NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
2 - (2957) حدثنا
عبدالله بن
مسلمة بن
قعنب. حدثنا
سليمان (يعني
ابن بلال) عن
جعفر، عن
أبيه، عن جابر
بن عبدالله؛
أن
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم مر
بالسوق، داخلا
من بعض
العالية،
والناس كنفته.
فمر بجدي أسك
ميت. فتناوله
فأخذ بأذنه.
ثم قال "أيكم يحب
أن هذا له
بدرهم؟"
فقالوا: ما
نحب أنه لنا بشئ.
وما نصنع به؟
قال "أتحبون
أنه لكم؟"
قالوا: والله!
لو كان حيا،
كان عيبا فيه، لأنه
أسك. فكيف وهو
ميت؟ فقال
"فوالله!
للدنيا أهون
على الله، من
هذا عليكم".
[ش
(كنفته) وفي
بعض النسخ.
كنفتيه. معنى
الأول جانبه.
والثاني،
جانبيه. (جدي
أسك) أي صغير
الأذنين].
{2}
Bize Abdullah b. Mesleme
b. Ka'neb rivayet etti. (Dediki): Bize Süleyman (yâni; İbni Bilâl) Ca'fer'den,
o da babasından, o da Câbir b. Abdullah'dan naklen rivayet ettiki,
Resulullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem) yayla köylerinden birinden şehre girerken pazara uğradı, halk
etrafındaydılar. Derken küçük kulaklı ölü bir oğlağın yanından geçti. Onu eline
alarak kulağından tuttu. Sonra :
«Hanginiz bunun bir
dirheme kendinin olmasını ister?» dedi. Ashâb :
— Biz onun bir şey mukabilinde bizim olmasını
dilemeyiz. Onunla ne yapabiliriz ki, dediler. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve
Sellem):
«Bunun sîzin olmasını
diler misiniz?» diye sordu. Ashâb :
— Vallahi diri olsa kusuru vardı. Çünkü
kulakları küçüktür. Ölü olduğu halde onu ne yapalım? dediler. Bunun üzerine :
«Şimdi vallahi Allah
nezdinde dünya sizin indinizde şu hayvandan daha kıymetsizdir.» buyurdu.
2-م - (2957) حدثني
محمد بن
المثنى
العنزي
وإبراهيم بن
محمد بن عرعرة
السامي. قالا:
حدثنا
عبدالوهاب
(يعنيان
الثقفي) عن
جعفر، عن
أبيه، عن
جابر، عن
النبي صلى
الله عليه
وسلم. بمثله.
غير أن في حديث
الثقفي: فلو
كان حيا كان
هذا السكك به
عيبا.
{M-2}
Bana Muhammed b. Müsennâ
EI-Anczî île İbrahim b. Muhammed b. Ar'arate's-Sâ'mi rivayet ettiler.
(Dedilerki): Bize Abdü'l-Vehhab (yâni; Sekafî), Ca'fer'den, o da babasından, o
da Câbir'den, o da Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'den naklen bu
hadîsin mislini rivayet ettiler.
Yalnız Sekafî'nin hadîsinde:
«Diri olsaydı bu kulak küçüklüğü onda kusur sayılırdı.» cümlesi vardır.
İzah:
Dünyanın mü'mine zindan
olmasından murad; dünya şehvetlerinden bâzılarının ona haram ve mekruh
kılınması ve meşakkatli ibâdetlerin emir buyurulmasıdır. Mü'min öldüğü vakit
rahata erer ve Allah Tealâ'nın ona hazırladığı daimî nimetlere kedersiz
rahatlara kavuşur. Dünyanın kâfire cennet oluşu ise, dünyada bütün arzu ve
şehvetlerinin husulü itibariyledir. Öldüğü zaman daimî azaba ve ebedi şekâvete
duçar olacaktır.
Mahir: Mu'min dünyada
kendinin çok kötü durumda olmadığını düşünse dahi elbetteki Cennet yanında
dünya mu'min'e zindan'dır.
İkinci rivayetten
(2957) dünyanın Allah Teâlâ indinde kusurlu bir oğlak ölüsü kadar kıymeti
olmadığı anlaşılıyor. Bundan dolayıdır ki, dünya nimetlerini kâfir müslüman
ayırmadan çalışan her kuluna vermektedir. Çok çalışan kâfirlere, az çalışan
müslümanlardan daha fazla dünya nimeti vermesi de bundandır. Fakat âhiret
nimetleri böyle değildir. Onların Allah indinde kıymeti vardır. Binâenaleyh bu
nimetleri hassaten mü'minlere ve rızâsını kazananlara ihsan edecektir.