|
|
Büştasb
bin Lührasb hükümdarlığa geçince, devletini sağlam esaslara bağlayıp kanunlarım
yaptı. Fars ülkesinde Fesa adında bir yeni şehir kurdu. Ayrıca ülkesinin ileri
gelen büyüklerinden yedi kişi seçti ve bunlar için yedi derece tespit edip her
birini rütbesine uygun bir bölgeye hükümdar tayin etti. Daha sonra Efrasiyab'ın
kardeşi olan Türk hakanı Hurzasf (Cürzafs ?)'a bir elçi göndererek sulh
anlaşması yaptı ve bu anlaşma Büştasb adına Türk hakam Hurzasf'ın kapısında bir
hayvanın (atın) bekletilmesi esası üzerine kararlaştırıldı, çünkü o devirde
hükümdarların kapısında bir hayvan bekletilmesi adeti vardı. Fakat yukarıda
bahsettiğimiz üzere, Zerdüşt Büştasb'ın yanına geldikten ve Büştasb onun
telkinlerini kabul edip kendisine tabi olduktan sonra, Zerdüşt ona Türk hakam
ile aralarında olan sulh anlaşmasını bozmasını tavsiye etti ve: "Ben sana
öyle bir yıldız (zaman) tayin edip belirleyeceğim ki, o zaman savaş için yola
çıkacak olursan, zafer senin olacaktır." dedi. İşte yıldızlara bakılarak
hükümdarlar için uygun zamanı seçme ameliyesi ilk defa burada uygulanmıştır.
Zerdüşt, yıldız ilmine (astroloji'ye) vakıftı ve bu konuda çok mahirdi.
Büştasb, Zerdüşt'ün teklifini kabul etti ve Türk hakanının kapısında hayvanla
birlikte bekleyen görevli kişiye bir haber gönderip onu oradan uzaklaştırdı!
Türk hakam Hurzasf, Büştasb'ın bu hareketine çok öfkelendi ve ona bir mektup
gönderdi. Mektubunda, onu tehdit edip yaptığı hareketi hoş karşılamadı ve
Zerdüşt'ü kendisine göndermesini istedi; göndermediği takdirde savaş açıp
üzerine yürüyeceğini, kendisini ve ailesini öldüreceğini söyledi.
Bunun
üzerine Büştasb da ona son derece sert ve ağır bir mektup gönderdi, mektubunda
ona savaş ilan ettiğini bildirdi. Neticede taraflar birbirlerinin üzerine
yürüdüler ve karşılaştıklarında şiddetli bir savaşa tutuştular. Bu savaşta
Türkler hezimete uğradılar ve çok sayıda ölü verdiler. Sonra da hezimete
uğramış olarak geri döndüler. Büştasb da Belh'e geri döndü. Bu savaştan sonra
Zerdüşt, Farsların katında büyük bir itibar kazandı ve zafer onun sözüyle
kazanıldığı için şan ve şöhreti gittikçe büyüdü.
Bu
savaşta en çok başarı sağlayan ve yararlık gösteren kişi İsfendiyar bin Büştasb
idi. Savaş bittikten sonra bir kısım insanlar Büştasb ile oğlu İsfendiyar
arasında söz dolaştırıp aralarını açmak istediler ve Büştasb'a gelerek:
"Oğlun İsfendiyar hükümdar olmak istiyor." dediler. Bunun üzerine
Büştasb oğlunu bir savaştan başka bir savaşa sürükleyip durdu; en sonunda onu
zincire vurup hapsetti.
Bundan
sonra Büştasb, Kerman (Kirman) ve Sicistan taraflarına gitti ve buradan dinini
öğrenmek ve kendisini ibadete vermek maksadıyla Tambeder (Tamider) adındaki bir
dağa hareket etti. Büştasb, yaşlı ve mecalsiz halde babası Lührasb'ı,
hazinelerini, çocuklarını ve hanımlarını Belh'te bırakmıştı. Nihayet bu haber Türk
hakanı Hurzasf'e ulaştı, o da bu haberin doğruluk derecesini araştırıp tahkik
ettikten sonra haberin doğruluğunu öğrendi ve Büştasb'ın Belh'te bulunmamasını
fırsat bilerek askerlerini toplayıp Belh üzerine yürüdü. Hurzasf, Belh'e
gelince burasını ele geçirdi. Lührasb'ı, Büştasb'ın iki oğlunu ve hirbizleri
(ateşgede hizmetçilerini) öldürdü, ayrıca devlet dairelerini ve burada bulunan
defterleri yaktırdı, ateşgedeleri de yıktırdı. Sonra ülkenin diğer beldeleri
üzerine seriyyeler (küçük askeri birlikler) gönderdi. Bu birlikler, birçok
insam öldürdüler, bir kısmını esir aldılar, bu arada birçok yeri tahrip
ettiler. Ayrıca Hurzasf, Büştasb'ın iki kızını esir aldı. Bunlardan birisi
Humana idi. Diğer taraftan onların en büyük sancağı olan Direfş-i Kabiyan'ı da
ellerinden aldı. Bundan sonra Büştasb'ın peşine düştü. Büştasb ise onun önünde
duramadı ve kaçarak Fars ülkesine yakın dağlara sığındı. Nihayet Büştasb başına
gelen felaketler sebebiyle elleri ve kolları bağlanıp aciz hale düştü.
Büştasb
sıkışıp daha müşkil duruma düşünce, kendi alimlerinden Camasb ile oğlu
İsfendiyar'a haber gönderip onu hapisten çıkarttı ve özür diledi. Ayrıca
veliaht yapacağına dair söz verdi. İsfendiyar babasının bu sözlerini işitince
ona secde etti, sonra yanından kalkıp babası Büştasb'ın askerlerini bir araya
topladı ve bütün geceyi hazırlık çalışmalarıyla geçirdi. Ertesi gün Türk hakam
ile askerlerinin üzerine yürüdü. Her iki taraf karşılaşınca savaşa tutuştular.
Neticede savaş çok kızıştı; bu arada İsfendiyar karşı tarafın bir kanadına
karşı hamle yaptı ve bu hamleyle büyük bir tesir meydana getirip o kanadı zayıf
düşürdü, hamlelerini peş peşe sürdürdü. Türkler arasında karşı tarafın
askerlerinin başında İsfendiyar'ın bulunduğu haberi yayılınca, hezimete
uğradılar ve hiçbir şeye bakmadan savaştan çekildiler. İsfendiyar Direfş-i
Kabiyan'ı Türklerin elinden aldıktan sonra geri döndü.
İsfendiyar,
babasının yanına gelip huzuruna girince, kazandığı zaferden dolayı çok sevindi
ve ona Türklerin peşini bırakmamasını, hakanlarını, ailesinden eline
geçirdiklerini ve öldürme imkam bulduğu her Türkü öldürmesini, kendilerinden
alınan ganimet mallarını ve esirleri kurtarıp geri almasını öğütledi. Bunun
üzerine İsfendiyar Türk ülkesine girdi, pek çok kişiyi öldürdü ve birçok da esir
aldı. Bir hayli tahribat yaptıktan sonra Türklerin başkentine kadar geldi ve
buraya kılıç zoruyla girip Türklerin hakanını, kardeşlerini ve savaşçılarını
öldürdü. Ona ait malları ganimet olarak aldı, hanımlarını esir etti, kendi kız
kardeşlerini de kurtarıp geri aldı. Bundan sonra bütün Türk ülkesini dolaştı;
hatta Türk ülkesinin en son noktasına ve Tübbet (Tibet)'e kadar vardı.
İsfendiyar, Türk ülkesini ikta bölgelerine ayırdı, kendilerine eman verip her
yıl babası Büştasb'a belli bir miktar haraç götürüp teslim etmelerini şart
koştuktan sonra, bu ikta bölgelerini Türklerin ileri gelenlerine verdi. Bundan
sonra İsfendiyar Belli şehrine geri döndü.
Bu
defa Büştasb ülkeyi koruyup Türklere karşı zafer kazandığı için oğlu
İsfendiyar'ı çekemeyip kıskanmağa başladı, fakat bunu açığa vurmadı, içinde
saklı tuttu. Sonra Büştasb oğluna askerleri hazırlayıp Sicistan'da bulunan
bahadır Rüstem'e savaş açıp üzerine yürümesini emretti ve ona: "Şu Rüstem,
ülkemizin tam ortasında hüküm sürüyor. Keykavus'un kendisini azad ettiğini ve
Sicistan'ı kendisine ikta olarak verdiğini ileri sürüp bize itaat
etmiyor." dedi. Biz, bu hususu Keykavus'un hükümdarlığı bahsinde anlattık.
Büştasb'ın maksadı ise, böyle yapmakla kıskandığı oğlunu Rüstem'e öldürtmek
veya kendisinden fena halde nefret ettiği Rüstem'i kendi oğlu İsfendiyar
vasıtasıyla öldürtmek idi. Nihayet İsfendiyar askerlerini hazırlayıp
Sicistan'dan Rüstem'i çıkarıp sürmek için onun üzerine yürüdü. Rüstem de ona
karşı koydu ve onunla savaşa tutuştu. Neticede İsfendiyar öldürüldü, onu bizzat
Rüstem öldürmüştü.
Bundan
sonra Büştasb öldü. Onun hükümdarlığı yüz on iki yıl, bir rivayette yüz yirmi
yıl, diğer bir rivayette ise yüz elli yıl sürdü.
Rivayet
edildiğine göre, İsrailoğullarından birisi Büştasb'a gelip kendisine peygamber
olarak gönderildiğini ileri sürdü ve Büştasb ile Belh şehrinde bir araya geldi.
Peygamberliğini ileri süren adam İbranice konuşuyor, Mecusilerin peygamberi
olduğunu iddia eden Zerdüşt ise onun söylediklerini tercüme ediyordu. Aynı
zamanda orada onlarla birlikte hazır bulunan alim Camasb da İsrailli olup
peygamber olduğunu söyleyen bu kişinin sözlerini tercüme ediyordu. Büştasb ve
ondan önce gelen ataları ile diğer Farslılar Zerdüşt'ten önce Sabiilik (yıldıza
tapıcılık) dininde idiler.
BİR SONRAKİ SAYFA
İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA