|
|
İslam
Ensar arasında yayılınca onlardan bir grup kimseye farkettirmeden gizlice
Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in yanına gitmeyi kararlaştırdılar.
Zilhicce ayında hac mevsiminde kavimlerinin kafirleriyle birlikte Mekke yoluna
koyuldular. Mekke'de Hazreti Peygamberle görüşüp, teşrik günlerinin ikincisinde
Akabe denilen yerde buluşmak üzere sözleştiler.
Kararlaştırılan
günün gecesinin üçte ikisi geçtikten sonra gizlice teker teker ayrılıp Akabe'de
toplandılar. Burada toplananların sayısı yetmiş erkek ve iki tane de kadındı.
Bu kadınlar Nuseyb bint Kab Umm Umare ile Selimeoğulları'ndan Esma Um Amr bint
Adiy idiler. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanında Abdülmuttalib'in
oğlu amcası Abbas olduğu halde onların yanına geldi. Abbas henüz Müslüman
olmamıştı. Fakat kardeşinin oğlunun işinin sağlam tutulmasını arzu ediyordu. Bu
konuda sözü ilk açan Abbas oldu ve şöyle dedi: "Ey Hazrecliler, (Araplar o
sırada Hazreclilere de Evslilere de Hazrecliler, diye söz ederdi) Muhammed
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) bizim aramızda sizin gördüğünüz şekilde şeref ve
kuvvete sahiptir. Fakat O, mutlaka bizden kopup size gelmek istedi. Sizler O'na
verdiğiniz sözü yerine getireceğinizi ve koruyacağınızı kesinlikle biliyor
iseniz, bu işle sizi baş başa bırakıyorum. Fakat eğer sizler O'nu başkalarına
teslim edecek iseniz, şu andan itibaren içinde bulunduğu şeref, üstünlük ve
himayesinde bırakınız."
Ensar
şöyle dedi: "Ne dediğini işittik, Ey Allah'ın Resulü, konuş, kendin için
de Rabbin adına da nasıl bir teminat almak istiyorsan söyleyebilirsin. "
Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) onlara konuşma yaptı, Kur'an okudu ve İslam'a
teşvik ettikten sonra şöyle dedi: "Beni hanımlarınızı ve çocuklarınızı
koruduğunuz gibi koruyacaksınız."
Sonra
el-Bera bin -Ma'rur Nebi'in elini tutarak dedi ki: "Seni hak ile gönderene
yemin olsun, çoluğumuzu çocuğumuzu koruduğumuz gibi seni de koruyacağız. Ey
Allah'ın Resulü, bize bey'at et, çünkü biz Allah'a yemin ederim ki savaşçı bir
topluluğuz."
Daha
sonra Ebu Heysem bin -et- Teyyihan söze karışarak şöyle dedi: "Ey Allah'ın
Resulü, bizimle insanlar arasında bir takım bağlar vardır. Biz bunları koparmış
oluyoruz. (Bununla Yahudileri kastediyordu.) Eğer Allah (C.C.) sana zafer ihsan
edecek olursa bizi bırakıp kendi kavmine geri dönecek misin?" diye
sorunca, Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gülümseyerek şöyle dedi:
"Sizin kanınız benim kanım, sizin zararınız benim zararımdır. Ben
sizdenim, siz bendensiniz. Siz kiminle barışırsanız ben onunla barış yaparım,
kiminle savaşırsanız onunla ben de savaşırım." Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) ayrıca şöyle dedi: "Bana aranızdan on iki temsilci
seçiniz ve onlar kavminin temsilcisi olsun." Hazrec'den dokuz kişi Evs
'ten de üç kişi çıkardılar.
Ensar'dan
Abbas bin -Ubade bin -Nadla şöyle dedi: "Ey Hazrecliler, siz bu adama neye
söz verdiğinizi, bey'at ettiğinizi biliyor musunuz? Siz, bununla kırmızı ve
siyah renklilerle savaşmak üzere bey'at veriyorsunuz. Eğer mallarınıza bir
musibet gelip, şereflileriniz öldürülünce O'nu teslim edecekseniz şu andan
itibaren Allah'a yemin ederim ki, dünyanın da ahiretin de rezilliği olur. O'na
vermiş olduğunuz bu sözü yerine getireceğinizi umuyorsanız bunu alınız. Allah'a
yemin ederim bu, hem dünya için, hem ahiret için hayırlı bir şeydir."
Hep
birlikte ona şöyle cevap verdiler: "Biz, bunu mallarımıza gelecek musibete
ve şereflilerimizin öldürülmesine rağmen kabul ediyoruz, bunun karşılığında
bize ne var?" diye sorunca, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Cennet" dedi. Bunun üzerine O'na: "Elini uzat" deyip
beyatte bulundular.
Abbas
bin -Ubade bu sözleri onların giriştikleri akdin, bey'atin ehemmiyetini daha da
pekiştirici ifadelerle anlatmak için söylemişti. Bunun sebebi hakkında:
"Hayır, O bu sözleri Abdullah bin -Ubey bin -Selul da hazır bulunup işi
daha da güçlü bir noktaya getirmek için ertelemek amacıyla söylemiştir"
şeklinde de yorum yapılmıştır.
Nebie
ilk bey'at eden Ebu Ümame Es'ad bin -Zürare oldu. Ebu'I-Heysem bin
-et-Teyyihan'dır, denildiği gibi, el-Bera bin -Ma'rur'dur da denilmiştir. Ondan
sonra geri kalanlar da peşpeşe bey' atte bulundular.
Bu
şekilde onlar bey'at edince şeytan Akabe yokuşunun üst tarafından şöyle
bağırdı: "Ey buranın halkı, başkalarını zimmet altına sokan kimsenin
haberini duydunuz mu? Çoluk-çocuk da size karşı savaşmak için O'nun başına
toplanmış bulunuyorlar. "
Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Allah'a yemin ederim ki, ey
Allah'ın düşmanı, senin için de münasip bir fırsat bulacağım." dedikten
sonra: "Şimdi artık yerlerinize geri dönünüz" diye Ensar'a emir
verdi. Abbas bin -Ubade Peygamber Efendimiz'e (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Seni hak ile peygamber olarak gönderene yemin ederim ki isteyecek olursan
yarın Mina halkına kılıçlarımızla hücum ederiz." demekle birlikte
Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bununla henüz emrolunmadık."
cevabını verdi ve onlar da geri döndüler.
Sabah
olduğunda Kureyş'in ileri gelenleri onların yanına varıp şöyle dediler:
"Sizin bizim adamımıza varıp onu kendi şehrinize çıkartacağınız ve bize
karşı savaşmak üzere O'na bey'atte bulunduğunuz haberi ulaştı. Allah'a yemin
olsun bütün Arap kabileleri arasında en çok savaşmayı arzu etmediğimiz kimseler
sizlersiniz."
Orada
bulunan Ensar kabilelerinden olan müşrikler böyle bir şey olmadığına dair yemin
ettiler.
Ensar
Mekke'den ayrılınca Bera bin Ma'rur şöyle dedi: "Ey Hazrec topluluğu!
Namaz kıldığım zaman Kabe'yi arkama almak istemiyorum." Fakat öbürleri
ona: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Şam'a doğru yöneliyor, biz
ona muhalefet etmeyiz." cevabını vermekle birlikte el-Bed', Kabe'ye dönerek
namaz kılıyordu. Bera Mekke'ye vardığında Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'e bu konu hakkında soru sordu. Bunun üzerine Nebi (Sallallahu aleyhi ve
Sellem): "Sen zaten bir kıble üzerinde bulunuyordun, keşke
sabretseydin." cevabını verdi. Bunun üzerine Resulullah'ın döndüğü yöne
dönerek namazını kılmaya başladı.
Ensar,
Peygamber Efendimize Zilhicce ayında bey'at edip geri döndüler. Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) da Mekke'de Zilhiccenin geri kalan kısmını
Muharrem ve Safer aylarını geçirdikten sonra Rebiyülevvel ayında Medine'ye
hicret etti, Medine'ye Rebiyülevvel ayının l2'nci günü vardı.
Kureyşliler,
Ensar'dan Müslüman olanların haberini alınca Mekke'de bulunan Müslümanlara
baskılarını daha da arttırdı ve onları dinlerinden geri çevirmek için oldukça
gayret gösterdiler. Bu bakımdan Müslümanlar çok büyük sıkıntılarla
karşılaştılar. Bu, onların karşı karşıya kaldıkları son imtihandı. Bu şekildeki
ilk imtihan ise Habeşistan' a hicretten daha önce başlamıştı.
İkinci
Akabe' de ileri sürülen şartlar, Birinci Akabe biatının şartlarından farklıydı.
Çünkü Birinci Akabe biatında kadınlar beyatinin muhtevası işlenmişken bu
beyatte: "Kırmızı renkli ve siyah renkli herkese karşı savaş açmak"
sözkonusu edilmişti.
Daha
sonra Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ashabına Medine'ye hicret etmek
emrini verdi. Oraya ilk olarak varan kişi Ebu Seleme bin -Abd el-Esed oldu.
O'nun hicreti bey'atten bir sene önce gerçekleşmişti. Ondan sonra
Adiyyoğullarımn antlaşmalısı Amir bin -Rabia, hanımı Ebu Haşme'nin kızı Leyla
ile birlikte hicret ettiler. Amir'den sonra Abdullah bin -Cahş, kardeşi Ebu
Ahmed ve ailesinin diğer fertleri ile birlikte hicret etti. Evlerinde kimse
kalmamıştı. Sahabeler de peşpeşe hicret ediyordu. Arkasından Ömer bin -Hattab,
Ayyaş bin -Ebi Rabia hicret ederek Amr bin -Avfoğulları'nın mahallesine
yerleştiler. Ebu Cehil bin -Hişam ve Haris bin -Hişam Medine'de Ayyaş bin -Ebi
Rabia'nın yanına gittiler. Ayyaş, onların anne bir kardeşi idi. Ona:
"Senin annen gölgede kalmamaya ve saçlarını taramamaya söz verdi."
deyince Ayyaş'ın bundan dolayı kalbi incindi ve geri döndü. Sahabiler ise,
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) hicret edinceye kadar peşpeşe
hicretlerine devam etti.
BİR SONRAKİ
SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA
PEYGAMBER
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'İN HİCRETİ