. Aleyhi ve Sellem) bu âlimin söylediğine şaşarak onu tasdik için güldü. Sonra şu âyeti okudu :                                           

 

«Onlar Allah'ı hakkıyla takdir etmemişlerdir. Halbuki Kıyamet gününde bütün yer ve gökler onun sağ elinde dürülüp toplanacaklardır. Onu tenzih ederim. O müşriklerin koştukları şirkten münezzehdir.» [Zümer 67]

 

 

20 - (2786) حدثنا عثمان بن أبي شيبة وإسحاق بن إبراهيم. كلاهما عن جرير، عن منصور، بهذا الإسناد، قال:

 جاء حبر من اليهود إلى رسول الله صلى الله عليه وسلم. بمثل حديث فضيل. ولم يذكر: ثم يهزهن. وقال: فلقد رأيت رسول الله صلى الله عليه وسلم ضحك حتى بدت نواجذه تعجبا لما قال. تصديقا له. ثم قال رسول الله صلى الله عليه وسلم "وما قدروا الله حق قدره" وتلا الآية.

 

{20}

Bize Osman b. Ebî Şeybe ile İshak b. İbrahim rivayet etti. Her iki râvi Cerir'den, o da Mansur'dan bu isnadla rivayette bulumiıuşlardır. Mansûr: Yahudilerden bir âlim Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e geldi, diyerek Fudayl'ın hadîsi gibi rivayette bulunmuş. Fakat: «Sonra onları sallayacak...» dememiştir. O şunu söylemiştir:

 

— Gerçekten Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in onun söylediğine şaşarak kendisini tasdik için güldüğünü gördüm. Hattâ yan dişleri göründü. Sonra Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):

 

«Onlar Allah'ı hakkıyle takdir etmediler.» dedi ve âyeti okudu.

 

 

21 - (2786) حدثنا عمر بن حفص بن غياث. حدثنا أبي. حدثنا الأعمش قال: سمعت إبراهيم يقول: سمعت علقمة يقول: قال عبدالله:

 جاء رجل من أهل الكتاب إلى رسول الله صلى الله عليه وسلم فقال: يا أبا القاسم! إن الله يمسك السماوات على إصبع. والأرضين على إصبع. والشجر والثرى على إصبع. والخلائق على إصبع. ثم يقول: أنا الملك. أنا الملك. قال فرأيت النبي صلى الله عليه وسلم ضحك حتى بدت نواجذه. ثم قرأ: وما قدروا الله حق قدره.

 

{21}

Bize Ömer b. Hafs b. Gıyâs rivayet etti. (Dediki): Bize babam rivayet etti. (Dediki): Bize A'meş rivayet etti. (Dediki): Ben İbrahim'i şöyle derken işittim: Alkame'yi dinledim, şunu söylüyordu: Abdullah dedi ki: Ehl-i Kitabdan bir adam Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e gelerek:

 

  Yâ Eba'l-Kâsim! Şüphesiz ki, Allah gökleri bir parmak üzerinde, yerleri bir parmak üzerinde, ağaçlarla toprağı bir parmak üzerinde, mahlûkatı da bir parmak üzerinde tutacak; sonra :

 

  Melik benim, Melik benim!  buyuracaktır, dedi. Abdullah demiş ki: Bunun üzerine Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in güldüğünü gordüm. Hattâ yan dişleri göründü. Sonra :

 

«Onlar Allah'ı haklayle takdir etmediler.» âyetini okudu.

 

 

22 - (2786) حدثنا أبو بكر بن أبي شيبة و أبو كريب. قالا: حدثنا أبو معاوية. ح وحدثنا إسحاق بن إبراهيم وعلي بن خشرم. قالا: أخبرنا عيسى بن يونس. ح وحدثنا عثمان بن أبي شيبة. حدثنا جرير. كلهم عن الأعمش، بهذا الإسناد. غير أن في حديثهم جميعا: والشجر على إصبع. والثرى على إصبع. وليس في حديث جرير: والخلائق على إصبع. ولكن في حديثه: والجبال على إصبع. وزاد في حديث جرير: تصديقا له تعجبا لما قال.

 

{22}

Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ile Ebû Kureyb rivayet ettiler. (Dedilerki): Bize Ebû Muâviye rivayet etti. H.

Bize İshak b. İbrahim ile Alî b. Haşrem de rivayet ettiler. (Dedilerki): Bize İsa b. Yûnus haber verdi. H.

Bize Osman b. Ebî Şcybe dahi rivayet etti. (Dediki): Bize Cerîr rivayet etti. Bu râvilerin hepsi A'meş'den bu isııadla rivayette bulunmuşlardır. Şu kadar var ki: Her birinin hadîsinde: «Ağaçları bir parmak üzerinde ve toprağı bîr parmak üzerinde...» ifâdeleri vardır. Cerir'in hadîsinde: «Mahlûkatı da bir parmak üstünde...» ifâdesi yoktur. .Lâkin onun hadîsinde: «Dağları da bir parmak üstünde...» ibaresi vardır. Cerir'in hadîsinde şu ziyâde de vardır: «Onu tasdik için söylediğine şaşarak...»

 

 

İzah:

Bu hadîsi Buhârî, Ziimer Sûresinin tefsirinde ve «Kitâbu't-Tevhid»'de; Tirmizî ile Nesâî dahi «Kitâbu't-Tefsir»'de muhtelif râvilerden tahric etmişlerdir.

 

Habr ve Hıbr: Âlim demektir. Bu kelime umumiyetle yahudilerin âlimleri hakkında kullanılır.

 

Hadîs-i şerif sıfat hadislerindendir. Bunlar hakkında ulemânın iki mezhebi olduğunu evvelce görmüştük. Yine hülâsa edelim ki: Bir mezhebe göre el, parmak v.s. gibi uzuvlar Allah Teâlâ hakkında mümteni yâni; imkânsız olduğu için, bu gibi kelimelerin hak olduğuna itikad etmek ve mânâlarını Allah'a havale kılmak gerekir. Diğer mezhebe göre bunlar te'vil olunurlar. Bu takdirde buradaki parmaktan murad; muktedir olmaktır.

 

Hadîsin zahirine bakılırsa, Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) yâhûdî âlimini tasdik için gülmüştür. Kaadî İyâd'la bazı kelâm ulemâsına göre ise, onun gülmesi tasdik için değil, yahûdî âliminin söylediklerini red ve inkâr içindir. O yahudinin kötü itikadına şaşmıştır. Çünkü yahudilere göre Ccnâb-ı Allah cisimdir. Hadîsdeki (onu tasdik için) sözü râvi tarafından söylenmiştir. Nevevî birinci mânâyı daha zahir bulmaktadır.

 

Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in gülmesinden murad; tebessümüdür.