|
|
Rivayet
edildiğine göre, Allah (C.C.), Adem ile birlikte eşi Havva'yı onları yarattığı
gün olan cuma günü güneş batmazdan önce gökten yeryüzüne indirdi.
Hz.
Ali (R.A.), İbn Abbas, Katade ve Ebu'I-Aliye bu hususta şöyle diyorlar:
"Adem (A.S.), Hindistan'ın Serendib topraklarında bulunan Nud (veya Bud)
Dağı üzerine, Havva da Cidde'ye indirildi."
İbn
Abbas diyor ki: "Adem (A.S.)'in Havva'yı aramak için attığı adımlardan her
ayak bastığı yer köy ve kasaba, adımlarının arasındaki boşluklar ise ova ve
sahra oldu. Hatta Adem (A.S.) yürüyerek ''Cem'' denilen yere gelince Havva ile
buluştu. Bu yüzden onların buluştukları yere, ''buluşturucu'' ve ''bir araya
getirici'' manasına geldiği için ''Müzdelife'' adı verildi. Ayrıca onlar
''Arafat'''ta tanıştıkları için buraya da tanışma manasına gelen ''Arafat''
ismi verildi. ''Cem''' denilen yerde birbirleriyle buluşup bir araya geldikleri
için burasına da ''Cem''' denildi. Yılan, İsfahan'a, İblis de Meysan'a
indirildi."
Bir
diğer rivayette ise Adem (A.S.) çöle, İblis de Ubülle'ye indirilmişlerdir.
Ebu
Ca'fer et-Taberi diyor ki: "Bu husustaki haber ve rivayetlerin doğruluğunu
bilmek ancak hüccet derecesinde bir haber (hadis)in rivayet edilmesiyle mümkün
olur. Kaldı ki biz, bu hususta Adem'in Hindistan'a indirildiğini bildiren bir
haber (hadis)den başkasını da bilmiyoruz. Bu haberin sıhhatini de İslam
alimleri reddetmemişlerdir."
İbn
Abbas'ın ifadesine göre; Adem (A.S.), Nud Dağı üzerine indirildiğinde ayakları
yerde, başı da gökteydi; meleklerin tesbihini dinliyordu, melekler ise ondan
korkuyorlardı. Bu yüzden melekler, Allah'tan Adem'in boyunun kısaltılmasını
istediler, bunun üzerine Allah (CC.) boyunu altmış arşına indirdi (yaklaşık 40
m). Adem (A.S.) ise meleklerin seslerini ve tesbihlerini işitemez bir hale
geldiği için bu duruma. çok üzüldü. Hatta Adem: ''Ey Rabbim! Ben yurdunda senin
komşun idim, benim senden başka da rabbim yoktu. Beni cennetine koymuştun,
dilediğim yerden yiyor, dilediğim yerde kalıyordum; fakat sen beni mukaddes bir
dağa indirdin, ben burada da meleklerin seslerini işitiyor, cennetin kokusunu
alıyordum. Şimdi ise boyumu altmış arşına düşürdün; bu yüzden meleklerin
sesleri kesildi, Arşının etrafındaki tavaf görüntüleri gözlerimden uzaklaştı,
cennetin kokuları kayboldu'' dedi. Bunun üzerine Allah ona: ''Ey Adem! Bu senin
işlediğin günahın bir neticesidir'' diye cevap verdi.
Allah
(CC), Adem ile Havva'nın çıplaklığını görünce, cennetten indirdiği sekiz çift
koyundan bir koçu boğazlamasını Adem (A.S.)'e emretti. Bunun üzerine Adem bir
bıçak alıp bunu boğazladı ve yününü aldı. Havva bu yünü eğirdi, Adem ise
eğrilen bu yünü dokudu; kendisine bir cübbe, Havva'ya bir gömlek ile bir baş
örtüsü yaptı. Böylece her ikisi de bunları giyindiler.
Anlatıldığına
göre, Allah (CC), Adem ile Havva'ya bir melek göndermiş ve bu melek hayvanların
ve koyunların derilerinden giyecekleri şeyi onlara öğretmiştir.
Yine
anlatıldığına göre, yukarıda geçen yün ve deri elbiseler Adem (A.S.)'in
evIadının giymiş oldukları elbiselerdi. Adem ile Havva'nın elbiseleri ise
cennet yapraklarından üzerlerine örttükleri elbiselerdi.
Allah
(CC.) Adem'e şöyle vahyetti: ''Ey Adem! Arş'ımın hizasında benim bir harem
yerim vardır. Sen oraya git, benim için ev (mabet) yap. Meleklerimin Arş'ımın
çevresinde nasıl tavaf ettiklerini gördün, sen de bu evimin çevresinde o
şeklide tavaf et. İşte ben orada senin ve bana itaatte bulunacak olan evladının
dualarını kabul edeceğim.''
Bunun
üzerine Hz. Adem (A.S.): ''Ey Rabbim! Bu benim için nasıl mümkün olur? Benim
buna gücüm yetmez, ayrıca ben buranın yolunu da bilmiyorum'' dedi. Hz. Adem'in
bu ilticası üzerine Allah onun refakatine bir melek verdi ve Adem (A.S.) onunla
birlikte Mekke tarafına gitti. Hz. Adem, çayırlı çimenli bir yere uğradığında
meleğe: ''Beni buraya indir.'' dedi. Melek ise onun bu türlü tekliflerine:
''Olmaz, olduğun yerde dur.'' diye karşılık verirdi. Bu durum Mekke'ye kadar
böyle devam etti. Nihayet Hz. Adem'in inip konakladığı her yer mamur oldu,
geçip gittiği yerler ise çöl ve sahra halini aldı. Adem (A.S.) Sina (Tur-ı
Sina), Zeytun,' Lübnan, Cudi ve Hıra olmak üzere bu beş dağdan getirdiği
taşlarla bu evi (Kabe'yi) yaptı. Onun temelini ise Hıra dağı'ndan getirdiği
taşlarla kurdu. Nihayet evin (Kabe'nin) yapısı tamamlandıktan sonra melek onu
Arafat'a götürdü ve ona bugün hacıların yaptıkları bütün hac menasikini
öğretti. Bundan sonra melekle birlikte Adem (A.S.) Mekke'ye geldi ve bir hafta
evi (Kabe'yi) tavaf etti. Daha sonra Hz. Adem Hind ülkesine geri döndü ve orada
Nuh Dağı'nda öldü.
Bu
görüşe göre, Hz. Adem ile Havva birlikte yere inmiş oluyorlar; ayrıca evi
(Kabe'yi) de Adem (A.S.) yapmış oluyor. İşte bu görüş, Allah'ın izniyle ilerde
anlatacağımız üzere evin (Kabe'nin) gökten indirildiği görüşüne aykırı
düşmektedir.
Anlatıldığına
göre, Hz. Adem Hint ülkesinden kırk defa yaya olarak gelip hac yapmıştır. Hz.
Adem Hint ülkesine indiği zaman onun başında cennet ağacının yaprağından
yapılmış bir taç vardı. Adem (A.S.) yere indikten sonra tacın yapıldığı ağacın
yaprakları kuruyup yere döküldü. İşte bundan Hint ülkesinde bulunan her türlü
hoş kokulu bitki üredi. Bir rivayete göre de bu hoş kokulu bitkiler Havva ile
Hz. Adem'in üzerlerini kapattıkları cennet yapraklarından meydana gelmişlerdir.
Bir
başka rivayete göre, Hz. Adem cennetten çıkarılmakla emredildiği zaman o
cennetteki her ağacın yanından geçerken dallarından birer tane koparmış ve yere
indiği zaman bu dallarla birlikte inmiştir. İşte Hint ülkesindeki hoş kokulu
bitkilerin aslını bunlar teşkil etmiştir. Ayrıca Allah Hz. Adem'e cennet
meyvelerinden de vermiştir. İşte bizim dünyadaki meyvelerimiz, bu cennet
meyvelerinden meydana gelmiştir. Ne var ki, cennet meyveleri bozulmaz; fakat
dünya meyveleri çürüyüp bozulur.
Yine
Allah Hz. Adem'e her şeyin sanatını öğretti. Adem (A.S.) ile birlikte cennet
kokuları, Haceru'l-esved (siyah taş) ve Musa (A.S.)'nın asası da indirildi.
Haceru'l-esved, cennet yakutundan bir taştı ve yere indirilmezden önce kardan
daha beyazdı. Hz. Musa'nın asası ise cennetin ağaçlarından as mersin ağacı) ile
lüban (çam ağacın)dan yapılmıştı. Bunlardan sonra da örs, tokmak ve kerpeten
gibi aletler indirildiler.
Adem
(A.S.)'in endam ve şekli gayet güzeldi; hatta Yusuf (A.S.) hariç, evladından
hiçbirisi kendisine benzemiyordu. Cebrail (A.S.) Hz. Adem'in yanına bir kese
buğdayla birlikte gönderildi. Adem (A.S.): ''Bu nedir?'' diye sordu. Cebrail
(A.S.): ''Bu seni cennetten çıkaran nesnedir.'' diye cevap verdi. Hz. Adem:
''Ben bunu ne yapacağım?'' dedi. Cebrail (A.S.): ''Bunu yeryüzüne (toprağa) serp.''
diye karşılık verdi. Adem (A.s.) buğday tanelerini yere serpti ve anında bu
taneler Allah tarafından yetiştirilip buğday haline getirildiler. Bundan sonra
Adem (A.S.) bu tanelerden biten ekinleri biçip bir araya topladı ve ovalayarak
samanından ayırdıktan sonra onları öğütüp hamur kardı ve ekmek yaptı. İşte
bunların hepsi Cebrail (A.S.)'in ona öğretmesi ile oldu. Ayrıca Cebrail (A.S.)
Adem (A.S.)'in yanına taş ve demir getirdi; Hz. Adem bunları birbirine sürtünce
ateş çıktığını gördü ve böylece ateş yakmasını öğrendi. Yine Cebrail (A.s.) ona
demirciliği ve ekin ekip biçmesini de öğretti. Bu arada kendisine bir de öküz
gönderildi. Böylece Adem (A.S.) onunla çift sürmeye başladı. Bir rivayete göre
Allah (C.C.)'ın Hz. Adem ile Havva'ya hitaben: ''Ey Adem! Hiç şüphesiz o
(İblis) senin de eşin Havva'nın da düşmanıdır. Bundan dolayı sakın o sizi
cennetten çıkarmasın, sonra zahmete düşersin.'' (Ta ha suresi, ayet 117)
buyurduğu zahmet, işte bu rençperlik zahmetidir.
Bundan
sonra Allah (C.C.) Hz. Adem'i (Nud) Dağı'ndan indirdi ve yeryüzü ile birlikte
onun üzerinde bulunan cin, hayvan, kuş ve benzeri diğer bütün varlıkları onun
hakimiyet ve mülkiyetine verdi. Bunun üzerine Hz. Adem Allah (C.C.)'a maruzatta
bulunarak: ''Ey Rabbim! Şu yeryüzünde seni benden başka kim tesbih edecek?''
dedi. Allah (C.C.) ona: ''Pek yakında senin sulbünden bana hamd edip beni
tesbih edecek bir zürriyet çıkaracağım. Ayrıca yeryüzünde Adımın anılması için
yüksek yüksek evler (mabetler) yapacağım; yine yeryüzünde kendisine üstünlük ve
şeref tahsis edeceğim bir ev (mabet) yapacağım ve ona kendime nispet ederek
evim (yani Beytullah) ismini verip onu emniyetli bir harem (dokunulmazlık) yeri
kılacağım. Kim bana saygı duyarak bu eve hürmet gösterip harem yeri kabul
ederse, kendisine bahşedeceğim şeref ve itibara hak kazanacaktır. Kim de onun
ahalisini korkutursa, bana karşı olan ahdini bozmuş olur ve harem kıldığım bu
yerin hürmetini ihlal etmiş sayılır. Yine ben bu evimi yeryüzünde insanlar için
kurulmuş ilk ev (mabet) kılacağım. Kim bu evimi kastederek hac yapmak
maksadıyla gelir ve bundan başka bir maksadı da yoksa bana gelmiş, beni ziyaret
etmiş olur ve benim misafirim sayılır. Kerim (cömert) olana yakışan ise misafır
ve konuklarına ikram etmek ve hemen onların hacetlerini yerine getirmektir. Ey
Adem! Hayatta kaldığın müddetçe bu evin imar ve bakımını sen yapacaksın. Bundan
sonra da buranın imar ve bakımını senin evladından gelecek olan ümmetler ve
peygamberler asırlar içerisinde sırayla üstleneceklerdir.'' buyurdu.
Bundan
sonra Allah (C.C.) Hz. Adem'e harem yeri kıldığı eve (yani Beytü'l-haram'a)
gitmesini emretti. Bu ev (mabet) tek bir yakut, bir rivayete göre tek bir inci
halinde cennetten indirilmişti. Bu ev (mabet), Allah'ın NUh (A.S.)'un kavmini
suda batırdığı tufana kadar olduğu gibi kaldı. Tufan esnasında Allah bu evi
göğe kaldırdı, temeli ise yerinde kaldı. Allah (C.C.) bunu İbrahim (A.S.) için
hazırladı ve Allah'ın izniyle ilerde bahsedeceğimiz üzere Hz. İbrahim (A.S.) bu
temel üzerine Kabe'yi inşa etti.
Nihayet
Hz. Adem hac yapmak ve tövbe etmek üzere Beytü'l-haram'a hareket etti. Adem
(A.S.) ile Havva ettikleri hata ve kaybettikleri cennet nimeteri yüzünden
burada iki yüz sene ağladılar ve kırk gün hiç bir şey yiyip içmediler; ancak
kırk gün sonra yiyip içmeğe başladılar. Bu arada Adem A.S.) Havva'ya yüz yıl
yaklaşmadı. Neticede Hz. Adem hac için Beytü'l-haram'ı ziyaret etti ve
Rabbinden kelimeler bekleyip tövbe etti; Allah da onun tövbesini kabul etti. Bu
husus şu ayette bildirilmektedir: ''Ey Rabbimiz! Biz kendimize yazık ettik. Eğer
bizi bağışlamaz, bizi esirgemezsen her halde zarara uğrayanlardan olacağız.''
(Araf suresi, ayet 23).
Hz.
ADEM'İN SULBÜNDEN ZÜRRİYETİNİN ÇIKARILMASI ve KENDİLERİNDEN SÖZ ALINMASI
İbn
Abbas'tan rivayet eden Sa'id bin Cübeyr şöyle diyor: "Arafat'ın arka
kısmında bulunan ''Na'man'' denilen yerde Allah (C.C.) Hz. Adem'in
zürriyetinden söz aldı ve kıyamete kadar yaratacağı bütün zürriyeti onun
sulbünden çıkarıp küçük karıncalar gibi huzuruna topladı, sonra onları
karşısına alarak: '' "Ben sizin Rabbiniz değil miyim?" dedi. Onlar:
"Evet Rabbimizsin" dediler. (İşte bu şahidlendirme) kıyamet günü:
"Bizim bundan haberimiz yoktu" dememeniz içindi. Yahut: "Daha
evvel atalarımız Allah'a şirk koşmuştu. Biz de onların ardından gelen bir
nesiliz. Şimdi o batılı kuranların işlediği günahlar yüzünden bizi helak mi
edeceksin" dememeniz içindi.'' (A'raf suresi, ayet 172, 173).
Yine
İbn Abbas'tan rivayet edildiğine göre, Allah onlardan ''Dahna'' denilen yerde
söz almıştı.
Süddi
ise şöyle diyor: "Allah (C.C.) Hz. Adem'i cennetten çıkarıp henüz gökten
yeryüzüne indirmezden önce sırtının sağ tarafını sıvazlayıp inci gibi beyaz
ufak karıncalar şeklinde ondan zürriyetini çıkardı ve onlara: ''Rahmetimle
cennete giriniz.'' buyurdu. Yine aynı şekilde Allah (C.C.) Hz. Adem'in sırtının
sol tarafını sıvazlayıp ufak karıncalar şeklinde siyah renkli diğer bir
zürriyet (nesil) çıkardı ve onlara da: ''Siz de cehennem ateşine giriniz; zira
sizin buraya girmenizin benim için önemi yoktur'' buyurdu. İşte Allah'ın
kendilerine bu şekildeki hitabı, Kur'an'da eshab-ı yemin (sağcılar) ve eshab-ı
şimal (solcular) olarak bildirilen bu zürriyetlerin ikili bir tasnife tabi
tutulduğu zaman olmuştu."
Bundan
sonra Allah (C.C.) Hz. Adem'in bu zürriyetlerinden söz aldı ve onlara:
"Ben sizin Rabbiniz değil miyim" buyurdu. Onlar da: "Evet sen
bizim Rabbimizsin," diye cevap verdiler. Böylece onların bir kısmı gönüllü
olarak, diğer bir kısmı ise takiyyeten (gönüllü görünerek) Allah'a söz
verdiler.
BİR SONRAKİ
SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA
Hz. ADEM
(A.S.)'İN ZAMANINDA DÜNYADA MEYDANA GELEN HADİSELER