|
|
Keykavus'un
Hz. Süleyman bin Davud'un zamanında yaşadığını ileri sürenlerin sözleri
yukarıda geçti. Ayrıca Hz. Süleyman'ın zamanındaki Yemen hükümdarlarım ve
İlişarh'ın kızı Belkıs ile ilgili haberleri daha önce yukarıda zikrettik
Belkıs'tan sonra, kendisine devleti güçlendirip, halkın işlerini bir nizama
sokarak ihsanda bulunduğu için ''En 'um'' denilen Yasir bin Amr bin Ya'fur
hükümdar oldu.
Yemenlilerin
söylediklerine göre, Yas ir bin Amr gaza maksadıyla Mağrib tarafına gitmiş ve
kendi zamanına kadar hiçbir kimsenin ayak basmadığı ''Vadi'r-Reml'' denilen bir
kum vadisine kadar gelmişti. Bu vadiye gelince, kumların çokluğundan daha
ileriye gitmek için yol bulamamıştı. Burada kaldığı bir sırada kumlar açılınca,
Amr adında birine adamlarıyla birlikte açılan kısımdan geçerek daha ileriye
gitmesini emretti. Fakat Amr adamlarıyla birlikte buradan geçti ve bir daha
geri dönmedi. Yasir bu durumu görünce, bakırdan bir put heykeli yapılmasını
emretti ve heykel yapıldı. Sonra bu heykel vadinin kenarında bulunan bir
kayanın üzerine dikildi ve heykelin göğüs kısmına Yasir bin Amr, ''Müsned
(Himyer'') yazısı ile şunları yazdırdı: "Bu heykel, Yasir En'um el-Hımyeri
tarafından dikilmiştir. Buradan öteye yol yoktur.
Hiçbir
kimse buradan öteye gitmeye kalkışmasın, yoksa mahvolur. "
Rivayet
edildiğine göre, bu kum vadisinin arkasında Hz. Musa'nın ümmetinden bir kavim
yaşamaktaydı ve Allah'ın: ''Musa'nın kavminden bir ümmet (cemaat) vardır ki,
(halkı) hakka götürürler ve adaletli davranırlar.'' (A'raf suresi, ayet 159)
buyruğu ile kasdettiği kimseler işte bu kişilerdi. Doğrusunu ise Allah bilir.
Yasir
bin Amr'dan sonra Tübban, diğer adıyla Es'ad adındaki kişi hükümdar oldu. Yemen
hükümdarlarına ''tübba''' adı verilirdi. Bu hükümdarın künyesi Ebu Kerib, nesep
şeceresi ise Es'ad bin Melikeykerib (tübba') bin Zeyd bin Amr bin Abd (tübba'
Zü'l-ez'ar) bin Ebrehe (tübba' Zü'l-menar) bin Haris (erRayiş) bin Kays bin
Sayfi bin Sebe' idi. Kendisine ''ez-Zayid'' de denilirdi. Bu tübba' (hükümdar),
Büştasb ile Erdeşir Behmen bin İsfendiyar bin Büştasb'ın dönemlerinde
hükümdarlık yaprmştı. O, er-Rayiş'in gittiği yolu takip ederek Yemen'den yola
çıkıp Tayy'deki iki dağa kadar geldi ve buradan Enbar'a gitmek üzere yola
çıktı. Şimdiki Rire'nin bulunduğu yere gelince şaşırıp kaldı ve gece vakti
olduğu için bulunduğu yerden ayrılmadı. İşte bu sebeple buraya, şaşırmak
manasına gelen ''Hire'' adı verildi. Sonra buraya Ezd, Lahın, Cuzam, Amile ve
Kuza'a kabilelerinden bir grup insan bıraktı. Nihayet onlar, kendileri için
binalar yaparak buraya yerleştiler. Bundan sonra Rire'ye Tayy, Kelb, SükUn,
Belharis bin Ka'ab. ve İyad kabilelerinden bir kısım insanlar gelip
yerleştiler. Daha sonra bu hükümdar Musul'a, oradan da Azerbaycan'a geçti ve
Türklerle karşılaşıp onları hezimete uğrattı, savaşçılarını öldürüp çoluk
çocuklarım esir aldı. Bundan sonra Yemen'e döndü; kendisinden korktukları için
çevredeki hükümdarlar ona hediyeler gönderdiler. Ayrıca ona Hind hükümdarından
hediyeler geldi ve bu hediyelerin arasında ipek, misk, öd gibi diğer nefis
armağanlar vardı. Hükümdar Es'ad o güne kadar böyle hediyeler görmediğinden
Hind hükümdarından hediyeler getiren elçiye: ''Bunların hepsi ülkenizde
varmı?'' diye sordu. Elçi: ''Hayır, bunların pek çoğu Çin ülkesinden
gelmedir.'' diyerek cevap verdi ve ona Çin ülkesini tavsif edip bu ülke
hakkında bilgiler verdi. Bunun üzerine o, Çin ülkesine savaş açacağına dair
yemin etti ve Himyerliler ile hareket ederek er-Rekaik'e (?) ve siyah
külahlılar ülkesine geldi. Buraya gelince adamlarından Sabit adında birisini
kalabalık bir orduyla Çin tarafına gönderdi. Sabit öldürülünce bizzat hükümdar
Es' ad kendisi harekete geçip Çin'e girdi, savaş erlerini öldürüp ne buldu ise
hepsini ganimet olarak alıp götürdü. Tübba Es'ad'ın bu seferi, yola çıkması,
Çin'de kalması ve geri dönüşü dahil yedi yıl sürdü.
Sonra
hükümdar Es'ad'ın Tübbet (Tibet)'te bıraktığı on iki bin Hımyerli süvari,
Tübbet halkını oluşturdu. Tabiat (huy), cild ve renk bakımından Araplara
benzeyen Tibetliler, bugün de kendilerinin Arap milletinden olduklarını iddia
ederler.
Bunlar
bize anlatılanlardır. Fakat siyer ve tarih ilimIeriyle uğraşanların birçoğu bu
rivayete muhalif hareket etmiş ve kendi aralarında birbirine muhalif davranarak
birinin önce zikrettiğini, diğeri sonra zikretmiştir. Onların bu şekilde
hareket etmelerinin pek faydalı tarafı yoktur. Biz, burada kısa bulduğumuz
rivayeti naklettik.
BİR SONRAKİ
SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA
ERDEŞİR BEHMEN
İLE KIZI HUMANA HAKKlNDAKİ HABERLER