|
|
HİCRETİN
6.YILI
Bu
gazve Zi Kared Gazvesi'nden sonra zikredilir. Bu gazve, hicretin altıncı
yılının Şaban (16 Aralık 627 - 13 Ocak 628) ayında olmuştur. Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem), Mustalıkoğulları'nın kendisine karşı
toparlandıkları haberini aldı. Komutanları Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'in hanımı Cüveyriye'nin babası olan Haris bin Ebi Dırar idi. Onların
haberini alınca, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) hazırlanıp çıktı.
Kudeyd taraflarında ''el-Müreysi''' diye bilinen bir su yakınlarında onlarla
karşılaştı. Her iki taraf birbirleriyle çarpıştı. Müşrikler yenilgiye uğradı.
Onlardan pek çok kişi öldürüldü. Müslümanlardan da adı Hişam bin Sübaba olan
Mikyas bin Sübabe'nin kardeşi Leys bin Bekroğulları'ndan bir Müslüman şehit
oldu. Hişam'ı Ubade bin es-Samit'in soyundan Ensar'dan birisi onu düşmandan bir
kişi zannederek hataen öldürdü. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) pek
çok esir aldı ve bu esirleri Müslümanlar arasında paylaştırdı. Bunlar arasında
el-Haris bin Dırar'ın kızı Cüveyriye de vardı. Paylaştırma esnasında Cüveyriye,
Sabit bin Kays bin Şemmas ya da onun amcasının oğlunun payına düştü. Cüveyriye,
onunla mükatebede bulundu. (Yani cariyelikten kurtulmanın karşılığında belirli
bir mal vermek üzere anlaştı.) Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in
yanına vararak kitabet bedeli konusunda ondan yardım isteyince, Nebi ona:
"Bundan daha hayırlısı için ne dersin?" deyince Cüveyriye: "Ne
olabilir ki o ya Resulullah?" diye sordu. Nebi: "Senin kitabet
bedelini öderim, sonra da seninle evlenirim" cevabını verince, Cüveyriye:
"Olur ya Resulallah" dedi. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de öyle
yaptı. Müslümanlar durumu haber alınca, "Artık bunlar Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in hısımlarıdır" diyerek Mustalıkoğulları'ndan
yüz aileden daha fazlasını serbest bıraktılar. Bu bakımdan kavmi için
Cüveyriye'den daha mübarek hiçbir kadın olmamıştır.
Konaklanılan
yerde herkes su içmek için gitmişken Ömer bin el-Hattab ile birlikte
Gıfaroğulları'ndan Cehcili adında bir ücretli kişi vardı. Cehcili ile
CÜheyne'li Sinan birbirlerini sıkıştırdılar. Sinan'la çarpışmaya başladılar.
Cüheyne'li: "Ey Ensar topluluğu" Cehcili ise: "Ey Muhacirler
topluluğu" diye bağırınca Abdullah bin Übeyy bin Selul, aralarında genç
yaşta bulunan Zeyd bin Erkam'ın da bulunduğu bir kaç kişi ile birlikte idi. İbn
Selul şöyle dedi: "Bunlar, işi bu noktaya mı getirdiler? Bunlar, bizim
yurdumuzda bize karşı çıkmaya başladılar. Allah'a yemin ederim ''Medine'ye
varacak olursak, daha şerefli olan oradan zelil olanları mutlaka
çıkartacaktır'' (Münafıkun suresi, 8) diyerek kavminden hazır bulunanların
yanına gidip şunları söyledi: "İşte kendi kendinize yaptıklarınız, onları
kendi ülkenize misafir kabul ettiniz mallarınızı onlarla paylaştırınız, Allah'a
yemin ederim, eğer elinizdekileri onlara vermeyecek olursanız, başka yere
gitmek zorunda kalacaklardır."
Zeyd,
Abdullah'ın bu söylediklerini işitti. Bunları Peygamber (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'e gidip anlattı. Bu sırada Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
savaşın arta kalan işlerini de bitirmiş bulunuyordu. Zeyd bu haberi verdiğinde,
Ömer bin el-Hattab da yanında idi. Ömer: "Ey Allah'ın Resulü, Abbad bin
Bişr'e emret, onu öldürsün" dediyse de Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem): "Peki, insanlar Muhammed ashabını öldürüyor, diye konuşacak
olursa, durum nasılolur? Fakat söyleyin, yolumuza devam edeceğimize dair halkı
uyarsınlar." Böylelikle Müslümanların aralarındaki tartışmaya bir son
vermek amacıyla hiç gideceği yokken oradan ayrılıp gitti.
Üseyd
bin Hudayr, Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'le karşılaşıp ona selam vererek
sordu: "Ey Allah'ın ResUlü, hiç gitmeyecek bir saatte kalkıp gittin?"
deyince Nebi: "Abdullah bin Übeyy'in söylediklerini duymadın mı?"
diye sordu. Bu sefer Üseyd: "Nedir bu söyledikleri?" diye sorunca
Nebi: "O Medine'ye döndüğünde daha aziz olanın, zelil olanı oradan
çıkartacağını ileri sürüyor." Bu sefer Useyd: "Allah'a yemin ederim,
dilersen O'nu sen dışarı çıkartırsın. Çünkü muhakkak sen azizsin, o ise zelildir."
dedi ve sonra şöyle ekledi: "Ya ResUlallah, ona yumuşak davran. Allah'a
yemin ederim, Allah bize seni ihsan edip geldiğin sırada Abdullah'ın kavmi,
başına taç giydirip kendilerine kral yapmak için tacını hazırlıyorlardı. O,
krallığını elinden senin aldığın görüşündedir. "
Abdullah
bin Übeyy, Zeyd'in, durumu Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e ilettiğini
işitince Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in yanına giderek, Zeyd'in
söylediği şeyleri söylemediğine ve bu şekilde asla konuşmadığına dair yemin
etti. Abdullah kavmi arasında şerefli ve soylu birisi idi. Kavmi şöyle dedi:
"Ya Resulallah, olabilir ki o genç çocuk yanılmıştır." Fakat bu sefer
yüce Allah ''Münafıklar sana geldiklerinde'' (Münafikun suresi, 1) ayet-i
kerimesini Zeyd'i tasdik etmek üzere inzal buyurdu. Bu ilk ayetler nazil olunca
ResuluIlah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Zeyd'in kulağından yakalayarak:
"Yüce Allah'ın doğrulayarak temize çıkardığı kulak budur işte" diye
buyurdu.
Abdullah
bin Übeyy bin Selul'un oğlu Abdullah da babasının durumundan haberdar olunca,
Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in yanına gelerek şunları söyledi:
"Ey Allah'ın Resulü, senin babamı öldürmek istediğin haberini aldım. Eğer
gerçekten böyle bir iş yapacaksan bana emret, kafasını sana ben getireyim. Korkarım
ki başkasına onu öldürmeyi emredersin de nefsime kapılır babamın katilinin halk
arasında dolaşmasını görmeye tahammül edemeyerek onu öldürür, böylelikle bir
kafire karşı bir mü'mini öldürmüş olacağımdan Cehenneme giderim." deyince,
Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Hayır, bilakis O bizimle
birlikte kaldığı sürece biz yumuşak davranacağız ve güzel arkadaşlık edeceğiz.
" Bundan sonra Abdullah bin Ubey bin Selul hoş olmayan bir iş yaptıkça
kavmi gider O'nu bundan dolayı kınar, hatta azarlar ve tehdit ederdi. Bunun
üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Abdullah'ın kavminin bu
durumlarını öğrenince, Ömer bin el-Hattab'a şunları söyledi: "Durumu nasıl
görüyorsun ya Ömer? Allah'a yemin ederim sen söylediğin zaman onu öldürmüş
olsaydım, bazı kimseler bundan yüz çevirirler ve burun bükerlerdi. Fakat şu
anda aynı kimselere öldürmelerini emredecek olursam O'nu kesinlikle
öldürürler." Bunun üzerine Hz. Ömer de: "Gerçekten Resulullah'ın emri
benim görüşümden daha bereketlidir" diyerek doğruladı.
Yine
aynı yıl Mikyas bin Subabe Müslüman olduğunu gelip açıklayarak dedi ki:
"Ey Allah'ın Resulü, ben Müslüman olarak geldim. Kardeşimin diyetini
istiyorum." Kardeşi hataen öldürülmüştü. Bunun üzerine Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) kardeşi Hişam bin Subabe'nin diyetinin
verilmesini emretti. Hişam'ın nasıl öldürüldüğüne dair haberi yukarıda
anlatmıştık. Mikyas, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in yanında fazla
bir süre kalmadan kardeşini öldürenin üzerine hücum etti ve öldürerek irtidat
edip Mekke'ye kaçıp gitti. Bu olayla ilgili olarak da şu beyitleri söyledi:
''Düzlükte
yaslanmış olarak düşmesi Kana boyanması elbisesinin, soğuttu içimi. Öldüremeden
önce onu tüm düşüncelerim Uyutmuyordu, rahat vermiyordu yatakta Adağım yerine
geldi intikamımı aldım Putlara ilk geri dönen de ben oldum.''
BİR SONRAKİ
SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA