|
|
Kitap
ehlinin ifadelerine göre, Hızır ile arkadaşlık eden Musa, Musa bin Minşa bin
Yusuf bin Ya'kub'dur. Hz. Peygamber (s.a.v.)'den rivayet edilen sahih bir
hadiste ise Hızır'la arkadaşlık eden Musa'nın ilerde de bahsedeceğimize göre,
Musa bin İmran olduğu ifade ediliyor.
İlk
semavi kitaplara mensup olan alimlerin söylediklerine göre Hızır, hükümdar
Efridun bin Esgıyan'ın zamanında ve Musa bin İmran'dan önce yaşamıştır.
Rivayet
edildiğine göre, Hızır, Hz. İbrahim (A.S.)'in zamanında yaşayan büyük
Zülkarneyn'in öncü kollarının başında bulunuyordu. Hızır, Zülkarneyn ile
birlikte hayat nehrine (ab-ı hayat) geldiğinde bu nehrin suyundan içti.
Zülkarneyn ile birlikte olanlar bunun hayat suyu olduğunu bilmiyorlardı. Bu
yüzden Hızır ölümsüzleşti ve kitap ehline göre, şu anda onun diri olduğu kabul
edilir.
Kitap
ehlinden bazıları, Hızır'ın Hz, İbrahim'e iman eden ve onunla birlikte hicret
eden Yelya (Belya) bin Melkan bin Falağ bin Gabir bin Salih bin Erfahşed bin
Sam bin Nuh'un evladından olduğunu iddia ediyorlar. Aynı zamanda Hızır'ın
babası büyük bir hükümdardı. Bir başkalarına göre, Hz. İbrahim'in zamanında
yaşayan Zülkarneyn'in Efridun bin Esğıyan olduğu ve öncü kuvvetlerinin başında
da Hızır'ın bulunduğu söyleniyor.
Abdullah
bin Şevzeb, Hızır'ın Farsoğulları'ndan, İlyas'ın ise İsrailoğulları'ndan
olduğunu ve bunların her yıl (hac) mevsiminde buluştuklarını söylüyor.
İbn
İshak ise, Allah'ın İsrailoğulları'na kendilerinden Naşiye bin Emvas (Emus ?)
adında birini halife yaptığını ve onunla birlikte Hızır'ı İsrailoğulları'na
peygamber olarak gönderdiğini, İsrailoğulları'nın ifadesine göre Hızır'ın asıl
adının İrmiya bin Halkıya olduğunu ve Harun bin İmran'ın soyundan geldiğini,
hükümdar Naşiye ile Efridun arasında bin yıldan fazla bir zamanın bulunduğunu
söylüyor.
Hızır'ın
Efridun ile büyük Zülkarneyn'in zamanlarında ve Musa bin İmran'dan önce
yaşadığına dair söylenen sözler daha doğru gibi gözüküyor. Çünkü sahih bir
hadiste: ''Allah'ın Musa bin İmran'a Hızır'ı araması için emir verdiği...''
ifade ediliyor. Resulullah (s.a.v.) ise kainatta olup biten hadiseleri en iyi
bilen kişidir. Buna göre, Hızır'ın Musa bin İmran'ın zamanından önce
Zülkarneyn'in öncü kollarının kumandanlığında bulunduğu, hayat suyundan içmesi
sebebiyle ömrünün uzamış olduğu, Hz. İbrahim'in zamanında peygamber olarak
gönderilmediği, Naşiye bin Emvas'ın halifelik döneminde peygamber olarak
gönderildiği büyük bir ihtimaldir. Halife olan Naşiye bin Emvas ise Büştasb bin
Lührasb'ın döneminde yaşamıştır.
Bu
husustaki hadisi Übeyy bin Ka'ab Hz. Peygamber (s.a.v.)'den rivayet etmiştir.
Sa'id
bin Cübeyr anlatıyor: "Bir gün İbn Abbas'a: ''Nevfa (Luka ?), Hızır'ın
Musa bin İmran ile arkadaşlık etmediğini söylüyor.'' dedim; Bunun üzerine o
bana: "Allah'ın düşmanı yalan söylüyor.'' dedi ve Übeyy bin Ka'ab'ın
Resulullah (s.a.v.)'tan rivayet ettiği şu hadisi nakletti: ''Bir gün Hz. Musa
(A.S.) İsrailoğulları'na bir konuşma yaptı. Bu sırada kendisine: 'İnsanların en
bilgilisinin kim olduğu.' soruldu. Bunun üzerine o: 'Benim' diye cevap verdi.
Allah (C.C.), bilgiyi kendisine nispet edip Allah'a isnat etmediği için onu
azarladı. Bunun üzerine Hz. Musa: 'Ey Rabb'İmI Bu havalide benden daha bilgili
bir kulun var mı?', diye sordu. Allah (C.C.): 'Evet, iki denizin birleştiği yerde
bir kulum var, o senden daha bilgilidir.' diye cevap verdi. Hz. Musa: 'Ey
Rabb'im! Onu nasıl bulabilirim?' dedi. Allah (C.C.): 'Bir balık alırsın, onu
bir zembilin içine koyarsın, bu balık nerde kaybolursa, Hızır'ı orada
bulursun.' dedi. Bunun üzerine Hz. Musa bir balık aldı ve onu bir zembilin
içerisine koydu, sonra yanındaki yiğidine (Yuşa' bin Nun'a): 'Bu balığı
kaybettiğin zaman bana hemen haber ver.' dedi. Nihayet Hz. Musa ile yiğidi
deniz sahilini takip ederek yaya halde yollarına devam ettiler; hatta bir
kayanın yanına geldiler. İşte hayat suyu denilen su burada bulunuyordu. Bu
sudan içen ölümsüzleşir; ölü bir varlık bu suya yaklaştığında mutlaka
dirilirdi. Bu sudan balığa dokunur dokunmaz o dirildi. Bu sırada Hz. Musa
uykuya dalmıştı. Balık ise kımıldayarak zembilden çıktı ve sıçrayıp denize
düştü. Balığın düştüğü yerde Allah'ın emriyle suyun akıntısı durdu ve balığın
geçtiği yerde tak gibi bir iz kaldı. Balık ise denizde bir deliğe doğru yola
koyuldu. Bu durum onlar için şaşılacak bir şeyoldu.''"
"Bundan
sonra Hz. Musa ile yiğidi yollarına devam ettiler. Kuşluk vakti yemek yeme
zamanı gelince Hz. Musa yiğidine: ''Kuşluk yemeğimizi getir; gerçekten şu
yolculuğumuz yüzünden başımıza (epeyce) sıkıntı geldi.'' (Kehf suresi, ayet 62)
dedi. Halbuki Hz. Musa Allah'ın emrettiği sınırı geçinceye kadar sıkıntıya
düşmemişti. Hz. Musa'nın beraberinde olan yiğit de ona: ''Gördün mü? Kayaya
sığındığımız vakit ben balığı unutmuşum. Onu bana şeytandan başkası
unutturmadı. O, şaşılacak bir surette denize (atıldı) ve yolunu tutup gitti.''
(Kehf suresi, ayet 63) dedi. Bunun üzerine Hz. Musa: ''"İşte, aradığımız
budur." dedi. Sonra onlar, izlerinin üzerinde gerisin geri döndüler.''
(Kehf suresi, ayet 64). Böylece onlar izlerini takip ederek kayanın bulunduğu
yere geldiler. Burada elbisesine bürünerek birinin uyumakta olduğunu gördüler.
Hz. Musa ona selam verdi. O da selamını aldı ve: ''Bizim bölgemizde böyle bir
selam şekli yoktur. Sen kimsin?'' dedi. Hz. Musa ona: ''Ben Musa'yım.'' dedi.
o: ''İsrailoğulları'nın Musa(sı mısın?'') diye sordu. Hz. Musa: ''Evet,
İsrailoğulları'nın Musa'sıyım.'' diye cevap verdi. Bunun üzerine O: ''Ey Musa!
Ben, senin bilmediğin ve Allah'ın bana öğrettiği bir bilgiye sahibim, Sen de
benim bilmediğim, fakat Allah'ın sana öğrettiği bir bilgiye sahipsin.'' dedi.
Hz. Musa O'na: ''Sana, doğru yololarak öğretilen ilimden bana da öğretmen için
sana tabi olayım mı?'' (Kehf suresi, ayet 66) diye sordu. O da: ''Eğer bana
tabi olacaksan, ben sana anlatıp söyleyinceye kadar bana hiç bir şey
sormayacaksın.'' (Kehf suresi, ayet 70) diye cevap verdi. Nihayet onlar, sahil
boyunca yaya olarak yürümelerine devam ettiler, sonra bir gemiye bindiler. Bu
sırada bir serçe gelerek geminin bir kenarına kondu ve gagasıyla denizden bir
damla su aldı. Bunun üzerine Hızır Hz. Musa'ya: ''Her ikimizin bilgisi Allah'ın
ilmine kıyasla şu serçenin gagasıyla aldığı su kadardır.'' dedi."
"Musa
(A.S.) ile Hızır gemide yollarına devam ederlerken, bir ara Hz. Musa Hızır'ın
gemiyi bir kazık (çivi) ile delmeğe çalıştığını veya bir tahtasım çıkarmağa
kalkıştığını gördü. Bunun üzerine Hz. Musa Hızır'a: ''"Onlar, hiçbir
şeyalmadan (navlunsuz olarak) bizi gemiye bindirdiler. Sen ise sahiplerini
(suda) boğmak için onu deliyorsun (deldin). And olsun ki, sen büyük bir iş
yaptın." dedi. (Hızır): "Sen beninı yanımda sabretmeğe asla güç
yetiremezsin demedim mi?" dedi. (Musa): "Unuttuğum şeyden dolayı beni
sorumlu tutma. Şu işinıde (arkadaşlığımızda) bana güçlük çıkarma." dedi.''
(Kehf suresi, ayet 71 73). İşte bu, Musa'nın ilk unutmasıydı."
"Bundan
sonra Hz. Musa ile Hızır yollarına yaya olarak devam ettiler.
Onlar,
yolda giderlerken, arkadaşlarıyla oynamakta olan bir oğlan çocuğu gördüler.
Hızır, bu çocuğun başından yakalayıp öldürdü. Bunun üzerine Hz. Musa:
''"Tertemiz (masum) bir canı, (diğer) bir can karşılığı olmaksızın
öldürdün ha! And olsun ki sen kötü bir şey yaptın." dedi. (Hızır):
"Ben sana, beninı yanımda sabretmeğe asla güç yetiremezsin demedim
mi?" dedi. (Musa): "Eğer bundan sonra sana bir şey sorarsam benimle
arkadaşlık etme. Zira tarafımdan muhakkak surette özre (yani benden ayrılmakta
mazur sayılmağa) ulaştın." dedi. Onlar, yollarına devam ettiler.
Nihayet
bir memleket halkına vardılar. Oranın ahalisinden yemek istediler; fakat onlar,
misafir kabul etmekten kaçındılar. Kendilerine yiyecek ve içecek verecek hiçbir
kimseyi bulamadılar. Derken yıkılmağa yüz tutmuş bir duvar buldular. O, bunu
düzeltiverdi. (Musa, ona): "Onlar bizi misafir kabul etmediler, dileseydin
elbette buna karşı bir ücret alırdın." dedi. (Hızır): "İşte bu, benimle
senin ayrılışımızdır. Sana üzerinde asla sabredemediğin şeylerin içyüzünü haber
vereceğim." dedi. Gemiye gelince, (o), denizde iş yapan yoksullarındı. Ben
onu kusurlu yapmak istedim; çünkü arkalarında her (sağlam) gemiyi zorla almakta
olan bir hükümdar vardı. Oğlana gelince: Onun anası da babası da iman etmiş
kimselerdi .. Bunun için onları bir azgınlık ve kafırlik büyümesinden korkup
endişe ettik. Diledik ki onun yerine Rabb'leri kendilerine temizlikçe daha
hayırlısım, merhametçe daha yakınını versin. Duvara gelince: Bu,. o şehirde iki
yetim oğlan çocuğunundu. Altında da onlara ait bir derıne (kenz) vardı,
babaları da iyi bir adamdı. Bunun üzerine Rabb'in diledi ki, ikisi de
rüştlerine ersinler, dermeleri çıkarsınlar. (Bu) Rabb'inden bir merhamet idi. Ben
bunu kendi reyimle yapmadım. İşte üzerlerinde sabredemediğin şeylerin iç yüzü
budur." dedi.'' (Kehf suresi, ayet 74-82)."
"İbn
Abbas, ayette geçen ''kenz'' (define) kelimesinden maksadın ilim olduğunu
söylerdi."
"İbn
Abbas'a: ''Musa ile Hızır hadisesinin sonuna doğru Musa (A.S.)'nın yiğidinden
bahsedildiğini işitmez olduk. Acaba bu'nun sebebi nedir?'' diye sorulduğunda,
O: ''Musa (A.S.)'nın yiğidi hayat suyundan içti, ebediliğe kavuştu. Hızır onu
alıp gemiye attı, sonra da gemiyi denize bıraktı. Bu gemi onunla beraber
kıyamete kadar dalgalar arasında yüzmeğe devam edecektir. Onun bu cezaya
çarptırılması, hakkı olmadığı halde hayat suyundan içmiş olmasından ileri
gelmiştir.'' diye cevap verdi. "
Yukarıda
geçen hadis, Hızır'ın Hz. Musa'dan önce yaşamış olduğuna ve onun dönemini idrak
ettiğine delalet etmektedir. Ayrıca bu hadis, Hızır'ın İrmiya olduğunu
söyleyenlerin görüşünün de hatalı olduğunu ispat etmektedir. Çünkü İrmiya Buht
Nassar'ın döneminde yaşamıştır. Hz. Musa ile Buht Nassar'ın dönemleri arasındaki
müddet farkını anlamak tarih bilgisine vakıf olan kimse için pek zor bir mesele
değildir. Çünkü Hz. Musa Minüçihr'in zamanında peygamberlik yapmıştır. Minuçihr
ise büyük babası Efridun'dan sonra hükümdarlık etıniştir.
BİR SONRAKİ
SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA
MiNUÇİHR ve ONUN
ZAMANINDA MEYDANA GELEN HADİSELER