|
|
HİCRETİN
6.YILI
Daha
sonra Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Medine'ye vardı. Fakat birkaç gün
kaldıktan sonra Uyeyne bin Hısn el-Fezari, Gatfanlılar'dan bir grup atlı ile
birlikte Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e ait deve ve atların üzerine hücum
tertipledi. Onları ilk fark eden kişi Eslem'li Seleme bin el-Ekva oldu. Ebu
Ca'fer, İbn İshak'tan naklederek bu gazveyi bu şekilde Lihyanoğulları
Gazvesi'nden sonra zikretmiştir. Seleme'den gelen doğru rivayet ise: Bu
gazvenin Nebi'in Hudeybiye'den geri dönüp Medine'ye vardıktan sonra olduğu
şeklindedir. Bu iki olayarasında ise belirli bir zaman farkı vardır.
Seleme
bin el-Ekva' anlatıyor: "Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile
birlikte Hudeybiye antlaşmasından sonra Medine'ye döndüm. Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) develerini kölesi Rebah ile birlikte gönderdi.
Talha bin Ubeydullah'a ait bir atın sırtında ben de onunla birlikte gittim.
Sabah olduğunda ansızın Abdurrahman bin Uyeyne bin Hısn el-Fezari'nin
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e ait olan bineklere hücum
tertiplediğini, onların hepsini önüne katıp götürdüğünü ve çobanlarını
öldürdüğünü gördüm. Bunun üzerine: ''Ey Rebah, bu atı al, Talha'ya ulaştır.
Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e de müşriklerin kendisine ait bulunan
bineklerine hücum ettiklerini bildir'' dedim. Ondan sonra tepeye doğru koşup üç
defa, ''Hücuma uğradım'' diye bağırdım. Arkalarına takılıp onlara ok atmaya ve
şu beyiti okumaya başladım:
''Al
şu oku ben Ekva 'nın oğluyum, Bugün helal süt emmişlerin günüdür.''"
Seleme
devamla: "Allah'a yemin ederim ok atıp onları bu şekilde öldürmeye devam
ederken bir atlı çıkıp bana karşı gelmeye başladı. Bir ağacın dibine geri
döndüm, ona da ok atmaya başladım ve sonunda öldürdüm. Arkasından onların dağ
aralarındaki dar yollara saptıklarını gördüm. Bu sefer üstlerinden onlara taş
atmaya başladım. Aynı şekilde çabalamaya devam ettim. Sonunda onlardan geri
almadık, tek bir deve bile kalmadı. Bu şekilde onlardan develeri aldıktan sonra
yüklerini hafifletmek amacıyla otuz tane kalkandan ve otuz tane elbiseden daha
fazla miktardaki eşyayı bırakıp kaçtılar. Bıraktıkları her bir şey üzerine bir
işaret koyuyordum ki Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in ashabı onu
tanısınlar. Nihayet bir tepenin dar yolundan geçmekteyken Uyeyne bin Hısn bin
Huzeyfe bin Bedr yardım için onlara geldi. Oturup kuşluk vakti kahvaltılarım
yapmaya başladılar. Uyeyne beni görünce: ''Bu da ne oluyor?'' diye sordu.
Onlar: ''Dün bundan çok sıkıntılar çektik, elimizde bulunan her şeyi bizden
kurtardı.'' Yerimden ayrılmadan Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in
atlılarının ağaçlar arasından görülmekte olduğunu farkettim. Onlardan ilk
gördüğüm kişi Esed'li el-Ahram'dır. Adı Muhriz bin Nadla'dır. Esed bint Huzeyfe
Kabilesi'ne mensuptur. O'nun arkasından Ebu Katade bu ikisinin de arkasında
el-Mikdad bin Amr el-Kindi vardı. Ben, el-Ahram'ın atının dizginlerini tutarak:
''Bunlardan kendini koru, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ve
arkadaşlarına varıncaya kadar senin yolunu kesmesinler'' dedim. O ise bana:
''Ya Seleme, eğer Allah'a ve ahiret gününe iman ediyorsan benimle şehitlik
arasına girme'' dedi." Seleme devam ediyor: "Bunun üzerine onu
bıraktım; o ve Abdurrahman bin Uyeyne karşı karşıya geldiler. Ahram,
Abdurrahman'ın atını vurdu. Abdurrahman ise bir darbe vurarak onu öldürdü.
Bundan sonra Abdurrahman, el-Ahram'ın atına geçip bindi. Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in atlısı Ebu Katade Abdurrahman'a yetişti ve kılıcını ona
sapladı. Ondan sonra da bütün talancılar kaçıp gittiler." Seleme der ki:
"Muhammed'i şereflendirene yemin ederim, mutlaka onların peşinden yürüye
yürüye gideceğim onları takip edeceğim. Ta ki Muhammed'in ashabının ne tozunu
ne de kendilerini görmeyeyim.
Talancılar,
içinde su bulunan bir mağaraya güneş batmadan önce vardılar. Bu mağaraya ''Zi
Kared'' adı veriliyordu. Onlar, bu mağaradaki sudan içmek istediler. Çünkü çok
susamışlardı. Benim arkalarından koşmakta olduğumu görünce, onları kovaladım ve
bir damla suyun tadına bile bakamadılar. ''Zü Ebher'' diye bilinen bir eve
girdiler. Bir okumu atıp onlardan birisinin koluna sapladım ve bu arada şunları
söyledim: ''Al şu oku ben el-Ekva'ın oğluyum, bugün helal süt emmişlerin
günüdür.'' Tepede iki tane at gördüm. Onları da alıp Peygamber (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in yanına getirdim.
Amcam
Amir, birisinin içinde biraz süt ve bir başkasında da su bulunan birer kapla
yanıma gelip bana yetişti. Su ile abdest alıp, namaz kıldım ondan sonra da sütü
içtim. Daha sonra Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in yanına vardım.
Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i Zi Kared suyunun kenarında buldum.
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in düşmanın elinden kurtardığım
develeri bütün kalkanları ve elbiseleri almış olduğunu gördüm. Bilal onlara
dişi bir deve kesmiş ve etini yemeleri için kızartıyordu. Ben: ''Ey Allah'ın
Resulü bırak da ben kendim için yüz adam seçeyim ve onlardan göz kırpacak kimse
bırakmayayım'' dedimse de Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) güldü ve
şöyle buyurdu: ''Bunlar Gatfan bölgesine hücum edecekler'' dedi. Ondan sonra
Gatfan'dan bir adam gelerek şunları söyledi: ''Filan kişi onlar için develer
kesmiş bulunuyor.'' Onlar develerin derisini yüzmekteyken bir toz gördüler ve
''Peşinizden gelenler var'' diyerek kaçmaya tekrar koyuldular.
Sabahı
ettiğimizde Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: ''Bizim en
iyi atlımız Katade, en iyi piyademiz de Seleme bin el-Ekva'dır'' dedi ve bana
hem süvari payı, hem de piyade payı verdikten sonra ''el-Adba'' diye bilinen
bineğinin üzerine kendisiyle birlikte beni de bindirdi. Yolumuza devam etmekte
iken, Ensar'dan hiç bir şekilde kimsenin geçemediği birisini gördüm. ''Benimle
yarışacak kimse var mı?'' diye defalarca söyleyince ben de: ''Ya Resulullah,
annem babam sana feda olsun, bu adamla yarışmak için bana müsaade buyur'' deyince
o da: ''Arzu ediyorsan yarış'' cevabını verdi." Seleme devam ediyor:
"Oldukça hırslandım. Bir veya iki aşamadan sonra ona yetişerek: ''Allah'a
yemin ederim seni geçtim'' dedim ve Medine'ye ondan önce vardım. Üç gün
durduktan sonra Hayber'e doğru çıktık.
ilk
olarak bu gazvede "Ey Allah'ın atlıları bininiz" diye seslenildi.
Bundan
önce böyle bir ifade kullanılmamıştı."
BİR SONRAKİ
SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA
HUZA'A'LILARDAN
MUSTALİKOĞULLARI GAZVESİ