|
|
HİCRİ 17.YIL
Ahvaz,
Menazir ve Nehr Tiri bu yılda fethedildi. Bunların hicretin 20. yılında
fethedildiği de söylenmiştir.
Buraların
fethedilmesinin sebebi şuydu: Hürmüzan, Fars halkının yedi sülalesinden
birisine mensuptu. Onun halkı arasında Mihircan Kazef ile Ahvaz bölgesinin
insanları da akrabaları arasında idi. Hürmüzan, bozguna uğradıktan sonra
Huzistan üzerine gitmiş, orayı ele geçirmiş ve Huzistan'da kalarak üzerlerine
gelenlerle çarpışmış idi. Hürmüzan ayrıca Menazir ile Nehr Tiri'den Meysan ile
Destmisan halkı üzerine baskınlar yapıyordu. Bunun üzerine Utbe bin Gazvan,
Sa'ad'dan yardım istemiş, Sa'ad de kendisine Nuaym bin Mukarrin ile Nuaym bin
Mes'ud'u yardımcı olarak göndermiş ve onlara Meysan ile Destmisan'ın üst
tarafından gidip kendileri ile Nehr Tiri arasında bir yere varıncaya kadar
yollarına devam etmelerini emretmişti. Ayrıca Utbe bin Gazvan, Sülma bin
el-Kayn ile Harmele bin Murayta'yı da yola çıkarmıştı. Bunların ikisi de
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte hicret edenlerden olup
Hanzalaoğulları'ndan olan Adeviyyeoğlları'na mensup idiler. Sülma ile Harmele
Meysan ile Destmisan arasından gitmiş ve kendileri ile Menazir arasında
konaklayarak Malik bin Amir çocuklarını çağırmıştı. Galib el-Vaili, Küleyb bin
Vail el-Küleybi onların yanına geldiler. Galib ile Küleyb iki Nuaym'ı da
bırakıp Sülma ile Harmele'nin yanına vararak şöyle demişlerdi: "Sizler
aşiretten olduğunuz halde belirli bir mevkinin sahibi bulunmuyorsunuz. Filan
gün olacağı zaman, ikiniz de Hürmüzan üzerine yürüyünüz. Bizim birimiz Menazir
üzerine, diğerimiz ise Nehr Tiri üzerine gidecek, orada savaşçıları
öldüreceğiz. Daha sonra sizin bulunduğunuz tarafa geleceğiz. Allah'ın izni ile
Hürmüzan ile aramızda herhangi bir engel kalmayacaktır." diyerek geri
döndüler. Kendileri de bunu kabul ettikleri gibi onların kavimleri olan Amr bin
Malikoğulları da bu daveti kabul etti. Amr bin Malikoğulları İslam'dan önce
Hüzistan'da otururdu. Bölge halkı da onlara eman verir, ilişmezdi. Sülma ve
Hermele ile Galib ve Kuleyb'in sözleştikleri o gece gelince, Hürmüzan Nehr Tiri
ile Dülüs arasında bir yerde idi. Sülma ile Harmele sabah vakti savaşa hazır
halleriyle çıkmışlardı, Nuaym ile beraberindekileri de harekete getirerek
Hürmüzan ile Dülüs ile Nehr Tiri arasında karşılaştılar. Sülma bin el-Kayn, Basra
halkının komutam, Nuaym bin Mukarrin ise Küfelilerin komutanı idi. Her iki ordu
arasında çarpışma oldu.
Onlar
bu durumda iken Galib ve Küleyb tarafından yardımlar geldi.
Hürmüzan
da Mehazır ile Nehr Tiri'nın alınmış olduğu haberini alınca, kendisinin de,
beraberinde bulunanların da maneviyatı kırılmış, Allah hem Hürmüzan'ı hem de
beraberinde bulunanları yenilgiye uğratmıştı. Müslümanlar onlardan diledikleri
kimseleri öldürmüş, dilediklerini ganimet olarak almışlardı. Düceyl kıyısına
varıncaya kadar onları takip ettiler. Dücel' den beri olan her yeri ellerine
geçirdiler ve Süku'l-Ahvaz'da karargahlarını kurdular. Hürmüzan, Süku'l-Ahvaz
köprüsünü aşarak orada durdu. Böylece Düceyl, Hürmüzan ile Müslümanlar arasında
kalmış oldu. Hürmüzan artık karşı koyamayacağını anlayınca barış istedi. Utbe
ile istişare edince Utbe bu barış teklifini şu şartlarla kabul etti: Ahvaz'ın
tümü ile, Menazir ve Nehr Tiri hariç olmak üzere, Can Kazak bölgesi Hürmüzan'a
verilecek, Menazir ile Nehr Tiri ve savaşta ele geçirdikleri yerler ise
Müslümanların elinde kalacaktı."
Sülma
Menazır'de silahlı askerler bırakarak onların başına Galib'i getirdi.
Hermele'yi ise Nehr Tiri'de bırakmış, komutan olarak da Kuleyb'i tayin etmişti.
Bunların ikisi de Basra tarafının silahlı askerlerinin başında bulunuyordu.
Ayrıca Amroğulları'ndan çeşitli kimseler Basra'ya hicret edip oraya
yerleşmişlerdi.
Utbe
Basra halkından bir topluluk ile birlikte aralarında Sülma'nın da bulunduğu bir
heyeti Hz. Ömer'in yanına göndermişti. Hz. Ömer bu heyete ihtiyaçlarını
kendisine bildirmesini emredince hepsi: "Ammenin işlerini görüp gözetecek
sensin" diyerek kendileri için isteklerde bulundular. Ancak Ahnef bin Kays
söz alarak şunları söyledi: "Ey mü'minlerin emiri! Sen onların söz
ettikleri gibisin. Bununla birlikte bizim sana ulaştırmamız gereken bazı
hususlar senin gözünden kaçmış olabilir ve bu hususlar herkesin faydasına
olabilir. Gerçek şu ki yönetici bizzat kendisinin göremediği şeyleri haber
verenlerin gözleriyle görür, onların kulaklarıyla işitir. Bizim Kufeli
kardeşlerimiz deve gözü gibi bir yerde yerleştiler. Orada tatlı pınarlar ve
verimli bahçeler vardır. Meyveler gelir, fakat onları toplamazlar. Biz Basra
halkı ise tuzlu, gevşek ve verimsiz bir yere konakladık. Onun bir tarafı
düzlükte iken, diğer tarafı ise tuzlu ve acı denize karışıyor. Buraya akan su
deve kuşunun boğazından akan acı bir suyu andırıyor. Ev lerimiz kalabalık,
geçimliğimiz dar, sayımız çok, şereflilerimiz az, sıkıntı çekenlerimiz fazla,
dirhemimiz büyük, ölçeğimiz küçüktür. Yüce Allah bize genişlik vermiş,
arazimizi artırmıştır. Sen de ey Müminlerin emiri, bizi daha bir rahata
kavuştur, bizim geçim kaynağımızı artır ki bunlardan yararlanabilelim ve
yaşayabilelim." Hz. Ömer onun bu söylediklerini işitince onlara iyilikte
bulunur, Kisra ailesinin elinde bulunan toprakları onlara ikta olarak verdiği
gibi daha fazla iyiliklerde de bulunur. Daha sonra: "Bu genç Basra
halkının efendisidir" diyerek onun hakkında Utbe'ye mektup yazmış, onun sözlerine
kulak vermesini, görüşlerini kabul etmesini tavsiye ederek onları yurtlarına
geri göndermiştir.
Müslümanlar
bu şekilde Hürmüzan ile antlaşmak üzereyken Hürmüzan, Galib ve Küleyb arasında
arazilerinin sınırı konusunda anlaşmazlık çıktı. Bunun üzerine Sülma ile
Harmele anlaşmazlığı çözmek üzere aralarına girdiler ve Galib ile Küleyb'in
haklı, Hürmüzan'ın haksız olduğunu gördüler. Fakat Hürmüzan karşı çıkarak daha
önceki şartlara da riayet etmeyip Kürtlerden yardım istedi. yalnız kendi
askerleri ona yardımcı olmadı. Sülma ve beraberindekiler konuyu Utbe'ye
yazdılar. Utbe de Hz. Ömer'e yazdı. Ömer Utbe'ye yazdığı cevabında, Hürmüzan'ın
üzerine gitmeyi emrederek Müslümanlara yardımcı olmak üzere Sa'adoğulları'ndan
Hurkus bin Züheyr'i gönderdi. Hurkus Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'in sahabeleri arasındadır. Onu hem Hürmüzan ile savaşmak için komutan
yapmış, hem de ele geçireceği yerin komutanı olarak tayin etmişti. Hürmüzan ve
beraberindekiler yola koyulurken, Müslümanlar da Süku'l-Ahvaz köprüsüne doğru
yola koyuldular ve Hürmüzan'a şöyle haber gönderdiler: "Ya sen köprüyü
geçip bizim tarafa gel, yahut biz geçip senin tarafına gelelim."
Hürmüzan'ın: "Siz köprüyü aşıp bize geliniz" diye haber göndermesi
üzerine onlar da köprüyü geçtiler ve Suku'l-Ahvaz taraflarında onlarla
çarpıştılar. Hürmüzan bozguna uğrayıp Ramahurmuz'a doğru yürüdü. Hurrus,
Suku'l-Ahvaz'ı fethederek orada yerleşti ve Tüster'e kadar olan bölgeyi
genişletip eline geçirdi, halkından cizye aldı. Hz. Ömer'e zafer haberini ve ganimetIerden
alınan beşte birleri gönderdi.
BİR SONRAKİ
SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA
HÜRMÜZAN İLE TÜSTERLİLERİN
MÜSLÜMANLARLA BARIŞ YAPMASI