|
|
Rivayet
edildiğine göre, Şu'ayb (A.S.)'in bir adı da Yesrun'dur. Nesep şeceresi ise Yesrun
bin Day'un bin Anka bin Sabit bin Medyen bin İbrahim'dir. Bir başka rivayette
ise onun nesep şeceresi, Şu'aby bin Mikayil'dir ve Medyen'in oğullarından
gelmektedir. Diğer bir rivayet de Şu'ayb (A.S.)'in Hz. İbrahim'in oğullarından
olmadığı, fakat İbrahim (A.S.)'e iman eden ve onunla birlikte Şam'a (Suriye'ye)
hicret eden birinin oğlu olduğu söylenir. Hz. Şu'ayb'ın Lut (A.S.)'un kızının
oğlu olduğu muhakkaktır. Hz. Şu'ayb'ın ninesi ise Hz. Lut'un kızıdır. Şu'ayb
(A.S.) ama idi. ''Biz seni aramızda zayıf görüyoruz .. ''
(Hud
suresi, ayet 91) ayetinde geçen ''zayıf'' sözü, ama / kör olarak tefsir
edilmiştir.
Hz.
Peygamber Şu'ayb (A.S.)'ı andığı zaman: ''O, kavmine güzel davranması ve iyi
ilişkileri sebebiyle peygamberlerin hatibi unvanını almıştır.'' buyurdular.
Allah (C.C.) O'nu Medyen halkına yani Eyke ahalisine peygamber olarak
göndermişti. ''Eyke'' kelimesi sarmaşık haldeki ağaç demektir. Medyen ahalisi
Allah'a isyan eden kafir bir insan topluluğu idi.
Tartı
ve ölçülerinde eksik tartarak halkı aldatırlar ve onların mallarını ifsat
ederlerdi. İsyan ve küfür ehli olmalarına rağmen Allah onlara bol miktarda
nimet vererek refahın doruk noktasına çıkarmıştı. Bu durum ise onlar için bir
istidrac (derece derece azaba yaklaşmak) idi. Bunun üzerine Hz. Şu'ayb (A.S.)
onlara: ''Ey kavmim! Allah'a kulluk edin. Sizin ondan başka hiç bir ilahınız
yoktur. Ölçeği, tartıyı eksik tutmayın. Ben sizi gerçekten bir nimet (ve refah)
içinde görüyorum. Şüphesiz ki, ben bir gün (hepinizi) çepeçevre kuşatıcı bir
azaptan korkuyorum.'' (Hud suresi, ayet 84) dedi.
Fakat
Hz. Şu'ayb'ın peygamber olarak gönderildiği ahali sapıklık ve azgınlıklarına
devam etti. Hatta Şu'ayb (A.S.)'ın onları uyarıp Allah'ı hatırlatması, Allah'ın
azabından sakındırmağa çalışması, onların üzerinde yürüdükleri hatalı yoldaki
direnmelerini artırmaktan başka bir işe yaramadı. Allah (C.C.) helak etmek
isteyince onların üzerine Yevmü'z-zulle'nin (gölge gününün) azabını musallat
etti.
İbn
Abbas: '' ... Onları o gölge gününün azabı yakalayıverdi. Gerçekten o, muazzam
bir günün azabı idi.'' (Şu'ara suresi, ayet 189) ayetinin tefsirinde şunları
anlatıyor: "Allah (C.C.) onların üzerine şiddetli bir sıcak gönderdi ve bu
sıcaktan onların nefesleri daraldı; hatta onlar bu sıkıntıya dayanamayarak
kırlara kaçtılar. Bu sırada Allah onların üzerine bir bulut gönderdi ve bu
bulut onları gölgeleyip güneşten korudu. Hatta onlar bu bulutun altında
serinlik ve rahatlık hissedince birbirlerine seslenerek diğer kimseleri de
bulutun altına çağırdılar. Böylece hepsi bulutun altına toplandılar. İşte onlar
toplu halde iken Allah onların üzerine bir ateş gönderdi." Bunları
anlattıktan sonra İbn Abbas: "Gölge gününün azabı, denilen hadise bundan
ibarettir." demiştir.
Katade
ise bu hususta şunları söylüyor: "Allah (C.C.) Hz. Şu'ayb'ı iki ümmete
peygamber olarak göndermiştir. Bunlardan birisi kendi kavmi olan Medyen halkı,
diğeri ise Eyke ahalisidir. Eyke, sık ve sarmaşık şeklinde büyümüş bir ağaçlık
bölgeden ibarettir. Allah, onları cezalandırmak isteyince üzerlerine şiddetli
bir sıcak gönderdi ve gönderilen azabı onların üzerinde bir bulut gibi
yükseltti. Bulut kendilerine yaklaşınca, serinlik verir ümidiyle ona doğru
gitmeğe başladılar. Onlar, tam bulutun altında toplanınca üzerlerine ateş
yağdırıldı. İşte: ''Gölge gününün azabı onları yakaladı..'' ayetinin manası
budur."
Medyen
halkı ise Hz. İbrahim (A.S.)'in oğlu Medyan'den türemişlerdir.
Allah
onlara zelzele (deprem) ile azab etmiş ve böylece helak olup gitmişlerdir.
Bazı
alimler Hz. Şu'ayb'ın kavmi hakkında şunları söylüyorlar: "Şu'ayb
(A.S.)'ın kavmi (ilahi) hükümlerle amel etmeyi terk etmeleri üzerine Allah
onların rızık ve geçimlerini bollaştırdı. Sonra onlar, (ilahi) hükümleri ihmale
devam ettiler; buna karşı Allah onların rızık ve geçimlerini daha da artırdı.
Hulasa, onlar Allah'ın hükümlerini ihmale devam ettikçe, Allah da rızık ve
geçimlerini bollaştırıp artırmağa devam etti. Nihayet Allah (C.C.) helak etmek
isteyince, onların üzerine bir sıcaklık musallat etti. Hatta onlar, sıcaklığın
şiddetinden oldukları yerde duramıyorlardı, ne gölge altında bulunmak ve ne de
suya girmek fayda veriyordu. Neticede onlardan birisi gidip bir bulutun altında
gölgelenmeğe başladı ve serinlik hissedince de diğer halka seslenerek: ''Buraya
gelin! Burada rahatlık ve serinlik vardır.'' dedi. Bunun üzerine koşuşarak onun
yanına gelip toplandılar. Bu sırada Allah onların üzerine alevli bir ateş
gönderdi. İşte: ''Gölge gününün azabı.'' denilen hadise bundan ibarettir."
Amir,
İbn Abbas'tan O'nun: "Kim sana gölge gününün azabı konusunda bir şey
söylerse, onu yalanla (ona inanma)." dediğini rivayet etmiştir.
Mücahid
ise gölge gününün azabı hakkında, "Azap Şu'ayb (A.S.)'ın kavmini gölge
gibi örtmüştür." şeklinde beyanda bulunmuştur.
Zeyd
bin Eslem: ''Ey Şu'aby! Babalarımızın taptıklarını (putları) bırakmamızı, yahut
mallarımızda (eksik veya fazla verme hususunda) dilediğimizi yapmayı terk
etmemizi sana namazın mı emrediyor? Gerçekten sen yumuşak huylusun, çok
akıllısın, (diyerek alayettiler).'' (Hud suresi, ayet 87) ayetini açıklarken
Hz. Şu'ayb'ın onlara yasak ettiği şeylerden birisinin de paraları kırpmak
olduğunu söylüyor.
BİR SONRAKİ
SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA
HIZIR'IN KISSASI
ve Hz. MUSA (A.S.) İLE OLAN MACERASI